08 Aralık 2008 00:00

Luxus yeraltından kafasını uzattı

Yıllarca albümlerini yakından takip ettiğimiz isimlerin yapacağı konserleri beklemek, gözlemek, sıkı müzik dinleyicileri için çok önemlidir.

Paylaş

Yıllarca albümlerini yakından takip ettiğimiz isimlerin yapacağı konserleri beklemek, gözlemek, sıkı müzik dinleyicileri için çok önemlidir. “Yakında konserleri var mı?” diye pür dikkat izlenir de küçük bir dikkatsizliğiniz anında konser olup bitiverir… Ya siz konserin “sonucunu” birinden duyarsınız, ya da bir yerlerden okursunuz. Çok sinir bozucu bir histir bu. Yeniden albümlere dönüştür. Sonra da yine beklemecedir, tekrar konser versinler diye. En ağırı ise bulunduğun şehre gelme ihtimali binde bir olan bir sanatçının konserini kaçırmak olmalı. Çünkü sahne, müziğe ulaşmanın en renkli ve zevkli şeklidir. O yüzden düzenli olarak sahneye çıkan gruplar, dinleyici için her zaman sempatiktir. Hele ki başarı varsa, eğlence de varsa, neden olmasın?!
Mesela Luxus, bütün dinleyici kitlesini başta İstanbul olmak üzere birçok şehirdeki düzenli sahne performanslarıyla kazanmış. 2000’li yılların başlarında Alper Bakıner tarafından kurulan Luxus, enerjik, bol doğaçlamalı, değişik düzenlemeleriyle çok sıkı bir dinleyici kitlesi yaratmış. Kimileri yaz tatillerini Luxus’un sahne aldığı zamanlara göre ayarlamış, kimileri de neredeyse hiçbir konserini kaçırmamış Luxus’un. Genç denilebilecek bir dinleyici kitlesine sahip olan Luxus, az önce bahsettiğimiz albüm-sahne algısını tersine çevirip onu sahne-albüm şekline dönüştürerek yayınladıkları “Acayip Şeyler” albümleriyle Luxus severlere sürpriz yaptı. Luxus’tan Alper Bakıner (Solo Vokal-Keman), Ozan Akgöz (Akordiyon, Trompet), Kamucan Yalçın’la (Klarnet, Vokal) Luxus’u konuştuk.

Luxus nasıl kuruldu?
Alper Bakıner: Bir araya geliş fikri ve grubun kurulma fikrini birbirinden ayırmak lazım. Bir araya geliş ilk baştaki iş. Biz hepimiz Marmara Müzik Eğitim Bölümü’nde tanıştık. Orada birbirimizin çalış biçimini keşfettik. Daha sonra bu fikrin ortaya çıkışı, 2000 yılının başında Eski Beyrut’un açılmasıyla ve DJ Barış’ın orada çalmaya başlamasıyla, bizim de orada dans etmek için gidip gelmeye başlamamızla gelişti. Dünya müziğinin yayılmaya başladığı, daha doğrusu bir hayli dinleyici toplamaya başladığı dönemdi. O zamandan itibaren bu tarz bir grubun fikri ortaya çıktı. Bunun üstüne konuşmalar yapılmaya, müzikler dinlenmeye, repertuvar hazırlanmaya başladı. İlk başlarda her birimizin kendi ayrı projesi olmasından da kaynaklı olarak yavaş yürüdü işler, ama 2005’te bu sefer az önce bahsettiğim DJ arkadaşın Araf diye bir mekan açması ve bize -biz o zamanlar Ozan’la (keman-akordeon) birlikte çalardık- bir teklifle gelmesiyle işin rengi değişti. Biz yanımıza akustik gitar ve darbuka alarak dört kişilik ekiple başladık. 2 hafta içinde ismini koyduk. Bir provayla sahneye başladık. Kurulduktan beş altı ay sonra, şu andaki yedi kişilik kadromuza ulaştık. O zamandan beri bazı arkadaşlarımız değişti ama bu yedi kişilik enstrüman ekibi ve şu an buradaki üç kişilik çekirdek kadro değişmedi.

Tarzını nasıl tanımlıyor Luxus?
Alper Bakıner: Bize böyle bir soruyla gelindiğinde verdiğimiz ilk cevap orientalblues oluyor. Çünkü biz bu iki ayrı formu da tınlatmayı becerebiliyoruz. Yalnız şöyle bir fark var; müziğin içine sadece oriental ve blues tınlamadığımızı görürsünüz. Başka tarzlardan da bizim müziğimize bir akış var. Balkanlardan, sonra bildiğimiz rock tarzından. Zaten grubu yedi kişilik tasarlarken o rock üçlüsü işin içinde vardı. Yani söylemek istediğim birçok formda tınlayabiliyor grup. O anlamda orientalblues kavramını biz daha çok bir ruh durumunu ifade etmek için kullanıyoruz. Çünkü iki kavram çok geniş bir kültürü kavrıyor. Doğaçlamaya çok açık tarzlar ve ikisi de içerisinde muhalif ögeler barındırıyor. Bütün bunlar bu tarzı isimlendirirken bizim işimize yaramıştır.

