8 Aralık 2008 00:00

Aziz Nesin’lik bir karar!


3 Kasım 2002 genel seçimlerinde Antalya’da DEHAP milletvekili adayı olan Şair Şükrü Erbaş’ın da aralarında bulunduğu 14 kişi, “Kürtçe konuşarak seçim yasaklarını ihlal etmek” suçundan 9’ar ay hapis cezasına mahkum edildi. Dört yıl önce ölen Hikmet Fidan’ın da mahkum edilenlerden biri olması, davanın şaşkınlık yaratan yanlarından biri oldu. Mahkum edilenlerden bazılarının Kürtçe dahi bilmediklerini ve Kürtçe konuştukları iddia edilen Manavgat’a da gitmediklerini söylemeleri, hakimi ikna etmeye yetmedi. HADEP, EMEP ve SDP’nin DEHAP çatısı altında ittifak yaptıkları 2002 genel seçimlerinde, Manavgat’a DEHAP’ın seçim bürosu açılışında yapılan konuşmalar gerekçe gösterilerek, “Türkçeden başka dil konuşularak, seçim yasaklarının ihlal edildiği” iddiasıyla dava açılmıştı. Dava sonucunda, 13’ü DEHAP’ın Antalya’dan milletvekili adayı, 1’i de seçim görevlisi 14 kişi 9’ar ay hapis cezasına mahkum edildi.
Davayla ilgili görüşlerine başvurduğumuz ÇHD Antalya Şube Başkanı Avukat Münip Ermiş, “Bu davanın ilginç tarafı şu. İktidarın, yetkililerin Kürtçenin serbest olduğunu söylediği bir dönemde verilmiş bu karar, Kürtçenin iddia edildiği gibi serbest olmadığını gösterdi” dedi. Mahkum edilenlerin konuşmalarında hiçbir suç unsuru bulunmadığı halde 9’ar ay hapse mahkum edildiklerini belirten Ermiş, mahkum edilenlerin çoğunun Türk olduklarına ve Kürtçe bilmediklerine, üstelik 7’sinin de o gün, konuşma yaptıklarının iddia edildiği Manavgat’ta bile olmadıklarına vurgu yaptı. Manavgat 1. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın 17 Ekim 2008 tarihli duruşmasında verilen kararın gerekçesinin sanıklara önceki gün tebliğ edildiğini belirten Ermiş, kararı temyiz ettiklerini söyledi.
Erbaş: Manavgat’a gitmedim
Şair Şükrü Erbaş ise olayı şöyle anlattı: “Manavgat 1. Asliye Ceza Mahkemesi, 2002/1179 dosya numarası ile seçimlerin hemen ardından, ‘seçimlerde Türkçenin dışında dil kullanmaktan (Kürtçe konuşmaktan)’ dava açtı. Yalnız bana değil, Antalya adayı 14 arkadaşa da açıldı dava. İfademde, ‘Manavgat’a anılan seçim sırasında hiç gitmedim’ dedim. Ki gerçekten de seçimlerde ben ilçelere hiç gitmedim, merkezde koşturdum. Ayrıca anadilimin Türkçe olduğunu, Kürtçe de bilmediğimi söyledim ve ‘bu dava benim açımdan en başından bu nedenlerle geçersizdir’ dedim.” Erbaş, gitmediği bir yerde, bilmediği bir dili konuşmuş olmaktan(!) mahkum edilmesinin sonrasında neler hissettiğini de şu sözlerle anlattı:
“Dava açıldığında çok gülmüştüm. Gitmediğim bir yerde, bilmediğim bir dilden ‘suç’ işlemekle suçlanıyordum. Tam bize göre bir durum… İfade verirken, ‘Kürtçe bilmem’ dediğimde düşündüm, insanın bir şeyi bilmediğini ispatlamasının ne kadar zor olduğunu. Bir avukat arkadaşıma sordum, hiçbir dayanağı, gerçekliği olmayan bir ceza var ortada, ben bu kararı verenler aleyhine dava açabilir miyim, diye; kamu görevlilerinin hizmet kusuru nedeniyle dava açılabiliyor bildiğim kadarıyla… Danıştay ya da Yargıtay bir karar vermiş yakın geçmişte; yargıçlara kararlarından dolayı dava açılamıyor, ceza verilemiyormuş… İnanmakta güçlük çektim ama bu dehşet verici bir durum ve eğer böyleyse, yargıçların 12 Eylül generalleri gibi korunmaya neden ihtiyacı olur, sorusu kaç gündür aklıma asılmış durumda…”
Budak: Tam Aziz Nesin’lik
2002’de DEHAP milletvekili adayı olanlardan biri de, EMEP Antalya İl Başkanı Celal Budak. Celal Budak da şunları söyledi: “Ben o gün, Manavgat’a dahi gitmedim. Buna rağmen hem mahkum edildik, hem de hakim kararında, bu kararı ertelememesinin gerekçesi olarak da, ‘bunlar suçu tekrar işleyebilir’ demiş. Yani işlemediğimiz suçu tekrar işleyeceğimiz için mahkum edilmiş oluyoruz. Tam Aziz Nesin’lik bir durum.”
Mahkum edilenlerin isimleri ise şöyle:
Celal Gülsavan Budak, Cevdet Çağlar, Şükrü Erbaş, Şemsettin Kalay, Yılmaz Yavuz, Ahmet Tozluyurt, Hikmet Fidan, Mehmet Gündüz, Rukiye Altılar, Hazne Yıldırım, Cemil Aktaş, Ömer Açar, Adnan Koçak Demir, İhsan Yıldız. (İstanbul/EVRENSEL)

Dicle üstü hâlâ ay bulanık

İnsana, ‘tam Aziz Nesin’lik bir dava’ dedirten bu garip durum, akıllara Şair Şükrü Erbaş’ın 1994 yılında yazdığı, 1995 yılında kitap olarak yayınlanan ‘Dicle Üstü Ay Bulanık’ başlıklı şiiri getirdi. Üniversitelerde Kürt Dili ve Edebiyatı bölümlerinin kurulmasının gündemde olduğu, TRT’nin Kürtçe kanalının devreye girmesinin tartışıldığı bir dönemde verilen bu hapis kararı, tüm bu gelişmelere rağmen hukukun, Dicle’nin üstüne dair konularda hâlâ farklı işlemeye devam ettiğini gözler önüne serdi.
Fatih Polat

Evrensel'i Takip Et