25 Kasım 2008 00:00
Çöken sistemin ağır faturası
GÜNÜN YAZILARI
Reel alanda yaşadığı aşırı üretim krizini aşmak için finansal alanı genişleten, adına neoliberalizm denen kapitalist model çöktü. Serbest piyasacılık çağında ekonomik milliyetçilik ve kapitalist devletçilik (sermayeyi kurtarma adına) örnekleri hızla çoğalıyor. Dünyayı sarsan ekonomik krizin patlak vermesiyle birlikte, tarihte az görülmüş düzeyde, devletleştirme operasyonlarına tanık oluyoruz. Neo-liberalizm ve serbest piyasa ideolojisi yerlerde sürünüyor.
Çöken sistemin ve sürünen ideolojisinin faturası sadece, şimdi tanık olduğumuz reel sektördeki daralmadan dolayı tüm dünyada hızla çoğalan işsizlik midir? Elbette ki hayır!
Neoliberalizm ticaretin serbestleşmesini, özel mülkiyet haklarının yaygınlaşmasını, özelleştirmelerin hızlanmasını dayatırken karşılığında hızlı büyüme, azalan yoksulluk ve adil bir gelir dağılımı vaat ediyordu. Bu vaatlerin gerçekleşmesi bir yana tersi bir süreç yaşandı. 1970li yılların sonlarından itibaren hayatımıza giren küreselleşme döneminde dünya büyüme oranı yüzde 1.5 gibi düşük bir seviyelerde seyretti. Kişi başına gelir 1980 yılından itibaren günümüze 28 yılda ancak yüzde 15 artabilmiş. Neoliberal reçeteler emek piyasalarında sürekli kuralsızlaştırma marifetiyle uygulandı. Reel ücretleri aşağı çekme, sendikaları baltalama, istihdam güvencesini yok etme gayretlerinin ardı arkası kesilmedi. Sonuçta da gelir ve servet eşitsizliği gittikçe tırmandı. Birleşmiş Milletler araştırmasına göre dünyadaki servetin yarısından fazlası nüfusun yüzde 2sini oluşturan çok küçük bir azınlığın elinde birikmiş durumda. Dünya nüfusunun yarısını bulan yoksullar ise, küresel servetten sadece yüzde 1lik bir pay alıyor.
Yoksulluk, işsizlik, seks köleliği...
Gelir adaletsizliğinin yanı sıra noeliberalizmin sonuçlarından biri de artan yoksulluk oldu. AB inek başına günde 2 dolar sübvansiyon dağıtırken, dünya da aynı parayı kazanamayan insanların sayısı 2.7 milyar civarında. İyi beslenemeyip cılız kalan 5 yaş altı çocukların oranı yüzde 30larda...
Neoliberal reçete, özellikle ticaretin serbestleşmesiyle dünyada işsizliğin ve ücret eşitsizliğinin azalacağını iddia ediyordu. İnsanlar daha az çalışacak, daha fazla özgür zamana sahip olacak, daha yüksek bir yaşam standardına ulaşacaktı. Ne yazık ki yaşam bu tezleri doğrulamadı.
Dünya tarihinin en yüksek işsizlik düzeyiyle karşı karşıya. İnsanlık, aynı zamanda gençlerine iş yaratamayan bir sistemle karşı karşıya. 15-24 yaş arasındaki gençler dünyadaki toplam işsizlerin yüzde 45ini oluşturuyor. Dünya kadın ve çocuk emeğinin vahşice sömürüldüğü bir mekan artık.
İktisat tarihi kitapları, sanayi devriminin ilk yıllarında Manchesterdaki fabrikalarda kadın ve çocuk işçilerin sefil koşullarda günde 16 saate yakın mesai yaptıklarını yazar. Aradan geçen 300 seneye karşın , dünyada hala acımasızca bir emek sömürüsü sürüyor. Hala kadınların ve çocukların hali bin perişan. ABDdeki bir araştırma, erkeklerin kazandığı her bir dolara karşılık aynı işi yapan kadınların eline 77 cent geçtiğini gösteriyor. Dünyadaki kadınların işgücüne katılma oranı yüzde 48.9lara düşmüş durumda. İşsizlik önce kadınları vuruyor.
