30 Kasım 2008 00:00

ben işe çocuğum nereye?


Alışveriş yaptığım fırında çalışan bayan, geçtiğimiz gün ekmek almak için fırına gittiğimde dert yanıyordu: “Keşke erkek olsaydım. Hiç değilse, akşam işten eve gelince hâlâ çalışmazdım” diye. Aslında bu ifade, kadınlarımızın her zaman sözünü ettiğimiz, görünmez dediğimiz ev işlerinin, temizliğin, çamaşırın, bulaşığın, ütünün, yemek yapmanın ve daha burada sayamayacağımız evde yapılan bir çok işin bir ikinci mesai olduğunu güzel bir şekilde özetliyor.
Evet, çalışan kadın olmak zor. Gün boyu işyerinizde çalışıp yorulduğunuz yetmezmiş gibi, işten çıktıktan sonra da bu kez evde başlıyor koşuşturma. Akşama yemek yetiştirme telaşı, temizlik telaşı vs... Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından 2008 yılında yayımlanan Zaman Kullanımı Anketi sonuçlarına göre, Türkiye’de kadınlar ortalama olarak günde 5 saatlerini bakım hizmetleri ve ev işlerine ayırmaktadırlar. Haftanın 7 günü günde 5 saatten toplam 35 saat, neredeyse tam zamanlı bir çalışma mesaisini hiçbir karşılık almadan yapan 20 milyondan fazla kadın vardır ve bu kadınlardan 12 milyonu kendilerini tam zamanlı ev kadını olarak tanımlıyor. Meslekleri ev kadınlığı. Türkiye, kadınların ücretsiz mesaisinin en yüksek, okul öncesi eğitim ve kreş oranının ise en düşük olduğu ülkelerden biridir.
Çalışan bir kadın olmak zor, ama çalışan bir anne olmak daha zor. Çocuk bakımının da ailelerde annelerin üzerinde olduğunu düşünürsek, kadınlarımız ya çocukları için çalışma hayatından vazgeçmekte veya çocuklarını bazen komşuya bazen aile büyüklerine teslim ederek hatta bazen de belli bir yaşın üstünde ise, evde tek başına bırakmak zorunda kalarak işine devam etmektedir. Tabii, aklı evde çocuğunu düşünerek. Çocuk sahibi olmak, kadınların çalışma yaşamından vazgeçmelerinin en önemli sebebi olarak sayılmaktadır. Çalışan kadın bir de anne ise, tüm bu ‘görevleri’ daha da artmaktadır. İşverene karşı yükümlülükleri, evdeki ‘görevleri’, çocuğun bakımı... Peki, kadına karşı görevler? İşverenin, eşin, devletin kadına karşı yükümlülükleri?
İşveren kadınlar için düzenlenen yasalara uymalı
İşte kreş, gerek işverenlerin gerekse hükümet veya yerel yönetimlerin kadına karşı yükümlülüklerinden biridir. İş Kanununun 88. maddesinde, Gebe veya çocuk emziren kadınların hangi dönemlerde ne gibi işlerde çalıştırılmalarının yasak olduğu ve bunların çalışmalarında sakınca olmayan işlerde hangi şartlar ve usullere uyacakları, ne suretle emzirme odaları veya çocuk bakım yurdu (kreş) kurulması gerektiğinin Sağlık Bakanlığının görüşü alınarak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından hazırlanacak bir yönetmelikle gösterileceği düzenlenmektedir. Kamuoyunda çok tartışılan İstihdam paketi ile, bu madde değiştirilmiştir. Ancak, öyle bahsedildiği gibi, işverenin emzirme odası veya kreş kurma yükümlülüğünü ortadan kaldıracak nitelikte değil, yapılan değişiklik, Kanun maddesinde yer alan “kurulması gerektiği” ibaresinden sonra gelmek üzere “veya hangi hallerde dışarıdan hizmet alabilecekleri” ibaresi eklenmesidir. Aslında yapılan bu değişiklikle işverenlerin açması gereken kreşler taşeronlara yüklenmektedir.
Bu her ne kadar işverenlerin kreş açma yükümlülüğünü ortadan kaldırmasa bile, tehlikeli bir uygulamadır.
