1 Kasım 2008 00:00

EMEK DÜNYASI


Başbakan ve sermaye basını, gösterilere katılan Kürt çocukları bahane göstererek, bir kez daha Kürtlere saldırdılar. Sanki bu çocukların babaları, anneleri ve diğer yetişkin göstericiler, çocukları polisin karşısına çıkarıp kendilerini onların arkasına saklıyormuş gibi, Kürt yetişkinleri, korkaklar, çocukların arkasına saklanacak kadar çocuk sevgisinden yoksun, çocuklarına önem vermeyen, çağ dışı kişiler gibi nitelemelerle suçladılar, hatta aşağıladılar. Oysa Başbakan Erdoğan, onun geldiği siyasi gelenek ve basın, Filistin’de gösterilere katılan çocuklar için “Arafat’ın küçük generalleri” diye övgüler yağdırmışlar, Filistinli yetişkinleri çocukların arkasına saklanan “insan dışı” yaratıklar filan diye suçlamamışlardı.
Ama tabii suçlayan Başbakan, muhalefetin liderleri ve sermaye basınının en baba köşe yazarları olunca, suçlama sadece laf düzeyinde bir suçlama olmakla da kalmadı; emniyet çocukları gözaltına aldı, polis onlara “kötü muamele” yapmayı kendinde hak buldu. Savcılar ve mahkemeler de siyaset ve basındaki bu tutumdan görev çıkararak, 12-13 yaşındaki çocukları; “terör örgütüne üye olmak” gibi fiziken ve mantıken mümkün olmayan şeylerle suçlayarak tutuklamakta, cezaevine göndermekte sakınca görmediler.
Önceki gün gazetelerde çıkan ve Evrensel’de de manşet olan haberden anlaşıldığına göre Adana valisi, bu yukarıdan yapılan saldırıdan daha “ileri”den bir görev çıkarmış; “gösterilere katılan çocukların ailelerine 100 YTL para cezası kesilmesine” karar vermiş. Hızını alamamış; “bundan böyle çocukları eylemlere katılan ailelerin yeşil kartlarını da iptal etme” kararı almış. Bunu ailelere bildirmiş!
AKP, ortaçağın feodal değerlerine hayranlık duyan ve duyanların partisidir. Ama eskiye hayranlığı, feodal çağda bile eleştirilen, “suçu soya sürdürme”ye; babasının suçundan çocuğu, çocuğun suçundan babayı anayı sorumlu tutmaya kadar götüreceğini kimse beklemezdi. Ama konu Kürtler ve Kürt sorunu olunca, hiçbir kural, yasa, değer tanımıyor ülkeyi yönetenler.
Eğer yöneticiler mantıklı olacaksa, aileleri kuşatmayı ve tehdit etmeyi sadece yeşil kartla sınırlamamaları gerekir ve yasağı; çocukları eylemlere katılanları, örneğin memursa memurluktan, işçiyse işçilikten atma, emekliyse emekli maaşını kesme, sağlık sigortasından yararlanmama gibi cezaları derhal uygulamaya sokulmalıdır. Hatta askeri okullarda olduğu gibi, bir kişiyi işe alırken “çocuklarının eyleme katılmadığına dair bir belge” de istenmelidir ki; iş baştan sağlama alınabilsin!
Hani burada bunları; Adana Valiliği’nin kararının abesliğini göstermek için yazıyoruz; ama doğrusu “adamların aklına bunları getiriyoruz da, yarın bunları da uygulamasınlar” sorusu da akla gelmiyor değil.
Peki de, yeşil kartı alınırsa, çoğunluğu bölgedeki baskıdan ve savaştan kaçıp Adana’ya, İstanbul’a, İzmir’e gelmiş bu aileler, onların çok düşündüğünüzü söylediğiniz çocukları nasıl geçinecek; sağlık, eğitim gibi ihtiyaçlarını nasıl gidereceklerdir?
Yöneticiler; “Eh biz de zaten onları bu nedenle köşeye sıkıştırmak için yeşil kartı iptal edeceğiz ya. Nasıl geçineceklerini artık biz değil onlar düşünsün!” diyeceklerdir.
Ama asıl insanlık dışı olan, çocukların arkasına saklanmak bu değil mi?
Asıl çocukların arkasına saklanarak, Kürtlere, onların mücadelesine sövüp saymak, bir soydan halkı tümden “çocuklarının arkasına saklanan korkaklar” olarak karalamak değil mi?
Modern, az çok insan haklarına saygılı, az çok vatandaşını insan yerine koyan bir devlet, bu iğrenç şantajlara başvurur mu?
“Devlet bu, ne yaparsa doğrudur!” diyarlarsa, buyursun yönetsinler ülkeyi. Bakalım ne zamana kadar sürdürecekler bu, insanın en temel haklarını şantaj konusu haline getiren insanlık dışı yönetimi?!
İhsan Çaralan

Evrensel'i Takip Et