Çocuklar Hindistandan Türkiyeye tam bir sömürü çarkının içinde. Daha da acısı noeliberal çağ çocuk seks kölelerini çoğalttı. UNICEFin tahminlerine göre, 1 milyona yakın çocuk, fuhuş sektörüne giriyor. Hindistanda 400 bin, Filipinlerde 100 bin, Taylandda 300 bin, Tayvanda 100 bin ve Nepalde 500 bin çocuk fahişe bulunduğu belirtiliyor.
Amansız sömürü ve terhaneler dönemi
100 yıl önce ABDye göç eden Avrupalıların istihdam edildiği atölyelere içler acısı çalışma koşulları nedeniyle terhane deniyordu. İşçiler izbe, havasız, gürültülü, dar mekanlara istiflenerek 12-14 saatlik iş günü boyunca dur durak demeden ter döküyorlardı bu atölyelerde.
Giyilen ucuz elbiseler, tüketilen ucuz gıdalar hep bu terhanelerin ürünü. Sadece Çindeki dayağın ve cezanın kol gezdiği koşullarda, ayda 22 dolara çalışan ve üstelik bu paranın 15 dolarını yiyecek bedeli olarak ödeyen, tıkış tıkış yatakhanede kalan kızların durumu teşhir edilse de aslında bütün dünyada terhaneler yaygınlaştı.
İngiltere tekstil sektöründen Türkiyeye artık terhane örneklerini görmek mümkün. Çünkü neoliberal uluslar arası iş bölümü az gelişmiş ülkelere ucuz emekle rekabeti öngörüyordu. Nitekim ucuz emek düsturuyla Çin, Güney Kore, TayvanTayland, Hindistan, Türkiye, Latin Amerika ülkeleri ihracatlarını artırdılar. Neoliberal süreçte çok uluslu şirketler üretimleri emeğin en ucuz olduğu bölgelere göre parçaladılar. En bilindik dünya markaları kendilerine dünyanın dört bir yanında terhaneler kurdular.
Yoksulluk ve savaşların kaçınılmaz sonucu göç olgusu çıkıyor karşımıza. İnsan ticareti tahmini 7 ile 12 milyar dolar hasılata, uyuşturucu ve silah ticaretinin ardından en çok para kazandıran yasadışı sektör konumda.
Afrika ve doğa talan edildi
Kara kıta Afrikaya emperyalizmin kara gölgesinin çöreklenmesinin ortaya çıkardığı kara bir tablo var. Sahra altı Afrikada insanların yüzde 47sinin geliri günde 1 doların altında. Dünyada her yıl sıtmadan ölen 1 milyon kişinin yüzde 90ı Afrikalı. Ortalama yaşam beklentisi 46 yıl. AIDS virüsü almış başını yürümüş. Bu tablonun oluşmasının nedenini Dünya Bankasının yapısal uyum programları, IMFnin istikrar politikalarıyla çeyrek yüz yıldır uygulanan katı neoliberal reform.
Afrika, doğal kaynaklar açısından oldukça zengin olsa da, bu zenginlikler halka refah getirmek yerine acılar yaşattı. Küreselleşme, ölüm mangalarından en muteber şirketlere uzanan uluslar arası bir ilişkiler ağı yarattı. Parmaklara takılan elmas yüzüklerden bambu bahçe mobilyalarına, cep telefonlarının ve oyun konsollarının çerçevesini oluşturan kotan ve niyobyum gibi nadir madenlere kadar bir çok ürün Afrika kaynaklı. Bazıları bu bu ticaretten dolar istiflerken, sade Afrikalı, para kazanmak bir yana, yaşamını dahi yitirebiliyor. Örneğin yası dışı elmas ticareti yüzünden Afrikada 4 milyon kişinin öldüğü tahmin ediliyor.
