24 Ekim 2008 00:00
Menderes Tekstilde sendikalaşma
Menderes Tekstil, 4 bin işçiyi bünyesinde barındıran büyük bir entegre tesistir. Bu tesis, uluslararası büyük firmalara ve markalara ihracat yapmaktadır. Bu fabrikanın bu kadar büyümesinde ve uluslararası büyük bir şirket olmasında hiç kuşkusuz bu 4 bin işçinin büyük bir emeği vardır. Tabii bu büyümede kapitalizmin yarattığı sınırsız kâr hırsı büyük bir yer tutmaktadır. Bütün bu koşullarda hakkını ve emeğinin karşılığını isteyen işçiler üzerinde yoğun bir baskı kurulmuştur.
Bütün bu baskılara karşı bir avuç işçi, gidişata dur demiştir. İlk olarak Enver Yıldız buna karşı durmuştur. Kendisine insan kaynakları müdürü sıfatını takan, işverenin sözcülüğünü yapan ve onun emirlerine riayet eden kişi karşısında ve tehditlerine rağmen boyun eğmemiştir ve sendikal mücadelenin fitilini ateşlemiştir. Bu arkadaşımız, sendika yöneticileriyle birlikte fabrika önünde çadır direnişini başlatmıştır. Tarih 16 Ağustos 2008i göstermektedir.
Bu tarihte bir başka olay daha yaşanmıştır. Hükümetin kabinesinden bir bakan fabrikayı ziyaret etmiştir. Patronlarla görüşen bu bakan, sadece sendikaya üye olduğu için işten atılan bu arkadaşımızla görüşmek istememiştir. Tabii bu durum işverene destek anlamına gelmektedir. Bu durumdan güç alan işveren, daha da pervasızlaşarak aynı aileye mensup işçileri de işten atmaktan çekinmemiştir. Tabii bu durum, işverenin sendikalı işçilere karşı tavrını netleştirmiştir. Daha bu bir başlangıçtır. İşveren bununla sınırlı kalmayacağını göstermek için 27 Ağustos 2008de Özcan İpek ve Ali Açıkyeri, sendikaya üye oldukları ve anayasal haklarını kullandıkları için işten atmıştır.
Bu işçiler Enver Yıldıza katılarak çadır direnişini büyütmüşlerdir. Artık işveren sendikaya ve işçilere karşı çok sert bir tutum izlemeye başlamıştır. Sendikanın ve işçilerin direnişini kırmak için çeşitli yöntemler geliştirmeye başlamış, ilk olarak fabrikanın çıkışında belli noktalara mobese kameraları yerleştirmiştir. İş giriş çıkışlarında fabrikadan bir kişi görevlendirerek, kamerayla işçilerin direnişteki işçilere olan ilgisini kırmayı amaçlamaktadır. Bununla yetinmeyen işveren, ara kademe yöneticileri aracılığıyla fabrika içinde çeşitli toplantılar yaparak işçilere sendikaya üye olmamaları ve direnişteki işçilere destek vermemeleri yönünde psikolojik olarak baskı yapmaktadır.
Bu ara kademe yöneticileri, sendikanın gelmesi halinde fabrikanın kapanacağını ve fabrikanın Mısıra taşınacağı söylentisini yayarak işçilere işsiz kalacakları yönünde şantaj yapmaktadır. Tabii bu görünen madalyonun bir yüzüdür.
Madalyonun diğer yüzünde ise sendikayla birlikte işçilerin başlatmış olduğu direniş birçok değişikliği de beraberinde getirmiştir. Bunlardan bazıları, 7 aydır ödenmeyen 2 ikramiye bir ay içerisinde ödenmiştir. Gıda yardımları yapılmış, maaşlar gününden önce ödenmeye başlamıştır. Tabii bu durum işçiler üzerinde büyük bir sempati uyandırmıştır.
Sonuç olarak işveren, tüm baskılarına rağmen işçilerin sendikayla ve direnişçi işçilerle bağını kesememiştir. Tüm bu olumsuz koşullara rağmen işçilerin talebi açık ve nettir. Daha iyi, yaşanabilir bir ücret, çalışma koşullarının iyileştirilmesi ve Anayasanın 51. maddesinde belirtildiği gibi, sendikalaşma ve örgütlenme özgürlüğünün işveren tarafından tanınmasıdır.
Bütün bu talepler yerine getirilinceye kadar işçilerin bu haklı mücadelesi sonuna kadar devam edecektir.
Ali Açıkyer/Menderes Tekstilden direnişçi işçi (DENİZLİ)
Evrensel'i Takip Et