Taşeronlaştırmanın, işçilerin örgütlülüğünün dağıtılması, iş güvencesizliği, sendikasızlaştırma demek olduğunu bizler yaşayarak görüyoruz. Özellikle burada konu çocuk bakımının taşeronlaştırması olunca bu konuda eğitimi olmayan kişilerin sadece çocukların başında bir büyük olarak bulunuyor olması o yerin kreş olmamasıdır.
Daha fazla genç ve kadın istihdamını sağlamak için, işverenin üzerinden SSK prim ödeme zorunluluğunu kademeli olarak Hazineye devredilirken, kreş ve emzirme odası açma yükümlülüğü de kaldırılarak, bu görev taşeron şirketlere bırakılıyor. Bu uygulama, ayrıca, gereksiz aracılar yaratarak toplam maliyeti de arttıracak niteliktedir. Bu değişiklik,kadın
istihdamını işveren için daha ucuz kılarken çalışma hayatını kadınlar için daha güçleştirecek bir uygulama olacaktır. Ücretli analık izninden sonra tekrar işe başlayan bir kadın işçi için emzirme odası ve kreş hizmetlerinin işyeri içinde olması ve belirli bir kalitede sunumu, kadın işçinin işe devam edip etmeme kararı açısından ve bebeğin ve annenin sağlığı yönünden merkezi öneme sahiptir.
Konu ile ilgili “Gebe veya Emziren Kadınların Çalıştırılma Şartlarıyla Emzirme Odaları ve Çocuk Bakım Yurtlarına Dair” bir yönetmelik de 2004 yılında çıkarılmıştır.
Bu yönetmelik, işyerlerinde emzirme odası ve kreş açma ile ilgili düzenlemeleri getirdiği gibi, hamile ve emziren kadın işçilerin çalışmaları ile ilgili düzenlemelerde getirmektedir. Buna yönelik düzenlemeleri bir başka yazıya bırakarak, devam edelim. Bu yönetmeliğe göre, emzirme odaları, bir yaşından küçük çocukların bırakılması, bakılması ve işçilerin çocuklarını emzirmeleri için ayrılan odaları; kreş ise, 0-6 yaş (6 yaşını tamamlamayan) arasındaki çocukların bakım ve eğitimlerinin yapıldığı yerlerdir. Buna göre, yaşları ve medeni halleri ne olursa olsun, 100-150 kadın işçi çalıştırılan işyerlerinde, bir yaşından küçük çocukların bırakılması ve bakılması ve emziren işçilerin çocuklarını emzirmeleri için işveren tarafından, çalışma yerlerinden ayrı ve işyerine en çok 250 metre uzaklıkta bir emzirme odasının kurulması zorunludur. Ve yine, yaşları ve medeni halleri ne olursa olsun, 150’den çok kadın işçi çalıştırılan işyerlerinde, 0-6 yaşındaki çocukların bırakılması ve bakılması, emziren işçilerin çocuklarını emzirmeleri için işveren tarafından, çalışma yerlerinden ayrı ve işyerine yakın bir yurdun kurulması zorunludur. Yurt açma yükümlülüğünde olan işverenler yurt içinde anaokulu da açmak zorundadırlar. Yurt, işyerine 250 metreden daha uzaksa işveren taşıt sağlamakla yükümlüdür. İşverenler, ortaklaşa oda ve yurt kurabilecekleri gibi, oda ve yurt açma yükümlülüğünü, bu yönetmelikte öngörülen nitelikleri taşıyan yurtlarla yapacakları anlaşmalarla da yerine getirebilirler. Görüyoruz ki işverenin kreş açma yükümlülüğünü bir taşerona devretmesi yönetmelikte de yer alıyor. Yine yönetmelikte, çocukların bulunacağı kreş ve emzirme odalarının nasıl olması gerektiği, çocuklara bakacak kişilerin personelin eğitimi, çocukların doktor muayenesi, beslenmesi, bulunması gereken ilaçlar da belirtilmektedir.
Eveetttt, çok güzel de niye yoklar? Niye iş yerlerimizde bu nitelikte kreşler, emzirme odalarımız yok? Niye biz kadın işçiler yasal hakkımız olan bu taleplerimizi dile getirdiğimizde işten atılmakla tehdit ediliyor/ atılıyoruz?
