07 Aralık 2008 00:00

kürtçe televizyon açılıyor kürtçeye yasak sürüyor...

TRT bünyesinde 1 Ocak 2009 tarihinde itibaren Heşt (sekiz) TV adı ile yeni kanal yayın hayatına başlayacak. Kürtçe yayın yapacak olan televizyon için TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin, Kürt aydın ve sanatçıların da içinde olduğu bir grup aydın ve sanatçı ile görüşme yapmıştı.

Paylaş

orhan miroğlu
TRT bünyesinde 1 Ocak 2009 tarihinde itibaren Heşt (sekiz) TV adı ile yeni kanal yayın hayatına başlayacak.
Kürtçe yayın yapacak olan televizyon için TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin, Kürt aydın ve sanatçıların da içinde olduğu bir grup aydın ve sanatçı ile görüşme yapmıştı.
Yapılan görüşme basına yansıdığı kadarıyla, yayın hayatına başlamadan önce televizyonla ilgili teknik ve altyapı konuları üzerinde oldu. Toplantıya katılan Yazar Orhan Miroğlu’da konuyla ilgili sorularımızı yanıtladı.
TRT’nin Kürtçe yayın yapan bir kanalının yayına başlayacak olmasının, AB’nin öne sürdüğü bir koşul olmasının yanında, Kürtler tarafından da yıllardır mücadelesi verilen bir talep olduğu biliniyor. Kanalın olabildiğince Kürtleri doğru yansıtan bir kanal olması üzerinde yoğunlaşıyorlar.

Tam da bu bağlamda, bu kanalın sadece Kürtçe yayın yapacak olması tek başına yeterli mi?
Önemsenmesi gereken bir adım ama yeterli olmadığı, olmayacağı açık. Teknik altyapının oluşturulması bile bir hayli zaman alabilir. Ama bundan daha önemli olan bu alandaki yasakların fiili olarak sürmesidir.
Kürtçe konuşmaktan ceza alınıyor mesela. Ki ben 2008 yılında böyle bir ceza aldım. Şu an, denetimli serbestlik uygulanıyor hakkımda, bu 5 yıl sürecek ve 3 ayda bir savcılar düzenli rapor tutacaklar. Buna benzer bir dava da sürüyor. Şimdi düşünün ki, TRT beni Kürtçe kanala davet etti ve ben burada milyonlarca insanın dinlediği yayında Kürtçe konuştum. Ne olacak o zaman?
Kürtçe yayıncılık için yasal düzenlemeler yapıldı, daha da yapılacak, bu bir hukuki yaklaşım aynı zamanda, ama bir başka hukuk daha var ki o da Kürtçeyi ve Kürtçe konuşanları mahkum ediyor.
Gündelik hayatta durum daha da vahim. Van’da yaşayan annesiyle cep telefonunda Kürtçe konuştuğu için Ankara’da bir inşaat işçisi hastanelik edildi. 15 yıldır Ankara’da yaşıyorum. Kızılay’da dolaşırken telefonum çaldığında tedirgin oluyorum. Çünkü dostlarımla ağırlıklı olarak Kürtçe konuşuyorum. Ama konuşurken etrafıma bakınıyorum artık. 15 yıldır, ilk kez bir çeşit, kuvvetli mahalle baskısı diyebileceğimiz bir ortama tanıklık ediyorum. Ama her şeyden önce bu çifte hukukun kalkması gerekiyor.
Bu yayını “istemezük” demenin doğru olacağını düşünmüyorum. Çünkü Kürtçeye hak ettiği düzeyde bir muamelenin devletin temel görevi olduğunu biliyoruz. Devlet kör topal da olsa bunun için bir adım atmışsa, bunu ret etmek doğru değil. Ama en iyinin yapılmasını sağlamak, eleştiri yöneltmek de o kadar gerekli. Kaldı ki istesek de istemesek de bu yayın yapılacak, bizler sadece iyi olmasını arzu edebiliriz, karşı çıkmak doğru tutum olmaz.
TRT Genel Müdür İbrahim Şahin, sizin de katıldığınız ve basına yansıyan toplantıda kanalın resmi devlet ideolojisine göre bir yayın politikası izlemeyeceğini beyan etti.
Peki Kürtçe kanal nasıl bir yayın politikası izleyecek? “Komünizm getirilecekse onu da biz getiririz” anlayışını aşmaya yönelik bir niyet var mı? Örneğin, bu konuda uzman olduğu bilinen Kürt kurumları ya da çevrelerinin birikiminin de yansıtılmasına dair bir esneklik gösterilebilecek mi sizce?Komünizm lazımsa onu da biz getiririz hikayesi çoktan bitti. Çünkü Kürtler’in bugün uydudan yayın yapan çok sayıda kanalı var. Bütün iklimleri, kışları ve sınırları aşan bu yayınlar, isteyen her Kürdün evine, yatak odasına kadar giriyor. Kış bitti, Komünizm çoktan geldi yani. Burada sağlıklı bir rekabet gerekiyor belki, ama Kürtlerin hiç hoşlanmayacakları bir şey, bu rekabetin, siyasi bir formda sunulması olur. Benim izlenimim şu ki, devlet sanki bu konuyu hiç ihmal etmemiş görünüyor.
Evet sayın İbrahim Şahin devlet düşüncesi satmayacağız dedi ama, bakıyorsunuz Kürt siyasal hareketine muhalefet yapmaktan başka bir erdemi olmayan, hatta tek kelime Kürtçe bile bilmeyen birtakım adamlar, bu işin vitrininde. Resmi mi değil mi belli değil, ama danışman muamelesi görüyorlar. Böyle bir şeye neden gerek var acaba? Bir siyasi parti mi kuruluyor, yoksa inkar edilmiş, bir hayli mağdur edilmiş bir dile karşı demokrasinin gereği, sorumluluklar mı hatırlanıyor?
Umarım bu adım Kürt Kültür dünyasında yeni bölünmelere yol açmaz. Bazı kıstaslardan söz ediliyor, inşallah doğru değildir, Roj TV’ye program yapanlar burada iş yapamayacak diye...
Roj’a çıkmamış kimse mi kaldı Kürt sanatçıları arasında...?
Sonra Kürtler sadece Roj TV seyretmiyor ki, başka Kürt kanallar da çok yoğun izleniyor. Daha yola çıkarken hem kültürel birikim anlamında hazineniz tam takır; bir deneyiminiz yok, bir birikiminiz yok. Çünkü inkardan başka bir şey yapmamışsınız, yapılanı da görmeden ve yok sayarak Kürtçe yayıncılık yapacağım diyorsunuz. Bu çok mümkün değil. Ve bu anlayıştan zevkle seyredilecek bir şey çıkmaz. Samimiyetle diğer ulusal ve uluslar arası Kürt kültür kurumlarıyla ilişkiden yoksun bir yayıncılık başarıya ulaşmaz, ama bazı ateşli muhalifleri tatmin edebilir.
Diyeceksiniz ki bunun önünde çok ciddi siyasal engeller var. Evet doğru. Kapısını çalacağınız bir çok kurum belki sizi dinlemek istemeyecek ve sizi samimi bulmayacaklardır. Bu şunu ortaya koyar aslında, etnik çatışmaların ve buna bağlı siyasi talep ve sorunların olduğu bizim gibi ülkelerde soruna bütünlüklü yaklaşmak gerekiyor. Daha önce de birkaç kez ifade ettim. İnsanlardan geçmişte hiçbir şey olmamış gibi davranmalarını isteyemezsiniz. Ben bir Kürt aydını olarak, devletin Kürtlere bir özür borcu olduğunu düşünüyorum. Geç bile kalındı. Kürtçe yayıncılık yapacağım dediğiniz bir dönemde, eğer bir zamanlar insanların infaz edilip içine atıldıkları derin kuyular henüz yeni keşfediliyorsa, insanları öldürüp içine attığınız bu kuyuların üstlerini örten betonlar kırılıp, dehşetle yüz yüze kalınıyorsa, dağlarda hâlâ Kürt ve Türk gençleri birbirini vurmaya devam ediyorsa, burada ciddi bir sorun var demektir.
Bu kadar acıdan geçmiş bir halkın Kürtçe yayın yapacak televizyona kuşkuyla bakması, devletin samimiyetini sınayacak olması bana çok normal ve haklı görünüyor. “İşte Kürtçe yayın da oldu daha ne istiyorsunuz” demeye kimsenin hakkı yok. Ayrıca bu yayının bile hangi koşullarda hak edildiğini biliyoruz.