Albümle bir araya gelen bir gruptan öte, iyi sahne müziği için bir araya gelmiş bir grupsunuz...
Alper Bakıner: Evet, Luxus tamamen sahne projesi olarak tasarlandı. Gerçi tamamen dersem o zaman albümü anlatamam. “Biz çıkacağız, kendi keyfimizden gelen şarkıları sahnede çalacağız, hep birlikte eğleneceğiz” düşüncesiyle tasarlandı ama sonuçta hepimiz müzisyeniz ve bir şekilde müziğimizi kayıt altına almak istedik. Sahne grupları için büyük risktir albüm. Çünkü albümde sahnedeki gibi tınlamayabilirler. Bu durumu baştan kabullenerek yola çıktık. Albümde de sahnedeki enerjimize yaklaşmaya çalıştık, ama bunun tam olarak gerçekleşemeyeceğini de biliyorduk.

Ciddi bir Luxus sever kitle var...
Alper Bakıner: Üç buçuk yıldır çalıyoruz. Sadece zorunluluktan dolayı çok az ara verdik bu yıllar içerisinde. Üç buçuk yıldır neredeyse haftada iki kez çalıyoruz ve bu iki kezi hep dolu çalıyoruz. Hiçbir şey değiştirmedi bunu. Kar, kış, kıyamet, ramazan, kadir felan filan hiçbir şey. Dinleyicilerin kimisi kemik sevenlerimiz, kimisi de bizi yeni yeni tanıyanlar. Böylece üç buçuk yıl içerisinde binlerce insanla tanıştık. İyi de müzik yapınca -bu anlamda çok tevazu göstermeyeceğiz-, eğlenceli bir iş yapınca ve eğlenceli bir iş yaparken müzikal detaylara da dikkat edince, hem eğlendiren hem de saygı duyulan bir müzik ekibi olmayı başardık. Yani Luxus severleri kısaca böyle açıklayabilirim.

Grupta 6 erkek içerisinde klarnetinizle bir sembol gibi duruyorsunuz...
Kamucan Yalçın: Çok bir şey değişmiyor aslında. Alper hep söyler; “grubu kurarken klarnetçi veya akordeoncu istemedik, hayal etmedik. Birbirimizi birbirimiz üzerinden hayal ettik. Ozan’ın çalışını, Kamucan’ın nefesini istedim” gibi şeyler söyler. Dolayısıyla orada benim bulunuşum tamamen klarnetçi olarak. Yani bunun dışında “ne gibi zorluklar ya da benzer durumlar oluyor” diye sorarsanız, çok bir şey değişmiyor. Çünkü kullandığımız dil aynı. Kimse cinsiyet üzerinden yaşamıyor hiçbir şeyi, önemli olan ortak bir dile sahip olmak. Benden daha bıyıklı bir klarnetçi de gelse çok eğlenmeyebilirdi bu altı adam. Kız olmak biraz neşe katıyor olabilir ama benim için çok bir şey değişmiyor.
Alper Bakıner: İş o klişelerle yürümedi. “Bir grup kuruyoruz, içinde bir kadın olmalı” diye düşünmedik.. Ama benim bu gruba ve sounda yakıştırdığım tek nefes onunki.

