12 Aralık 2008 00:00

GERÇEK


Türk Metal Sendikası ile MESS, metal işkolunda aylardır süren toplusözleşme görüşmesini tamamlayarak, bayram tatilinin başlamasından hemen önce (geçtiğimiz cuma günü) imzaladılar.
Eğer sözleşme prosedürü, bir işçi sendikasına yakışır bir biçimde işlemiş olsaydı ve işçi istekleri gözetilerek bitirilmiş olsaydı; “Bu sözleşme işçilere bayram hediyesi oldu” denebilir; işçiler ve işçi sınıfı davasından yana olanlar tarafından alkışlanırdı. Ancak, Türk Metal ve MESS arasındaki görüşmeler, bırakalım işçi sınıfı mücadelesinin açıklığı ve görüşmelerin tüm işçilere açık yürümesi zorunluluğunu, devletler arasındaki gizli diplomasiden (bu tür diplomatik görüşmelerde de bile sızma bilgiler olur, basında yer alır ve sorun gizli kalmaz) daha gizli yürütülen bir görüşme süreci olarak yürütüldü. Türk Metal geleneksel işçiden saklı-gizli sendikacılık yapma tarzını sonuna kadar götürerek, sözleşme imzalanmadan işçilere gelişmeler hakkında hiç bir bilgi vermediği gibi, işkolunda örgütlü ve MESS’le görüşme sürdüren Çelik-İş ve Birleşik Metal-İş sendikalarına da hiçbir bilgi vermeden sözleşmeyi imzaladı. Doğrusu Türk Metal’in şube yöneticilerinin ya da işyerindeki baş temsilcilerinin bile bu sözleşmede neler alınıp neler verildiğini imzadan önce bildikleri de çok şüphelidir.

TÜRK METAL İHANET ÇİZGİSİNDE ISRAR ETTİ
Türk Metal yöneticileri bu sözleşmeyle; bir kez daha metal işçilerini yolda bırakmış, görüşmeyi sürdüren diğer işçi sendikalarını da MESS gibi güçlü bir patron örgütüyle karşı karşıya bırakmıştır. Ne karşı karşıya bırakması, bu imza ile birlikte Türk Metal diğer işçi sendikalarına karşı patronların safına da geçmiş; Birleşik Metal-İş ve Çelik-İş’in patronlarla Türk Metal’den daha ileri haklar alan bir sözleşme imzalamaması için patron sendikasına baskı yapar bir konuma geçmiştir.
Eğen Türk Metal işçi sınıfı mücadelesi ve mücadeleci sendikacılık gelenekleri üstünde sendikal mücadele yürüten bir sendika olsaydı; elbette ki, sadece kendi üyesi metal işçilerini de değil, sendikalı sendikasız tüm metal işçilerini, hatta örgütlü örgütsüz, her işkolundan işçileri temsil eden; omzunda 10 milyonu aşkın ücretle çalışan işçinin sorumluluğu ile görüşme masasına otururdu. Özellikle içinden geçilen kriz süreci göz önüne alındığında; metal işkolu gibi sendikal mücadelenin lokomotifi olması gereken bir işkolundaki en büyük sendika, böyle bir sorumlulukla davranır; sadece üyelerin maddi çıkarlarını değil; krizle birlikte, krizin yükünü işçilere emekçilere yıkmak isteyen patronlar ve hükümetlerin kriz politikalarına karşı işçilerin taleplerini masaya koyardı. Böyle bir sendika, sözleşmeyi bu çerçeve içinde ele alır (işin gerçeği de budur ve bugün söylemler artık krizin yükünün kime yıkılacağını belirleyen uzlaşmalar olmak durumundadır) masadan kalkarken de; işçilerin işten atılmalarının yasaklanması, çalışma saatlerinin azaltılması, esnek çalışma uygulamalarına son verilmesi, ücretlerin düşürülmesinin engellenmesi gibi kriz önlemi maddeleri TİS’e geçirtirdi. Aksi halde ise sözleşme bitmez; grevse grev,direnişse direniş; daha ilerisi neyse o, olurdu!

TİS, KRİZE KARŞI MÜCADELENİN BİR PARÇASIDIR ARTIK
Elbette böyle bir sendika, sözleşme sürecini kapalı kapılar ardından çıkarır, adım adım görüşmelerin seyri, patronların istekleri ve sendikaların ısrarları gibi konularda tüm işçi kamuoyunu bilgilendirirken aynı zamanda bütün tüm metal işçileri ve bütün sektörlerden işçileri sermayenin karşısında birleştiren bir mücadeleyi de adım adım örgütler; o birleşen işçi gücünün sıcak nefesinin masadaki patronların ensesinde olması için de gerekenleri yapardı. Bu aynı zamanda tüm işçilerin ve emekçilerin de gözü kulağının metal sözleşmesine dönmesini, bu sözleşmenin tarafı olarak güçlerini ve gönüllerini sendikanın (sendikaların) arkasına koymalarını getirirdi.
Ne var ki; Türk Metal’in yöneticileri tam tersine sözleşmeyi kapalı kapılar arkasında, bu gün bile içinde ne olduğu belli olmayan bir sözleşme olarak imzalamış; TİS görüşmesini oldubittiye getirmiştir. Öyle ki;bu sözleşmeyle Türk Metal, iş kolunda toplu işten atamaların ve kitlesel izinlerin yaşandığı bir dönemde imzalayarak da, patronlara, istedikleri kadar işçiyi işten atması, ücretsiz izinlere başvurması konusunda adeta açık çek vermiştir.

