02 Aralık 2008 00:00

DÖNÜŞÜM

Artık “kriz bizi etkilemez” , “kısa sürede sona erer” veya “tünelin sonunda ışık gözüktü” gibi laflara kimse değer vermiyor. Sermaye basınının ciddi yorumcularından bazıları en iyi ihtimalle 2010’un ortasından itibaren “yeniden düzlüğe çıkma ihtimali” üzerine duruyorlar

Paylaş

Artık “kriz bizi etkilemez” , “kısa sürede sona erer” veya “tünelin sonunda ışık gözüktü” gibi laflara kimse değer vermiyor. Sermaye basınının ciddi yorumcularından bazıları en iyi ihtimalle 2010’un ortasından itibaren “yeniden düzlüğe çıkma ihtimali” üzerine duruyorlar. Bazıları, ki bu kesim giderek büyüyor, deflasyon ve bunalım ihtimalinin giderek arttığı üzerine duruyorlar.
2007 ilkbaharından 2008 ilkbaharına kadar Avrupa Merkez Bankası 250 milyar avro sıcak parayı piyasaya sürdü. 2008’in ikinci yarısında sürülen sıcak paralarla birlikte bu miktar 300 milyar avro sınırını aştı. Bunun yanı sıra ulusal merkez bankaları batan bankaları kurtarmak üzere milyarlarca avro harcadılar.
Yine ulusal hükümetler batma tehlikesi içine olan bankaları, sigortaları kurtarmak üzere dev kurtarma paketleri hazırladılar. Bu paketlerden bazı bankalara ana sermayesini artırmak üzere kredi veriliyor, bazı bankalar ise hükümete başvurup çürük kredilerini devralmalarını sağlıyorlar.
Yapılan bütün müdahalelere rağmen “hastanın” durumu düzelme bir yana giderek kötüleşiyor. Sadece Almanya’daki gelişmelere bakıldığında durumun ne kadar ciddi olduğu görülmekte. Otomobil sektörü ciddi bir krizle karşı karşıya, kimya, makine ve çelik işkollarında üretim yüzde 20 ila 40 arası geriledi. İnşaat sektörü uzun bir dönemden bu yana tökezleyip duruyor. Bu işkollarında beş milyon civarında işçi çalışıyor.
Bütün otomobil fabrikalarında ve yan sanayisinde geleneksel olarak bir hafta – 10 gün olan Noel ve yılbaşı tatili bu yıl üç ila beş hafta arası uzatıldı. Yani işçiler izin almaya zorlanıyorlar. Bunun ardından ise bazı otomobil şirketleri hemen kısa çalışmaya başlayacak, bazı şirketlerde (BMW, Daimler ve GM/Opel) haftalık çalışma günlerinin dört veya üç güne indirilmesi gündemde! Aynısı kimya, makine ve çelik işkolları içinde geçerli. Kısacası “deflasyon ve bunalım” tartışmaları yok yere çıkmıyor.
Peki bu durumda işçi örgütleri, sendikalar ne yapıyor diye bakıldığında bunların çok ciddi bir şey yaptıkları söylenemez. “Krizin faturasını ödemeyeceğiz” lafını bütün sendika başkanları söylüyor, ama gereğini yerine getirmiyorlar. En “kabadayısı” Karl Marks’ın haklı olduğunu söyleyip Keynesçi çözüm önlemleri talep ediyor. 25 milyar ila 50 milyar avro arası konjonktür paketi istiyorlar, kısa çalışma döneminde devletin daha fazla ve daha uzun süre katkı sunmasını talep ediyorlar.
“Krizin faturasını ödemeyeceğiz” konusunda ciddiyseler yapılacak olan kriz döneminde işçi ve emekçilerin yükünü azaltmak, krizin etkisini en asgariye çekecek talepler ve mücadele biçimleri üzerine durulmak zorundalar.
Serdar Derventli
ÖNCEKİ HABER

Irak’ta iki saldırı: 30 ölü

SONRAKİ HABER

Mumbai saldırıları istifa getirdi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...