Albümünüzle ilgili neler hissediyorsunuz?
Kamucan Yalçın: Albüm hepimizin kalbinden geçenleri eldeki olanaklarla ve bütün olanaksızlıklarla tırnak içerisine alma sevdamızdı bizim. Çoğu arkadaşım belgesel nitelikte bir çalışma olduğunu düşünüyor. Sahne projesi olduğundan sıklıkla bahsediyoruz. Dolayısıyla da bu enerjiyi kalkıp konservelemek ve bundan da sahnedekine benzer bir şeylerin çıkacağını iddia etmek çok mantıklı olmayabiliyor. Ama bence oldukça içtenlikli bir albüm oldu.
Ozan Akgöz: Sahne projesi olmasının da ötesinde bir durum var. Bizim tanışıklığımız da böyle. Birbirimizin çalışını ya da müzikal durumunu fark edişimiz dışında birbirimizin yaşamdaki duruşunu da fark ettik tanıştığımız yıllarda. Ki Kamucan’la ben neredeyse çocukluktan tanışıyorum. Bu biraz daha müzik dışında bir şey. Hayatla ilgili bir birliktelik durumu var. Ve sahnede oluşumuz da bununla ilgili. Eğlenmeye ve öyle durmaya ihtiyacımız vardı. Ve bunu sahnedeyken izleyicilerle birlikte yaşamak bizi yaşatıyor işte.
Sadece eğlencesiyle akılda kalan bir albüm olmadığını söyleyebilir miyiz?
Kamucan Yalçın: Tabii. Buradaki eğlenme uyuşturma amaçlı bir şey değil. Bu eğlenen insanlar da hayatlarındaki tüm eylemleri bir kenara atıp eğlenmeyi seçmiş değiller. Buradaki eğlence, aslında o kadar çok şeyin sıkıntısını yaşadıktan sonra kaçınılmaz bir ihtiyaç oluyor. Soluk almak lazım, yeni bir şey söyleyebilmek için. Yaptığımız işin özünde, malzemeleri alıp ters bakmak var. Bu anlamda aslında eğlenceden önce hayata başka açılardan bakma refleksi hakim. Zaten hayata başka açılardan bakmayı öğrenirse herkes, biliyorsun problem kalmıyor artık.
Alper Bakıner: Biz albümle yerüstüne daha yeni çıktık. Yeraltında bir grubuz. Evet, çok eğlenceli çalıyoruz ama bizim oradaki oluşturduğumuz kürenin dışında yer alacak bir düşünce tarzı var. Yer üstüne çıktık derken çok da fazla çıkmadık. Sadece kafamızı gösterdik. Hâlâ yeraltı tınlayan, yeraltı düşünen bir ekibiz.
Ozan Akgöz: İnsanların bakışlarının, algılarının biraz kıvrıma ihtiyacı var. Geliştiren şey bu. Ve aslında popüler kültürün içeriği… evet, sorunumuz bu değil. Çünkü o içerikte nitelikli şeyler de bulunabilir. Ama oradaki dayatma ve oradaki düzlük, gerçek uyuşmayı yaratan şey bu sanırım. Biz bunu yaşamaktan hoşlanmıyoruz. Ve sahnede beraber yaşıyoruz ve eğer orada biraz kıvrım yaratabiliyorsak, ki buradaki eğlence insanların her şeyi unutup deli gibi dans etmesi değil... Biz bu kıvrımın peşindeyiz.

Önümüzdeki dönem var mı yeni konserler, başka çalışmalar?
Alper Bakıner: Şu an böyle bir takvim yok. www.luxusorientalblues.com’dan takip edilebilir. Şu an bir ay içerisinde önümüzdeki konserler çok net değil. Ama aralık ayında başlamayı düşünüyoruz. Albümün ilk şarkısı “Acayip Şeyler”e bir klip çektik. Senaryosu, çekimi ve hikayesiyle güzel bir klip oldu. Sahnede bir sihirbaz gösterisi var ve bu sefer bizler izleyiciyiz. (İstanbul/EVRENSEL)

‘Sorgulamadan kabullenişlerine karşı duruyoruz’

Albümdeki ‘coverlar’ın dışındaki sözler ve besteler size ait. Bu sözlerin bir anlatısı var. Ne anlatıyor Luxus’un sözleri bize?
Alper Bakıner: Bütün sözler bir kişiden çıkar ve o kişinin iç dünyasını yansıtır.
Ama o kişinin iç dünyasıyla ve bu iç dünyasını dışarı yansıtışıyla grubun felsefesi arasında çok büyük farklar olmadığından, gruptaki herkes yazdığım sözlerin arkasında. Bu anlamda grubun da duruşu ya da hayata bakış açısı için şunlardan bahsedebilirim ki Luxus, popüler kültürün dayattığı şeylerin dışında bir yerde duruyor. Bir kere en uç olarak verilebilecek örnek tek tipleşmedir ki, bizim sözlerimizden bunu duyabilirsiniz. Mesela “Magazin” şarkımızda aynı mağazadan giyinmiş 1500 kadar kadından bahseder.
Mesela dünyadaki çevresel felakete karşı delirme tepkisi koyan bir insandan bahseder ki, insanlığın karşısında durduğu şeyleri dillendirir Luxus. Aslında derdimiz şu; insanların, birtakım sorulara sistemin verdiği cevapları sorgulamadan kabullenişlerine karşı duruyoruz. Biz hiçbir şeyi direkt olarak kabullenmediğimizi ifade ediyoruz. Yaşam tarzımızla da bunu ifade ediyoruz. Her şeyi tartıştığımızı ve her insanla tartışmak gerektiğini ifade ediyoruz.
Yasin Kayırtar
ÖNCEKİ HABER

Batı Şeria’da Apartheid rejimi

SONRAKİ HABER

Behramoğlu, Enver Gökçe Ödülü’nü aldı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...