TÜRK METAL YÖNETİCİLERİ YAPTIKLARINI BİLEREK YAPIYOR
Üstelik ne yazık ki; Türk Metal yöneticileri, bütün bu yaptıklarının, sözleşmeyi oldubittiye getirdiklerinin, bunun işçiler aleyhine olduğunun, bunun sendikacılıkta işçi düşmanlığı, sınıf hainliği anlamına geldiğinin bilincindedirler. Bunun içindir ki; övünmeleri gereken bir belge olması gereken sözleşmeyi, bayramdan hemen önce ve binlerce üyelerinin zorunlu izine çıkarılmış, işletmelerde her gün işten çıkarma listelerinin oluşturulduğu bir dönemde imzalayarak sözleşmeye karşı oluşabilecek tepkileri en aza indirgemeyi amaçlamışlardır. Yani işçilerin tepkisini bölmeyi ve zamana yaymayı amaçlayan sendikacılar; sözleşmeyi oldubittiye getirdikleri gibi imzalanmasını ve içindeki patronların isteğini karşılayan maddelerin de ne olduğunun üstünü örtmeyi amaçlamışlardır. Kısacası Türk Metal yöneticileri, krizi ve bayram tatilini işçileri yatıştırıp kontrol altına almak için bir fırsat olarak kullanmışlardır. Ki, bu bile sözleşmenin ne kadar işçi aleyhine olduğunun kanıtıdır. Sendikanın yöneticilerinin en önemli kazanç olarak sundukları ücretlere yüzde 6-10 arasındaki zam bile genç işçilerin ücretlerinde sadece 60-70 YTL’lik bir artışa karşılık gelmektedir.
Sözcüğün günlük dildeki ifadesiyle, söylemde sendikacıların”en büyük kazanım” dediği ücretlerde artış bile, bozdur bozdur harca düzeyindedir!
MÜCADELEYİ SÜRDÜRME İMKANLARI VARDIR
Türk Metal’in sözleşmeyi imzalaması, en başta süreci ciddi bir mücadele dönemi olarak değerlendirmeye çalışan Birleşik Metal-İş Sendikası için (samimi bir çizgide durduğu ölçüde Çelik-İş için de) işleri güçleştirmiştir. Ancak, bu ihanet bile metal işçileri için mücadeleyi sürdürmeyi engellemeyebilir. Çünkü böylece bir yandan da Birleşik Metal-İş üyesi işçiler ve sendikalar Türk-Metal üyesi işçilerin tepkileriyle olduğu kadar bugün ülkenin her yanında zamlara, işten atmalara karşı çıkan krizin yükünü reddetmeye çalışan emekçi kesimlerin tepkisiyle de birleşen bir mücadele yürütme imkanına sahiptirler.
Demek ki; bugün Birleşik Metal-İş; 1) Mücadeleden yana tüm sendikalar ve emek örgütleriyle, 2) Krizin yükünü reddetmek için az çok hareketlenen kesimlerin her türden örgütleriyle (dernek, platform vb.) birleşebilecek bir pozisyon edinmiştir. Ülkenin koşulları, işçiler (sendikaları) kriz karşıtı bir mücadeleyle birleşecek taktikler geliştirdiklerinde; patronlar ve hükümetin ummadığı kadar geniş kesimlerin tepkisini birileştirme imkanını da saklamaktadır.
Bu yüzdendir ki, içerden ya da dışardan; “Madem Türk Metal imzaladı; daha az üyeye sahip Birleşik Metal-İş ve Çelik-İş de aynı koşullarda imzalamalıdır” diyen anlayışa karşı durmak için koşullar elverişlidir. Bu aynı zamanda Türk Metal’in, “kopyacı sendikalar” demagojisini suratına çarpmak için de bir vesile olabilir. Dahası sürecin özellikleri(*); Birleşik Metal-İş’i ve az çok mücadele, sınıf kaygısı duyan diğer sendikaları da, toplumsal mücadelenin ön cephesinde sorumluluk altına iterken aynı zamanda geniş halk muhalefetini işçi mücadelesiyle birleştirmenin bir vesilesi de olabilir.
Şimdi Birleşik Metal-İş başta olmak üzere mücadeleden yana olan tüm sendikaların, emek örgütlerinin, krizin yükünü reddetmek için girişimlerde bulunan halk örgütlerinin, platformların, emekten yana tüm güçlerin önünde böyle bir yükümlülük vardır.

(*) Sendikal mücadelede işçiler ve sendikaları genellikle yalnızdır, toplumun diğer kesimlerinden destek bulamazlar. Ancak kriz süreci, toplusözleşme gibi özgün bir alanda bile işçilere müttefikler edinme, değişik emekçi kesimlerle birleşerek mücadele etmek için imkanlar sunmaktadır. Bu yüzden de Birleşik Metal-İş, TİS’i aynı zamanda krize karşı mücadelenin bir dayanağına dönüştürecek taktiklerle hareket ederse (işin gerçeği budur ve Birleşik Metal’in öne sürdüğü talepler bu gerçekle uyumludur) metal sözleşmesinde öne çıkarak, greve gitmeye bile cesaret edecek 10 bin metal işçisi; krizin yükünü reddetmek için çıkış yolu arayan sendikalara, emek güçlerine etrafında birleşip mücadele edecekleri yeni ve ciddi bir mihrak olabilir. Bu ise Türk Metal’in sözleşmesini çöpe atacak yeni bir TİS için koşulları hazırlar.
İ. Sabri Durmaz

Evrensel'i Takip Et