5 Kasım 2008 01:00

Bildiğiniz gibi tüm illerde valilikler bünyesinde kurulu İnsan Hakları İl Kurulları var. Çeşitli demokratik kitle örgütleri, sivil toplum kuruluşları, siyasi parti ve dernek temsilcileri periyodik olarak vali veya yardımcılarından birisinin başkanlığında toplanırlar.
Benzer bir yapılanma ilçelerde kaymakam başkalığında toplanır. Bu kurullarda insan hakları ihlalleri gerek şikayetler gerekse üyelerin gündeme getirilmesi ile ele alınır. Şimdi bir kurgu üzerinden olguları paylaşmaya ne dersiniz?
- “Yeşil kartım vardı ancak çocuğumu televizyonda taş atarken gördüğünü iddia eden görevli bana muayene sırası vermedi.”
- “Yeşil kartım ile hastaneye başvurduğumda görevli benden iyi hal kağıdı istedi.”
- “Randevu çok geç bir tarihe verildiğinde görüştüğüm hastane yetkilisinden başbakanımızın dediği gibi ‘beğenmeyen istediği ülkeye gider’ cevabını aldım.”
- “Türkçe bilmeyenler muayene olamazlar kağıdı asılıydı sağlık ocağında.”
- “‘İşyerinin kepengini kapatana ben de poliklinik kapısını kapatırım’ dedi görevli.”
- “Sabah erken gittim ancak muayene fişi kalmadığını söylediler. Ek kontenjan için bakanı karşılama şartını koştular...” Bu kurgusal şikayet dilekçeleri elbette sonsuz çeşitlilikte artırılabilir. Ama bu kadarı da olmaz, diyenlere bir hatırlatmam olacak. Eğer bu il Adana’ydı dersem ne dersiniz? Hele Adana valimiz İnsan Hakları İl Kurulu’na bizzat başkanlık ediyorsa ne sonuç çıkardı sizce?
Unutmayalım ki ayrımcılık sevdalıları bu ülkede sadece valiliklerde görev almıyor. Ve ayrımcılık sadece Kürtlere yönelik değil. Daha önceki yazılarımda da değindiğim gibi geçmişte bir üniversite hastanemizin dekanı yazılı bir emirle SSK hastalarına randevuların geç verilmesini emretmişti. İlgili olayda jet hızı ile cezalandırılan ne yazık ki dekan değil, bu ayıbı kamuoyu ile paylaşan sendika üyesi öğretim görevlisi olmuştu. Neyse ki yerel Tabip Odası dekana ceza vererek vicdanları kısmen rahatlatabilmişti.
Sağlıklı kalma hakkına ulaşmanın bir tehdit veya ödüllendirilme aracı olarak kullanılması kanımca bir insanlık suçu. 12 Eylül hukuksuzluğundaki sağlık ocaklarına asılan “vatandaş Türkçe konuş” afişleri, ‘90’lı yıllarda yargılanan çocukları ile ünlü kentimiz Manisa’da Emniyet Müdürlüğü’nün il dışından gelen hastaların kendilerine ihbar edilmesi yönündeki talepler akla bir çırpıda gelenler.
Ve şimdi sorumsuz sorumlularımıza bir çağrım olacak: Bir arada kardeşçe yaşamın en inandırıcı olabileceği nadir alanlardan birisi olan sağlık ortamımızdan elinizi çekin! Hekimler ve sağlık çalışanlarının binlerce yıl öteden gelen önlüklerinin yazını koruma refleksi tek başına yeterli olamayabilir!