Tarım gelirleri Afrika bölge gelirleri içerisinde önemli bir paya sahip. Tarımda uluslar arası şirketlere yok pahasına, sözleşmeli üretim hüküm sürüyor.
Son 10 yıldır sürekli savaşlar patlak veriyor Afrikada... Savaş ağalarının özel çıkarları, silah tacirlerinin kirli oyunları, organize suç çetelerinin kışkırtma ve çatışmaları, iç savaş hiç eksik olmuyor kara kıtada...
Doğanın talanı ve küresel ısınma gibi tehlikeler neoliberal dönemde adeta tavan yaptı. Bir tarafta doğa tahribatı, küresel ısınmaya yol açacak karbon gazlarının salınımı tüm hızıyla sürerken, diğer taraftan da küresel ısınma tehlikesi bulunmadığı yönünde şirketlerin lobi faaliyetleri, ultra etkin floresan lamba satmak gibi, fırsata çevirme gayretleri sürüyor.
Küresel ısınmada, tüketiyorum öyleyse varım zihniyetini aşacak, doğayla barışık bireylere elbette ki önemli sorumluluk düşüyor fakat kapitalis üretim ilişkileri içinde hele de, neolibarel yorumun hegemonyasında ekolojik yıkıma set çekebilmenin imkansızlığı her geçen gün açığa çıkıyor.
Neoliberalizmi bütün organlarıyla anlamak
Neoliberal rejimin yıkıcı sonuçları saymakla bitmez. Bugün artık patlak verdiği söylenen bu rejim patlak verene kadar dünyaya ve insanlığa ödettiği bedeller... Bu rejim ve ideoloji hükmünü nasıl yürüttüğü... Özeleştirme, yönetişim, Formula 1, Duabi, özel güvenlik seks ticareti, dev alış veriş merkezleri, cep telefonu, rating kuruluşları.... Neoliberalizmin ruhu, sloganları, simgeleri.... Terimlerin, kurumların vakaların arkasındaki gerçekler...
Kısacası neoliberalizmin genetik şifresinin çözümünü merak edenler için başucu niteliğinde bir kaynak: Neoliberalizmin gerçek 100ü. Hayri Kozanoğlu, Nurullah Gür, Barış Alp Özden tarafından kaleme alınan kitap Neoliberalizmin nasıl işlediğine dair bir rehber niteliğinde. Neoliberalizm, 10 düşünce odağı, 10 kumanda tepesi, 10 ekonomi politikası, 10 finansal trendi (bugünkü türev piyasaları anlamaya dönük önemli bir bölüm), 10 kritik metası, 10 sembolik sektörü, 10 temsili şirketi, 10 afilli markası, 10 ibret veren sonucu, 10 cilasıyla ele alınıyor.
10 x 10 formülüyle neoliberalizmin gerçek 100ü gözler önüne seriliyor.
Sistemin kumanda tepesi
IMF
Dünya Bankası
OECD
Dünya Ticaret Örgütü
G-7
Uluslar arası Ödemeler Bankası
WIPO (Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü
NAFTA
USAID (Kalkınma İçin Yardım Kuruluşu)
Avrupa Komisyonu
Neoliberalizmin Finansal Trendi
10 düşünce odağı
HUDSON ENSTİTÜSÜ:
Thint tank labirentlerindeki yaklaşık 50 muhafazakar kuruluştan biri. Türkiyede özellikle 2007 yılındaki toplantısının basına yansımasıyla tanındı. Söz konusu toplantıda, Anayasa Mahkemesi eski Başkanı Tülay Tuğcunun bir suiskastle öldürülmesi, İstanbulda PKKnin bir saldırı ve TSKnın bu gelişme üzerine Kuzey Iraka girmesi senaryosu gündeme gelmiş... Soğuk Savaş cengaverlerinin kurduğu Hudson, büyük şirketlerin ekonomik, ABDnin askeri, kültürel ve zihinsel hegemonyası, İsrail sağının fikir, eylem ve özlemlerinin takibi için finanse ettiği bir senaryo kurumudur.
