19 Ocak 2012 13:20

Reform değil tuzak

AKP’nin yeni yargı paketini “Bir kısım şekerli sosa bulanmış acı bir zehirden ibaret” olarak tarif eden Demokrasi için Hukukçular’dan Avukat Yıldız İmrek, yeni yargı paketinde sunulan maddeleri gazetemiz için değerlendirdi.

AKP’NİN 4 HEDEFİ

Av. İmrek, bu yargı paketiyle AKP’nin;
1-Henüz yeterince etkili olamadığı Danıştayı etkisiz bırakacak bir operasyon” yaptığını,
2-Kürt gençleri ve radikal toplumsal muhalefeti iyice baskılamak istediğini,
3- Kapitalist yağmaya açılan sağlık alanının özelleştirilmesine direnen hekimlerin uydurma yargılamalarla susturulması için hazırlık yapılmasını,
4- Emperyalizmin Türkiye’ye biçtiği enerji nakil hattının güvenliğinin sağlanmasını hedeflediğini kaydetti.
İmrek, “Örgüt üyesi olmayanların cezasının hafifletileceği, tutuklamalarda durumun iyileştirileceği, öğrencilerin cezaevine gönderilmeyeceğine, savunma üzerindeki kısıtlamanın kaldırılacağına ilişkin açıklamaların”, beklenti yaratmaya ve asıl olanı gizlemeye hizmet ettiğini belirtti.Paketteki maddeleri değerlendiren Av. İmrek, “Paketteki iyileştirme gibi görünen düzenlemelerin etkisinin fazla” olmayacağını kaydetti.

İYİMSER OLAMIYORUZ

Adli tıbba gönderilen kişinin kolunun mühürlenmemesi, elektrik hırsızlığında hapis cezasının kalkması olumlu düzenlemeler gibi görünüyor. Ancak burada bile tam olarak iyimser olmak mümkün değil. Çünkü kamuoyuna açıklarken olumlu bir imaj çiziliyor çoğu kez. Ama yasal düzenlemede bunun tam tersi olabiliyor. (İstanbul/EVRENSEL)


SAVUNMADA SÜRE SINIRININ KALDIRILMASI

Özel yetkili mahkemelerde esas hakkında savunma için süre sınırlandırmasının kaldırılmasına ilişkin düzenleme de yanıltıcı.Bu düzenleme; Özel Yetkili Mahkemelerdeki savunmaya ilişkin kısıtlamanın asıl sorunlarını çözmekten uzak. Kısıtlamalar asıl, baştan başlıyor. 24 saat süreyle gözaltına alınan kişinin avukatla görüşmesine yasak konulabiliyor. Bu süre içinde kişi, polis tarafından baskılanarak, fiziki işkence veya psikolojik baskı yöntemleriyle kendisi veya başkaları aleyhine beyanda bulunmaya, delil oluşturmaya zorlanabiliyor. Avukatın dosyada mevcut belgeleri veya beyanları görmesi engelleniyor. Bu takdirde gözaltına alınan kişi, kime ve neye karşı kendisini savunacağını bilemiyor. Bu delilleri çürütmek için delil ortaya koyma hakkı elinden alınmış oluyor ve yüzde 90 oranında tutuklanıyor. Aylarca ve hatta yıllarca iddianame tanzim edilmeden tutuklu kalıyor. Ergenekon, KESK’liler ve KCK iddianamelerinde, haklarında dava açılmadan; dolayısı ile hiçbir delil tartışması yapılamadan, gerçek anlamda savunma yapamadan 1.5-2 yıl tutuklu kaldı insanlar. Mevcut yasal düzenlemede, bazı avukatların bazı davalara girmesi kesin olarak engellenebiliyor. Hiçbir delil olmadan, sırf Abdullah Öcalan’ın savunmasını yaptıkları için 38 avukat, keyfi biçimde tutuklandı. Savunmayı sınırlandıran, savunmayı baskı altına alan asıl sorunlar bunlardır ve paket bu konularda hiçbir yenilik getirmiyor.

MUHALEFETİ CEZALANDIRMAYA DEVAM

Örgüte üye olmadığı halde örgüt adına suç işleyenlerin cezalarının yarı oranında düşürüleceği pakette belirtiliyor. “Örgüte üye olmadığı halde örgüt adına suç işleme” kavramı; gerçekte toplumdaki muhalif düşünce ve eylemleri cezalandırma, baskılama amacını taşıyor. Ceza miktarının indirilmesi sorunu çözmüyor. Örgüt üyesi değilse, sadece kendi eyleminden sorumlu tutulabilir. Ceza yasası tümden ele alınıp demokratikleştirilmedikçe, TMY yürürlükte kaldığı müddetçe, şimdiye kadar pek çalıştırılmayan başkaca ceza maddeleri çalıştırılacak veya geniş yorumlanarak baskı politikaları devam ettirilecektir.