Gebelik ve seyahat
Kadınlar için annelik kadar öncesi de hem keyifli, aynı zamanda iç bunaltıcıdır kimi zaman. Bir yeri ağrısa veya ateşi çıksa telaşlanır, henüz doğmamış çocuğunu önceleyerek; ‘Ya alacağım ilaçlar çocuğuma dokunursa’ diye kaygılanır. Hele ilk bebekse her yeni durum veya sorunda kendisini çaresiz hissedebilir. Bu konulardan birisi de seyahatlerdir. Öyle ya, sonrasında bebek doğduğunda belki de uzun süre seyahate çıkamayacaktır.
Söz konusu seyahat olunca literatür en uygun ayların erken doğum veya düşük olasılığının en az olduğu ikinci trimester, yani 3 ile altıncı aylar arasıdır. (18-24. haftalar arası). Her ne kadar kimi kadın-doğum hekimleri problem çıkar kaygısı ile 28. haftadan sonra 100 kilometreden daha uzağa seyahatleri önermese de, ek sorun yoksa; yani kişi sağlıklı bir gebe ise seyahate engel olmadığını belirten tıbbi kaynaklar da mevcut.
Yalnız seyahat eden gebenin dikkat etmesi gereken bazı hastalıklar vardır. Bunlardan ilk sırayı sıtma alır. Gerek anne gerekse henüz doğmamış bebek için normal sıtma olgularından çok daha ciddi seyrederek ölümcül olabilir. O nedenle sıtma yoğun bölgelere özellikle yaz aylarında gitmeleri bu riski artırmakta.
Yine sık görülen bir hastalık, Turist Dairesi olarak adlandırılan ishallerdir. Burada şişelenmiş veya kaynatılmış buzsuz içeceklerin tüketimi, iyi pişmiş et, pastörize edilmemiş süt ürünlerinden uzak durulması koruyucu olabilir. Yine ishal anında bol su tüketimi önemli.
Hava yolcuğuna gelince; ticari uçuşların hamilelikte sağlıklı gebe ve bebeği için riskli olmadığını söyleyebiliriz. Ancak hava yolu şirketlerinin iç hatlarda genelde 36. haftadan, dış hatlarda ise 32. haftadan sonra yolcu olarak hamile almadıklarını hatırlatmakta yarar var.

4 milyon kişi okuma yazma bilmiyor
Almanya’da 4 milyon kişi okuma yazma bilmiyor. Okuma Yazma ve Temel Eğitim Birliği tarafından Leipzig’te düzenlenen kongrede, ülkede artan yoksulluğun okuma yazma bilmeyenlerin sayısını artırdığı bildirildi. Almanya’da eğitim sisteminin bozuk olmasına, öğretmen açığıyla mücadele edilmesine rağmen en azından ilkokula gitme hakkına herkes sahip. Ama sokakta gördükleri tabelaları okuyamayanların, devlet dairelerinden gelen mektupların içeriğini anlamak için danışmaya gidenlerin sayıları 4 milyon.
Bu durumda bulunanların arasında gençler oldukça önemli bir yer tutuyor. Bunun nedeni, eğitimde fırsat eşitliğinin olmaması ve yoksul ailelerin çocuklarının toplumsal yaşamda ihmal edilmeleri. Önceki hafta yapılan federal Eğitim Zirvesi’nde de bu konu ele alındı ama çözüm yok. Şimdi dernekler, kurslar açarak okuma yazma bilmeyenlere yardımcı olmaya çalışıyor. (DIŞ HABERLER)

İnsan ısırırsa
Isırık denince akla hep hayvanlar gelir. Her ne kadar bir insana ‘hayvan’ demek hakaret olarak algılansa da biyoloji bilim dalı öyle söylemiyor. Yine tıbbi istatistikler insan ısırıklarının hiç de azımsanamayacağını göstermekte.
İnanmayabilirsiniz ama insan ısırıkları hayvanlara göre daha fazla enfekte oluyor. Neyse ki etkenler çok ciddi değil. Bulaşıcı sarılık ve AIDS bulaşıcı bildirilmiş olsa da çok nadir olduğu belirtiliyor. Peki neden ısırır bu insanlar, diyorsanız aşka gelmeyi bir kenarda tutacak olursak nedenleri çeşitli. Bu arada sadece hayvanların değil, kimi zaman da insanların hayvanları ısırdığı, yine kendi kendini ısırmanın da nadirattan olmadığı belirtiliyor. Ve sizleri şaşırtabilecek bir başka neden sağlık çalışanları. Evet, henüz ülkemizde görülmese de sağlık çalışanlarının ısırıkçı olabildiği literatüre geçmiş durumda.
Isırığın bir de sıkılmış yumruk yaralanmaları tipi var ki bu daha ciddi enfeksiyonlara yol açabiliyor. Burada sıkılmış yumruğun dişe çarpması sonucu mikrobik etken cilt dışında daha derinde olan kemik, tendon, eklem gibi yapılara ulaşabilir.
Yani siz siz olun insan ısırığından uzak durun!
Dr. Zeki Gül

Evrensel'i Takip Et