Bazı Kürt çevreleri bu televizyonun “Biji AKP” anlayışına dayalı bir Kürtçe yayıncılık yapacağından endişe ettiklerini dile getiriyor. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Ne düşüneyim... Haklılık payı çok bu düşüncede. 2009’un sonuna düşünülen bir yayın mesela neden yılın başına, Ocak ayına alınıyor?
Hazırlıklar mı tamamlandı?
Yapılacak olanlar tamamlandı mı yani?
Sanmıyorum. Ama belli ki AKP’nin acelesinin en önemli sebebi seçim. Yine de, “biji AKP” diyen bir yayının bence AKP’ye de faydası dokunmaz. Kürtçe’ye bu kadar haksızlık yapan bir devletin yayın kurumu TRT, bir gün çıkıp “biji AKP” dese ne olacak ki...

TRT Kürtçe yayın hayatına başlarken, daha önce birçok yerel TV Kürtçe yayın yapmak istedi. Bu talep için bir çok engel çıkartıldı. Bunlar hâlâ da devam ediyor. Siz de Kürtçe konuşma yaptığınız için ceza almış biri olarak, neler söylemek istersiniz?
Bildiğim kadarıyla bu yasaklar ve engeller sürüyor. Kürtçe yayıncılık bu manada bir devlet tekeli gibi. Devlet ben yapacağım siz yapamazsınız diyen bir havada. Bölgede yayın yapanların olağanüstü koşullarda denetlendiklerini, işlerinin zorlaştırıldığını biliyoruz.
Yeni ve birbiriyle uyumlu bir yasal düzenleme gerekiyor.
Ki anayasanın değiştirilemeyen maddelerine kadar uzanır bu işin ucu. Kürtçe başta olmak üzere bütün dillere eşit muameleyi garanti altına alan yeni bir anayasa tek çıkar yol olarak görülüyor.
Toplumsal barışın yolu da böyle açılır. Türkiye o halde ki, Lozan’dan doğan yükümlülüklerini bile yerine getirmiyor. Türkçeden başka diller konuşan halkların bu hakları aslında Lozan’da da güvence altına alınmış durumda.
Ama bunların uygulanması bir yana, Türkiye Lozan’ı da ihlal ediyor. Bana verilen ceza Lozan’ın ihlalidir.
AİHM’e başvurdum ve mümkün olabilir mi AİHM’in böyle bir karar alması bilmiyorum, bekleyip göreceğiz.
Ama Lozan’ın uygulanıp uygulanmadığının denetlenmesini talep ettim bu başvurumda.
Şerif Karataş
ÖNCEKİ HABER

adli tıpppppppppppppp!

SONRAKİ HABER

biz görevliyiz, siz basın!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...