9 Aralık 2008 01:00

Uzun yıllardan bu yana bu ülkede böylesine insanların işsizlikte çaresiz kaldığı görülmemiştir. Hangi emekçi semtine giderseniz gidin kahveler dolup taşıyor. Çaresizlik içinde zaman tüketen insanların içine düştükleri umutsuzluk yüzlerinden okunuyor. Bir masada dört kişi iskambil oynuyorsa en az dört kişi de onları seyrediyor; çünkü ceplerinde bir çay parası, içebilecekleri bir dal sigaraları olmadığı için çoğu tanıdıklarının ısmarlayacağı bir bardak çay veya kendilerine uzatılacak bir dal sigarayı ezile büzüle beklemektedir.
Peki ne oldu da bu insanlar bu hale geldi? Elbette ki daha önceleri de işsizlik ve yoksulluk vardı. Açlık vardı. Barınma olanaklarından sağlık ve eğitim hizmetlerinden yoksun insanlar vardı. Ama son 30 yıldan beri özellikle 12 Eylül faşist askeri darbesinin ardından, 24 Ocak Kararları’nın hayata geçirildiği, sermayenin fütursuzca saldırılarına zemin hazırlayan neoliberal ekonomik politikalarla birlikte ‘bırakın yapsınlar’ mantığı çerçevesinde insanlar adeta çağdışı köleler yerine koyuldular. Daha az insan gücüyle daha fazla çalıştırıp daha fazla sömürünün olanakları yaratıldı. Bunun için örgütsüzleştirildiler, yalnızlaştırıldılar. 20 milyon çalışanı olan bir ülkenin 700 kişisi sendikalı oluyorsa, manzarayı gördükçe gerçek tüm çıplaklığıyla ortaya çıkıyor. Sendikalaşanlara uygulanan baskılar, işten atmalarla sermayenin devleti olduğunu kanıtlayan sistem, insanları açlığa mahkum etmeye ve köleleştirmeye devam ediyor.
Devlet elini üretimden çeksin, devlet süt üretimiyle çay, şeker, boz, pancar üretimiyle uğraşmasın. Yani istihdamdan elini çeksin! Buna getirilen öneri; ‘kamu kuruluşları kâr etseler bile özelleştirilsin’ oldu. Özelleştirme daha fazla demokrasi demekti. Daha fazla aş, iş demekti. Evet, özelleştirilen birçok kurumun kapısına kilit vuruldu. İnsanlar işsiz, açsız ve geleceksiz bırakıldı. Yabancı ve yerli sermaye için bütün engeller kaldırıldı. Toplum örgütsüzleştirildi. Önce medya aracılığıyla özelleştirmenin nimetleri üzerine hamaset nutukları atıldı. Sermaye uşağı yazar-çizer takımı manipülasyonlarını kesintisiz sürdürdü.
Ve sonunda kara göründü. Neoliberal politikalar çöktü. Bunun felsefi ve ideolojik anlayışı da çöktü. Sermayenin beyin takımı “Galiba biz yanlış yaptık. Marx haklıymış biraz” demeye başladı. Ve devleti, yeniden devreye girip çöken mali ve reel kurumları kurtarmaya çağırdılar. Kapitalizmin kendi çelişkilerinden kaçınılmaz olarak buhranları yöneten bir sistem olduğunu gizlemeye çalıştılar. Gizleyemedikleri bir gerçek vardı: Böylesi buhranların emekçilerin gözlerini açtığı; emekçilerin sistemi daha iyi tanımaya başladıkları, bir de bu sistemin insanın, canlıların ve doğanın ve hatta evrenin düşmanı olduğu, kâr için feda etmeyeceği hiçbir şey olmadığı...
Bu sistemin insanı, yani emekçileri kâr için feda ederken kendi mezarını kazmaya başladığını da bilmeliyiz. Sermaye ve onun hizmetindeki partiler, hükümetler, sivil-askeri bürokrasi, sermaye emek ilişkilerinde gerçeklerin bir gün su yüzüne çıkacağını bildikleri için halk kitlelerini uyutmak ve baskılamaktan bir an bile tereddüt etmediler. Ama nereye kadar? Kaderciliği yoksulların ve tüm ezilmişlerin önüne çıkaran sistemin çürümüşlüğünü yaşadıklarıyla görmeye başlayan emekçiler, paranın dini ve imanı olmadığını anlamaya başladılar. AKP Hükümeti’nin “Önce yoksullaştır sonra sadakaya muhtaç hale getir ve oy al” diye bir hayat standardını reva gördüğü emekçiler, bunca maniple edilmelerine rağmen gerçeği görmeye başlamış bulunuyor.
Emekçilerin önümüzdeki seçimlerde bu zihniyeti de cezalandıracaklarına inanıyoruz. Birkaç torba kömür ve yiyecek paketleri de AKP Hükümeti’ni kurtaramayacaktır artık!
Mehmet Ali Işık (Sultangazi/İSTANBUL)

EVRENSEL'İNMANŞETİ

İşçiye, düşman hukuku

İşçiye, düşman hukuku

Patronların yüzde 30 zam dayatmasına karşı yayılan grevleri engellemek için adeta düşman hukuku uygulanıyor: Besleme basın devreye sokuldu, valilik eylemleri yasakladı, e-devletten sendika üyeliği engellendi, işçilerin önüne polis-jandarma barikatı çekildi, gözaltılarla gözdağı verildi… Hiçbirinden sonuç alınamayınca ‘suç icadı’yla BİRTEK-SEN Başkanı Mehmet Türkmen tutuklandı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
16 Şubat 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et