1 Aralık 2008 00:00
Öğretmen olamayan öğretmenler!
GÜNÜN YAZILARI
Onlar, Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde iş güvencesiz eğitimci olarak çalışıyorlar. On binlerce öğretmen, sözleşmeli öğretmen, ders ücreti karşılığı çalışan öğretmen, vekil öğretmen, usta öğretici gibi adlar altında bakanlık bünyesinde güvencesiz olarak çalıştırılıyor ya da diplomalı işsiz olarak ne zaman öğretmenlik yapabileceğini bilemeden umutla bekliyor.
Atananların sayısı, öğretmen yetiştiren kurumlardaki öğrenci sayısının çok altında kaldığı için atanmayı bekleyen öğretmen sayısı her yıl 100 bin artarak bir yığılma ve atanma şansında azalma ortaya çıkıyor.
Anayasa ve uluslararası sözleşmelerde tanımlanan ve ancak yasayla düzenlenebilecek istihdam biçimleri esas alınarak çalıştırılmaları gerekirken, çalışma biçimleri genelge ve Bakanlar Kurulu kararı ile tanımlanmış durumda; bu, hak ve yetkiler açısından da temel hukuki kriterlere uygun değil.
Kadrolu olarak atanabilenlerin dışında sözleşmeli, ücretli, vekil öğretmen ya da usta öğretici gibi adlar altında öğretmenlik görevine başlayabilenler kendilerini şanslı sayıyor, ancak her an işlerini kaybedebilecekleri korkusuyla yaşıyorlar.
Okullarını bitirdikten sonra öğretmenlik yapabilmek için ciddi mücadeleler veren genç öğretmenlerle görüştük.
Bitsin bu KPSS zulmü!
Resim Öğretmeni Özden Arslanyürek, Süleyman Demirel Üniversitesi Resim-İş Öğretmenliğinden 2006 yılında mezun olmuş. 2006dan beri KPSS zulmüne uğrayanlardanım. Hâlâ işsizim diyen Arslanyürek, bir dönem ücretli öğretmenlik yapmış. Arslanyürek, Öğretmenlik yaptım ama kendimi öğretmen olarak kabul edemiyorum. Böyle bir zihniyeti geliştirdiler diyor.
Sözleşmeli öğretmenliğin en kötü yanının sürekli olarak sözleşmelerin feshedileceği korkusuyla yaşamak olduğunu belirten Arslanyürek, Bu korku nedeniyle öğretmenlik çalışmaları da verimli olamıyor. KPSSde aldığım puan kadrolu atanmama yeterli olmadığı için atanabileceğim en iyi pozisyonun sözleşmelilik olduğunu biliyorum. Ama alacağım para ev kirama yetecek mi, onu bile bilmiyorum diyor.
Kamu Personel Rejimi Yasası uygulandığında kadrolu öğretmenlerin de sözleşmeli yapılacaklarını hatırlatan Arslanyürek, ücretli öğretmenlerin durumunun daha da vahim olduğunu dile getiriyor. Sözleşmeli ve ücretli öğretmenlerin içinde bulunduğu durumun kadrolu öğretmenlerin bazılarında bir şükretme duygusu yarattığını, İyi ki biz onlar gibi değiliz, halimize şükredelim düşüncesinin açıkça hissedildiğini dile getiriyor Arslanyürek. Ücretli öğretmenlikte duygusal sorunların daha fazla yaşandığını ifade eden Arslanyürek, Öğrencilerinizle kalıcı ilişkiler kurma, gelişmelerini izleme olanağı yok. Ailelerimizle problemler yaşıyoruz. Geleceğimiz belirsiz olduğu için birçoğumuz evlenemiyor diyor.
Hasta oldum izin alamadım
Dokuz Eylül Üniversitesi Sınıf Öğretmenliği Bölümünden bu yıl mezun olan Umur Suyadal, KPSS mağdurlarından. Bir dönem ücretli öğretmenlik yapan Suyadalın yaşadığı en büyük sorun, hastalığında izin almak olmuş. Dizanteri oldum. Sağlık güvencem olmadığı için özel tedavi olmak zorunda kaldım. Rahatsızlığım bir hafta sürdüğü için okul müdürü eğitim hizmetinin sürekliliğinden dem vurdu, tepki gösterdi; ama ben girdiğim sınıfın beşinci öğretmeniydim diyen Suyadal, öte yandan ücretli öğretmenlere, sadece derse girmekle yükümlü oldukları halde kadrolu öğretmenlerin sayısının yetersizliği bahane edilerek haftada iki gün nöbet tutturulduğunu belirtiyor. Bunlar nasıl olsa ücretli, istediğimizi yaptırırız anlayışının hakim olduğunu ifade eden Suyadal, Karşı çıktığınızda da sorunlar çıkıyor, hakkınızda eksiler birikmeye başlıyor diyor. İşine son verilmesinin bile çok düzeysizce olduğunu anlatan Suyadal, O gün son derse girerken Bakar mısınız? denilerek idarecinin odasına çağırıldım ve yerime kadrolu öğretmen geldiği için ertesi gün okula gelmeme gerek kalmadığı söylendi diyor. Öğretmenler odasında bile kadrolu öğretmenler tarafından dışlandıklarını söyleyen Suyadal, Kadrolu, sözleşmeli, ücretli, vekil, uzman, başöğretmen gibi farklılaştırmalar öğretmenler arasında dayanışma ruhunu kaybettiriyor. Benim sorunum yanımdaki meslektaşımı ilgilendirmiyor. İnsanlar bencilleşiyor. Üniversitede bize kavratılan idealizmin yok olmasına yol açıyor diyor.
