21 Ekim 2008 00:00

DURUM

Geçtiğimiz günlerde, Cumhurbaşkanı Gül’ün, Almanya’nın haftalık haber dergisi Der Spiegel’e verdiği röportajın bazı bölümleri basında yer aldı.

Paylaş

Geçtiğimiz günlerde, Cumhurbaşkanı Gül’ün, Almanya’nın haftalık haber dergisi Der Spiegel’e verdiği röportajın bazı bölümleri basında yer aldı. Gül bu röportajda; derginin ‘Kürt sorunu ve PKK’ ile ilgili sorularını yanıtlıyor. Dergi soruyor ve Cumhurbaşkanı Gül şöyle yanıtlıyor: “Sorunuzun ‘Kürt sorunu’ bölümünü tamamıyla PKK ile ilgili bölümünden ayırmanız gerek. Anayasamıza göre her Türk vatandaşı eşit hakka sahiptir. Etnik kökeninden bağımsız her makamda görev yapabilir. Geçmişte bu konuda sorunlar vardı. Çok sayıda Kürt geçmişte kökenlerinden dolayı ayrımcılığa uğradı. Kürtçe konuşma ve yazmalarına izin verilmedi. Bugün durum değişti. Kürtlerin kültürel hakları güçlendirildi. PKK terör örgütüdür. Bu teröristler üzerinden Türkiye’ye geliyor. PKK insafsız ve sorumsuz bir mücadele yürütüyor. Buna karşı kendimizi savunmalıyız.”
PKK’yi genel olarak Kürt sorunundan ayıran klasik yaklaşımı bir yana bırakırsak, burada söylenenler bugünkü yaklaşımın aynen devam etmesi anlamına gelmektedir. Gül, “Anayasamıza göre her Türk vatandaşı eşit hakka sahiptir” derken, Türk olmayan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının haklarını yok saymaya devam etmektedir. Cumhurbaşkanı, köken belirtmeden “Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının” eşit haklara sahip olduğunu dahi söylememektedir! Önce her vatandaş Türk sayılacak ve sonra bir Türk olarak eşit haklardan yararlanacaktır! Zaten sorun da burada başlamaktadır. Yoksa eski cumhurbaşkanlarından Özal da Kürt kökenli olduğunu rahatlıkla söyleyebiliyordu.
Sorun Kürtlerin, Kürt olarak kamusal alanda eşit haklara sahip olup olmadıkları sorunudur. Kürtler kendi anadillerinde eğitim görememekte, devlet dairelerinde Kürt diliyle işlerini yürütememekte, bu dilde özgürce basın yayın ve örgütlenme hakkını kullanamamaktadırlar. Bu durumda sorun “çok sayıda Kürdün kökenlerinden dolayı ayrımcılığa uğraması” olmaktan çıkmakta, genel olarak tüm Kürtlerin kamu yaşamında yok sayılması uygulamasına dönüşmektedir. Eğer Kürt sorununda geçmişe göre küçük de olsa bir ilerleme sağlanmışsa, burada devletin en küçük bir katkısından söz etmek bile olanaklı değildir. Kürtler ve demokratik güçler mücadele etmiş, bazı mevzileri devlete rağmen kazanmışlar; yapılan her yasal düzenleme, daha ileri talepleri en geride tutmayı, onları sınırlamayı içeren bir anlayışla yapılmıştır.
Bugün TBMM’de 100 dolayında Kürt kökenli milletvekilinin varlığından söz edilmektedir. DTP milletvekillerini bir yana bırakacak olursak, geride kalanların Kürt milletvekilleri olarak Kürtler adına herhangi bir girişimde bulundukları görülmüş, duyulmuş bir şey midir? Kuşkusuz bu soruya karşılık; “biz bölgemizin ekonomik kalkınması için çeşitli girişimlerde bulunuyoruz” itirazı yöneltilebilir. Ama bu durumda onları, örneğin Uşak milletvekillerinden ayıran farklılık ne olmaktadır? Bizim sorunumuz sadece bu diyorlarsa, zaten onlara söylenecek bir şey yoktur. Ama onları oraya gönderenlerin umut ve beklentileri, kendi sorunlarının dile getirilmesi, Kürtlerin özgürlük ve demokrasi taleplerinin savunulmasıdır.
Şurası artık kesindir; Kürt sorunu geçmişte olduğu gibi götürülemeyecek bir noktaya gelmiştir. Kürtler, demokratik hak ve özgürlüklerini gerek kendi mücadeleleri ile gerekse de diğer demokrasi güçlerinin de desteği ile fazla uzak olmayan bir gelecekte kazanacaklardır. Bugün sürmekte olan şiddet ve saldırı politikasının devlete bir yararı olmayacaktır. Eğer bir devlet modern ve uygar bir devlet olacaksa, artık ülkenin gerçeklerini görmek zorundadır. Bunun kısa sürede görülmesi, daha fazla kan dökülmesinin, ülkenin enerjisinin heba edilmesinin önüne geçecektir. Yok eğer böyle devam deniyorsa, onun da sonuna gelindiğini zaten gerçekler göstermektedir. Devletin vermediğini halk koparıp alacaktır.
Ahmet Yaşaroğlu
ÖNCEKİ HABER

Hükümetin derdi patronları kurtarmak

SONRAKİ HABER

MGK bugün toplanıyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...