MOLOTOFUN SİLAH SAYILMASI

Molotofkokteylinin silah olarak değerlendirilmesi ve cezanın 15 yıla çıkarılmasının vahim sonuçları olacaktır. Bir de örgüt üyeliğinden ceza ilavesiyle, ceza süresi pratikte 25 yıla kadar çıkarılabilir. Bugün molotofkokteyli kullanan kesimler bellidir: Muhalif Kürt gençleri ile, çeşitli sol radikaller. Molotofkokteyli kullanılan eylemlerin istatistiğine baktığınızda kişilere, can güvenliğine zarar veren sayının son derece küçük olduğunu, binde bir düzeyinde bile bulunmadığını görebiliriz. Dünyanın her yerinde, molotofkokteyli demokratik toplum tarafından tolere edilebilen radikal, hafif öfke içeren itirazlar olarak kabul edilir; büyük çoğunlukla herhangi bir cezayla karşılaşmaz.  AKP; Kürt halkını ve onun gençliğini, radikal gençliği bu düzenleme ile tam manasıyla “düşman” ilan etmektedir.

DOKTORA HAPİS CEZASIYLA AMAÇ NE?

Doktorun bıçak parası almasının rüşvet sayılacağı, hapis cezasının 4-12 yıla çıkarılacağına ilişkin düzenlemeye dikkat edilmelidir. Son Anayasa değişiklikleri sonrası yargıdaki kadrolaşmayla bu düzenlemenin hekimlik etiğine aykırı davranan kişilere değil, AKP muhalifi, sağlığın ticarileştirilmesine karşı duruş sergileyen, halk sağlığını tehdit eden Hükümet politikalarını eleştiren hekimlere karşı uydurma delillerle işleyecek bir giyotin mekanizması olacağından hiç kimsenin kuşku duymaması gerekir.

DANIŞTAYIN YÜKÜNÜ HAFİFLETMEK İÇİN Mİ?

2 milyona yakın dosyanın Danıştay yerine Bölge İdare Mahkemesinde karara bağlanmasına hizmet edecek düzenlemenin, iş yükü gerekçesiyle açıklanması gerçeği yansıtmıyor.

Mevcut HSYK ve yüksek yargıda yapılan düzenlemeler, kadrolaşma harekatının henüz hedefine tam ulaşamadığı yer Danıştay. Danıştayın etkisi, iktidarı sınırlayıcı kararları bu düzenleme ile devre dışı bırakılmak isteniyor.

ADLİ KONTROL TEDBİRİNİN 5 YILA ÇIKARTILMASI

Adli kontrol tedbiri için üst sınırın 3 yıldan 5 yıla çıkarılması, tutuklama nedeninin varlığının açıkça yazılması zorunluluğu, tutuklamaları zorlaştırıp, azaltmaz.
Bakanın açıkladığı önlemler, uzun ve keyfi tutuklamada bir yenilik getirmez. Halen, Anayasa ve Ceza Muhakemeleri Kanunu uyarınca, tüm kararların gerekçeli olması lazım; ama bütün tutuklama kararları “Kuvvetli suç şüphesi, delillerin toplanmamış olması, suçun vasıf ve mahiyeti, kaçma şüphesi” gibi matbu gerekçelerle yazılıyor. İtiraz ettiğiniz hiçbir Mahkeme de bu yasa kuralını uygulamıyor. Sonuçta, AİHM bol miktarda adil yargılama ilkesinin ihlali kararı veriyor.
Sonucu değiştirecek gerçek düzenleme; belirli bir ceza süresinin altında kalan suçlarda tutuklamanın yasaklanmasıdır. Örneğin, 2005 değişikliğinden önce, CMK’da, cezası 7 yılın altında kalan suçlarda tutuklama kararı verilemeyeceği düzenlemesi vardı, böyle bir hüküm getirilmesi gerekir. Tutuklamada “Kaçma şüphesi var kabul edilen katalog suçlar” düzenlemesi de tamamen kaldırılmalıdır. Bu katalog suçların çoğunluğu siyasi suçlardır. Uzun ve keyfi tutuklamaların en büyük mağdurları da onlardır.

CEZALARIN ERTELENMESİ

İzinsiz mitinge katılan, bildiri dağıtan, pankart açan üniversite öğrencilerine ceza ertelemesinden yararlanma yolu açılması ve basit suçlardan üniversitelilerin cezaevine girmesinin önleneceği iddiası da yargı pratiğiyle bağdaşmıyor. Demokratik bir ülkede, bu tür eylemlerin tümü; bireysel veya toplu olarak düşünceyi ifade etme özgürlüğünün çeşitli kullanım biçimleridir. Bu eylemlerin hiçbir şekilde “suç” sayılmaması gerekir. Üstelik, üniversiteliler bugün bildiri dağıttığı, pankart açtığı, puşi taktığı için örgüt üyesi olmakla yargılanıyor. Yapılacak düzenleme de bu sorunu çözmüyor.

DOĞAL GAZ HATLARININ KORUNMASI

Doğal gaz ve boru hatlarına yönelik sabotaj cezalarının 5 yıldan 10 yıla yükseltilmesi; siyasi iktidarın yönelimine uygun olarak; emperyalist çıkarları korumak için daha da baskıcı bir düzen getirmenin adımlarından biridir.

CEZAEVLERİNDEKİ GAZETECİLER NE OLACAK?

Basın yoluyla işlenen suçlarda yayın durdurma cezasının kaldırılması, üst sınırı 5 yıla kadar olan cezalarda erteleme getirilmesi de basın özgürlüğü sorununu çözmekten uzak. Basın mensupları örgüt üyeliğinden cezaevine gönderiliyor, basılmamış kitaplarına örgütsel doküman muamelesi yapılıyor. Bir iyileşme olabilir, ama sorunu çözmez.

Evrensel'i Takip Et