İhtiyaçların karşılanmasında devletin sorumluluğu
Kreş açma yükümlülüğü yasalarla sadece işverene getirilmiş bir düzenleme değildir. Sosyal hizmetler, kişi ve ailelerin kendi bünye ve çevre şartlarından doğan veya kontrolleri dışında oluşan maddi, manevi ve sosyal yoksunluklarının giderilmesine ve ihtiyaçlarının karşılanmasına, ...hayat standartlarının iyileştirilmesi ve yükseltilmesini amaçlayan sistemli ve programlı hizmetler bütünü olarak tanımlanmaktadır Sosyal Hizmetler Kanununda,
Ayrıca, Sosyal Hizmetler Kanununda, sosyal hizmetler kurumunun görevleri arasında,
“-Çalışan ana ve babalar ile yurt dışındaki isçilerin çocuklarının bakımını ve korunmasını sağlamak amacıyla imkanları ölçüsünde gündüzlü veya yatılı kuruluşlar kurmak ve işletmek;
-Yoksulluk içinde olup da temel ihtiyaçlarını karşılayamayan ve yaşamlarını en düşük düzeyde dahi sürdürmekte güçlük çeken kişi ve ailelere kaynakların yeterliliği ölçüsünde ayni ve nakdi yardımlarda bulunmak amacıyla gerekli hizmet ve programları geliştirmek ve uygulamak.”
Bu bahsedilen kuruluş, yardım, hizmet, ihtiyaç, adı her ne ise kreş de bunlardan biri değil midir? Yaşamlarını sürdürmekte güçlük çeken ailelere, çalışan anne babaların çocuklarına kreş açmak gerekli bir hizmet değil midir?
Asgari ücretin 500 YTL ve yoksulluk sınırının bunun beş katı olduğu ülkemizde mahallelerde kreşler açmak, tam da sosyal hizmetin amacı olarak belirlenen ihtiyaçların karşılanması, hayat standartlarının (biraz olsun) iyileştirilmesi değil midir?
Kentler de kadın ve çocuk için düzenlenmelidir
Ayrıca, yerel yönetimlerin yani belediyelerin, Belediyeler Kanunu 14. maddesinde, belediyelere, imar, su ve kanalizasyon, ulaşım gibi kentsel alt yapı; çevre ve çevre sağlığı, temizlik ve katı atık; zabıta, itfaiye, acil yardım, kurtarma ve ambulans; şehir içi trafik; defin ve mezarlıklar; ağaçlandırma, park ve yeşil alanlar; konut; kültür ve sanat, turizm ve tanıtım, gençlik ve spor; sosyal hizmet ve yardım, evlendirme, meslek ve beceri kazandırma; ekonomi ve ticaretin geliştirilmesi hizmetlerini yapmasının yanı sıra, Büyükşehir belediyeleri ile nüfusu 50.bini geçen belediyelere kadınlar ve çocuklar için koruma evleri açma yükümlülüğü de getirilmiştir. Ancak, yerel yönetimler, ne kadınlar için sığınma evi ne de çocuklar için koruma, bakım evi açma gibi sorumluluklarını yerine getirmektedirler.
Kadının çalışma hayatına girmesinin önündeki bu en büyük soruna yönelik olarak yapılması gereken bir çok husus söz konusu.
Tüm bunların ötesinde de kadınların tek başlarına üstlendiği bakım hizmetleri yükünün toplumsal bir sorumluluk olarak ailenin ve toplumun ilgili tüm taraflarınca paylaşılmasına olanak sağlayacak düzenlemeler acilen yasalaştırılmalı ve var olan düzenlemelerde uygulanmalıdır.
Bu bağlamda, 150 kadın işçi çalıştıran işyerlerine kreş açma zorunluluğu getiren madde kadın ya da erkek 150 işçi çalıştıran işyerleri olarak değiştirilmelidir.
Sadece kadın çalışanlar temelinde işverene kreş açma zorunluluğu getirilmesi, çocuk bakımını salt kadınlara ait bir sorumluluk olarak gören bakış açısının kanuna yansımasıdır.
Kreş istiyoruz.
Zaten var olan hakkımızın verilmesini istiyoruz.
Devrim Avcı

Evrensel'i Takip Et