12 Kasım 2008 00:00

KENTTEN GELEN


İşverenler, ekonomik krizin yükünü işçilere yansıtmak için ücretlerden indirim, sosyal haklarda kısıtlama, işten çıkarma gibi pek çok yönteme başvurmaktadır. En çok başvurulan yöntemler arasında ise “zorunlu ücretsiz izin uygulamaları” gelmektedir. Ekonomik kriz bahanesiyle işverenler, ya çekirdek kadrosu dışındaki personeli işten çıkarmakta ya da personele sırayla ücretsiz izin kullandırmaktadır. Özellikle ihracat ağırlıklı çalışan tekstil firmalarında başta olmak üzere “ücretsiz izin” adı altında kapı önüne konan işçiler, ne zaman işe geri döneceğini bilmeden ücretsiz izni kabul etmeye zorlanmaktadır.
Ücretsiz izinler sayesinde işverenler, doğrudan işçi çıkarmaları halinde karşılaşacakları tazminat yükümlülüklerini de belirsiz bir zamana öteleyebilme fırsatı bulmaktadır.
İşverenler, örgütlü işyerlerinde işçilerin ücretsiz izne çıkartılması konusunda öncelikle sendikaları ikna etmektedir. İşten çıkarma tehdidi ile karşı karşıya kalan üyelerine karşı sendikalar, işverenle yaptıkları ücretsiz izin anlaşmalarını bir başarı gibi yansıtmaktadır. Sendikasız işyerlerinde ise zaten yeni iş bulma umudu kalmamış olan işçiler, ücretsiz izin dayatmalarını kabul etmek durumunda kalmaktadır.
Esasen iş yasalarında ücretsiz izne dair herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır. Yaygın bir şekilde uygulanan ücretsiz izinlerin yasal dayanağı olmamasına rağmen pek çok işçi, zorunlu ücretsiz izin uygulamasının işverenin kanundan kaynaklı bir hakkı olduğunu sanarak bu yöndeki sözleşmelere imza atmaktadır. Ücretsiz izinle ilgili olarak işçinin mazeretini belirtmek suretiyle yazılı olarak işverenden ücretsiz izin talebinde bulunması ve işverenin de bu ücretsiz izin talebini kabul etmesi gerekmektedir. Bu yöndeki düzenlemenin aksine, işverenlerin, işçinin isteği dışında ve tek taraflı olarak (hangi nedenle olursa olsun) ücretsiz izin kullandırması mümkün değildir. İşverenlerin, işçiyi isteği dışında ücretsiz izne göndermesinin iki sonucu doğacaktır; ya işçi işverenin bu isteğini kabul ederek ücretsiz izin kullanacak ve bu sürenin bitmesi halinde tekrar işyerinde çalışmaya devam edecektir, ya da işçi ücretsiz izne çıkmayı kabul etmeyecektir. İşçilerin bir talebi olmaksızın işveren tarafından tek taraflı olarak ücretsiz izne çıkarılması iş sözleşmesinin feshi anlamına geleceğinden, işverenin ihbar ve kıdem tazminatlarını ödemesi gerekecektir. Bu yönde verilmiş pek çok Yargıtay kararı bulunmaktadır.
Ücretsiz izin uygulamaları Anayasa’da düzenlenen “sosyal hukuk devleti” ilkesine de aykırıdır. Çünkü ücreti dışında başkaca bir geliri olmayan işçilerin kendi istemleri dışında ücretsiz izne zorlanmaları, işçinin ve ailesinin ekonomik bakımdan güç durumda kalmalarına sebep olmaktadır. Ayrıca ücretsiz izin süresi içerisinde işçilerin sosyal güvenlik primleri de ödenmediğinden, başkaca mağduriyetler ortaya çıkmaktadır. İşten çıkartılmaları halinde işsizlik ödeneği almayı hak eden işçilerin, ücretsiz izin dönemlerinde de İşsizlik Fonu’ndan faydalanmasını sağlayabilecek düzenlemeler yapılması gerekir. Böylece patronların göz koyduğu İşsizlik Fonu’nda biriken paraların daha fazla işçiler adına kullanılması sağlanmış olacaktır.
Sendikaların, işverenlerin krizden çıkış bahanesi ile ücretsiz izin dayatmalarına boyun eğmek yerine, işçilerin haklarının korunması ve geliştirilebilmesi için mücadele etmesi gerekmektedir. Ücretsiz izin ve işten atmalar karşısında işçiler her zamankinden daha fazla birleşmeye ve sendikalaşmaya ihtiyaç duymaktadır. Sendikalar bu talebi gördüğü oranda sendikasız işyerlerindeki işçilerle birleşerek “krizden kazanımla” çıkabilecektir.
(*) EMEP Adana İl Yöneticisi
Av. Tugay Bek*

Evrensel'i Takip Et