Kadrolu-ücretli-sözleşmeli hep birlikte!
Bugün, kadrolu öğretmenlerin de ailede tek çalışan olmaları durumunda geçimlerini sağlayamayacakları bir maaş aldıklarını biliyoruz; öte yandan (örneğin sağlık yasasında yapılan değişikliklerle), var olan haklarını da kaybetme tehlikesi içindeler diyen Suyadal, bu olumsuzlukların, bütün sınıflandırmalardaki öğretmenlerin bir arada mücadelesiyle değişeceğine inandığını vurguluyor. İşyerlerindeki hizmetlilerin, velilerin ve eğitim fakültelerinde okuyan öğrencilerin de bu mücadelenin içinde olması gerektiğini belirten Suyadal, Örgütlü olmaktan ve mücadeleye katılmaktan korkmanın çok anlamsız olduğunu düşünüyorum. Gerçekten kaybedecek fazla bir şeyimiz yok. Sayımızı örgütlü güce dönüştürürsek bir şeyleri değiştirebiliriz diyor. (İzmir/EVRENSEL)
İşsiz öğretmenler örgütleniyor
İşsiz ve iş güvencesiz öğretmenler iki yıldır Eğitim Sende örgütleniyor. Eğitim Sende İşsiz ve İş Güvencesiz Öğretmenler Komisyonu adında bir komisyon kuran genç öğretmenler, 27 Ocak ve 6 Ekimde eylem yaparak seslerini duyurmaya çalıştı. Örgütlenmede çeşitli sıkıntılar yaşadıklarını belirten komisyon üyesi öğretmenler, KPSS sınavına giren 200 bin işsiz öğretmenden söz ediyoruz. 2010 yılında bu sayı 1 milyon olacak. Bu büyük bir güçtür. Bu sayının örgütlü bir güce dönüşmesiyle bir şeyler mutlaka değişecektir diyorlar.
Önümüzdeki günlerde toplumsal duyarlılığı yükseltmek için imza stantları açmayı planlayan, Milli Eğitim müdürlüklerine ve savcılıklara sunulmak üzere bireysel dilekçeler hazırlayan öğretmenler, Bireysel davalar açılması lazım. Atamalarda kamuoyuna açıklanan rakamların nasıl bir aldatmaca olduğunu anlatan pankartlar asacağız. Tiyatro gösterilerimiz ve merkezi bir Ankara yürüyüşümüz olacak. Tüm bu çalışmaları ülke genelinde yaygınlaştırma ve ortaklaştırma çabası içindeyiz diyorlar.
hr>Umutlarımızla oynuyorlar
Gülistan Atlı, Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilgiler Öğretmenliğinden 2005 yılında mezun olmuş. Hiç öğretmenlik yapamamış. KPSSden oldukça yüksek bir puan (81.15) almasına rağmen ataması yapılmamış. Atlı yaşadıklarını şöyle anlatıyor: Birçok işte çalışmak zorunda kaldım. Dört yıl boyunca üniversitede kendinizi öğretmen olmaya hazırladıktan sonra öğretmen olamamak çok kötü bir şey. Neyim ben diye sormaya başlıyorsunuz. Bu da psikolojik çöküntü yaratıyor. Ben Diyarbakırın bir köyünde doğdum. Okula da orada başladım. Barakalarda birleştirilmiş sınıfta öğrenim görüyorduk. Sonra İzmire göç ettik. İdealist öğretmenlerim vardı. Onlar gibi öğretmen olabilmek için dört yıl inatla sınava girdim. 2001de üniversiteye başladığımda mezun olunca ne olacağım diye bir kaygım yoktu. Biz öğretmeniz duygusunu yaşadık üniversitede. Dördüncü sınıfta KPSS ile yüz yüze geldik. En son sözleşmeli öğretmen alımında da tercihlerimde ülkenin en uzak köşelerini de yazmama rağmen yüzdelik puan farkıyla atanmam gerçekleşmedi. Çok üzgünüm. Eğer atanmamız gerçekleşmeyecekse neden bizim umutlarımızla oynanıyor? Üniversiteye öğrenci alınırken ihtiyaca göre alınması gerekmez mi? Son KPSS sınavında 13 sorunun yanlış olduğu açıklandı. Davalar açıldığı halde, durum açıklığa kavuşmadan atamalar yapıldı. Bu atamaların yapılması hukuk tanımazlık değil de nedir?
Dilek Türtat
Evrensel'i Takip Et