BILDERBERGER:
Bilderberger Grubu, komplo teorisyenlerinin ekmek teknesidir bir bakıma. Neredeyse, master planının Bilderbergerin kapalı kapılarının ardında hazırlanmadığı en azından onaylanmadığı Tek bir küresel komploya rastlanamaz. Bilderberger toplantıları İngiliz dış politika think tanki (düşünce kuruluşlarının katı kuralları içerisinde gerçekleştirilir. Kimin ne söylediği, kimin finanse ettiği, ne kararlar alındığı bir sis perdesi olarak kalıyor. Bilderbergere sadece davetli olan, seçkin politikacı, askeri stratejist, bankacı, medya starı, akademisyenler katılıyor.
DAVOS:
uluslar arası sermayenin liderliğinde, küresel iktidar blokunun değişik franksiyonlarını her yıl bir araya getiren zirve. Kendi programlarını, kamu çıkarına girişimcilik etiketiyle evrensel bir vizyon gibi sunuyor.
AÇIK TOPLUM ENSTİTÜSÜ:
Türkiye dahil 30dan fazla ülkede faaliyet gösteriyor. Serbest piyasa, özgür medya ve eğitim gibi açık toplum değerlerine yılda 450-500 milyon dolar para dağıtıyor. Ünlü spekülatör George Soros destekliyor. Ukrayna, Gürcistan vb. ülkelerdeki renkli devrimlerin arkasındaki güç.
CATO ENSTİTÜSÜ:
Amerikanın gölge kabinesi işlevi gören önemli düşünce kuruluşlarından biri...
POLİTİK ÇALIŞMALAR MERKEZİ:
İngilterenin liberalizm düşünce üretim merkezi. İngilterenin, bugün ekonomisini temelden sarsan krize götüren, finansal hizmetlerin öne çıktığı bir neoliberalizm cenneti haline gelmesinde büyük katkı sağlayan merkezlerden biri...
AVRUPA SANAYİCİLERİ YUVARLAK MASASI:
STOKHOLM NETWORK:
Avrupadaki radikal serbest piyasacılar ağı. Şemsiyesi altında 123 kuruluş bulunuyor.
Bunlar arasında muhafazakar ve liberal eğilimli bazı politik partilere yakın düşünce kuruluşları da yer alıyor.
MONT PELERİN TOPLULUĞU:
İkinci dünya savaşından sonra sosyalizmin itibar kazanması, Avrupa ülkelerinde refah devleti uygulamalarına geçişi liberalizmin yenilgisi olarak kabul edenlerin, sancağı kurtar, saldırıya geç askeri metaforuyla oluşturduğu topluluk...
Neoliberalizmin 10 cilası
Temsili şirketler
MICROSOFT: 30 yıldır bilişim piyasasında. Antitröst yasaları nedeniyle sık sık hüküm giyiyor, rakiplerinin sürekli yakınmalarıyla karşılaşıyor ama, bir şekilde egemen konumunu kaybetmiyor.
McDONALDS: Çin ve Rusya gibi sembolik önemi olan pazarlar da dahil tüm dünyaya yayılmış olan hamburgerci... Mc kültürüyle tanışmamış tek bir ülke dahi kalmaması sloganına sarılan McDonals, 2006 yılını 21.6 milyar dolar ciroyla kapattı. Sendikal faaliyetlere göz açtırmayan McDonals, oyunu kuralına göre oynayan küresel aktörlerden sadece biri ama önemli, simgesel bir tanesi.
STARBUCKS
CITIGROUP:
BOEINF-AIRBUS: İki firmanın bir piyasayı kontrol altında tutabilmelerinin en tipik örneğini havacılık sektöründe sunan iki şirket.
WAL-MART
GENERAL ELECTRIC
MITTAL
HALLİBURTON
ENRON
Bülent Falakaoğlu
Evrensel'i Takip Et