30 Ekim 2008 00:00
HAYATIN İÇİNDEN
Ne diyeceğimizi şaşırdık. Daha üzerinden bir kaç ay bile geçmedi. Önce içerisinde ODTÜ, Gazi, Ankara, İTÜ, 9 Eylül gibi büyük üniversitelerin de olduğu bir çok üniversitemize yeni rektörler atandı
Ne diyeceğimizi şaşırdık.
Daha üzerinden bir kaç ay bile geçmedi. Önce içerisinde ODTÜ, Gazi, Ankara, İTÜ, 9 Eylül gibi büyük üniversitelerin de olduğu bir çok üniversitemize yeni rektörler atandı. Ardından yeni kurulan üniversitelere YÖKte rektör beğenildi ve Cumhurbaşkanınca atandı.
Defalarca yazdık, çizdik. Bu rektör belirleme ve atama yöntemi iktidarların en sevdiği yöntemdir diye. Doğrudan birini atasalar bu kadar isabetli iş yapamazlar. İşin hem seçim kısmı var, hem topu taca atma kısmı var. Sevilmeyen aday isterse oyların tamamını almış olsun, iktidar karşısında takla atmaya gönüllü görünmüyorsa ilk tırpan YÖKte vuruluyor. Bu aşama Cumhurbaşkanının işini bir derece kolaylaştırıyor. Sonraya kalan sevilmeyenler de Cumhurbaşkanının iradesiyle çöp sepetine atılıyor. Netekim, bu iş 12 Eylülden beri böyle oluyor ve pilavdan demokratlarda hem ağlıyor, hem atama işini bitiriyor.
Geçen gün Cumhurbaşkanı TUSİADın toplantısında Rektör atamalarının sıkıntıya yol açtığının farkındayım. Bu konular bana bırakılmamalı. Üniversitelerde derin yaralar açıyor. Sağlıklı kurumlara devrederim demiş.
Yani şimdi insan düşünmez mi, Madem bu yöntem doğru değil, peki o zaman neden her üniversitenin doçent, yardımcı doçent, profesörlerden oluşan seçmen tercihine saygı gösterilip, en yüksek oy alan adaylar atanmadı diye. Ya da bu yetki devri işi neden yeni rektörlerin atama işi bitirilmeden önce gündeme getirilmedi diye.
Özellikle yeni kurulan üniversitelere atama yapılırken sadece yandaşlık kriterinin göz önüne alındığına ilişkin ciddi kaygılar orta yerde dururken, şimdi Keşke bu yetki bende olmasa denir mi? Ya da yetki kullanılırken oylara saygılı davranmayıp sonradan Alın benden bu yetkiyi demenin bir alemi var mı?
İş bitmiştir. Şimdi yeni kurulan üniversitelerin yeni idari ve akademik kadrolarla donatılması safhasına gelinmiştir. Hamili kart yakınımdır kartlarının havalarda uçuşuyor olmasında da yadırganacak bir taraf yoktur. İktidarda kim varsa kadayıfı onun yemesi ülkemiz demokrasisinin en temel davranışlarından biridir ne yazık ki.
Bekleyip, izleyip göreceğiz. Yeni atanan rektörler gerçekten doğru seçilmiş, akademik bilgi ve beceriye sahip, evrensel bilimin hoş görüsü ile donatılmış değerli hocalar mıdır?
Bu işin bir tarafı. İşin akçeli tarafı daha kaygı verici. Daha yeni öğrenci affı yasası çıktı. İstatistikler gösteriyor ki, üniversiteden atılan gençlerin çoğu Devamsızlık, kayda gelmeme, sınavlara katılmama gibi aslında paraya dayalı nedenlerden okuldan atılmış. Kayıt parası bulamayan, yaşamak için çalışmak zorunda olan öğrenci, okuluna devam edemeyip atılmış. Şimdi af yasası ile bu vicdan rahatsızlığının telafisi yapılacak. Ama aynı toplantıda Cumhurbaşkanı ne diyor?
- Üniversitelerin maddi imkanları sadece genel bütçeden karşılanmamalı. Başka kaynaklar geliştirilmeli.
Hedef Öğrenci harçları ve pahalı ikinci öğretim değilse ne?
Hayır. Yeni kurulan üniversitelerin tamamının rektörü YÖKce belirlenmiş ve Cumhurbaşkanınca atanmıştır. Başarının da başarısızlığın da sorumlusu rektör atama yöntemi değil, rektör belirleyen bu kurumlardır.
Arif Nacaroğlu