15 Aralık 2008 00:00
YAŞADIKÇA
Marmara Denizi ülkemiz sınırları içerisinde kalan, tamamıyla bize ait bir denizdir.
Marmara Denizi ülkemiz sınırları içerisinde kalan, tamamıyla bize ait bir denizdir. Ayrıca Akdenizle Karadenizi birbirine bağlayan bir köprüdür. Haritada bakınca Türkiyenin midesine benzemektedir.
Mideye benzeyen bu eşsiz iç denizimiz, bize plan değil pilav lazım diyen anamalcı anlayışın pisboğazlığı sonucu iyice kirlendi. Çok değil, bundan 30 yıl önce kıyılarında denize girip güneşlendiğimiz, onlarca tür balığını yediğimiz Marmara Denizi, şimdi bazı bölgeleri dışında bir atık denizine dönüşmüştür. Özellikle sanayinin yoğun olduğu bölgeleri can çekişmektedir.
Diğer yandan adaların önemli bir kısmı, Trakya taraflarında fabrika atıklarının ulaşamadığı yerler, Erdek Körfezinden Çanakkaleye doğru olan kısımla, gene güneydeki sanayileşmemiş bölgeler şimdilik idare eder niteliktedir.
Ama Marmara Denizini bu durumda bile bırakmak istemiyorlar. Bir yanda Trakyanın İğneada-İstanbul Boğazı arasına, diğer yanda ise Tekirdağ-İstanbul arasındaki Marmara kıyılarına Marmarayı boğacak sanayi tesisleri kurulmak istenmektedir. Üstelik bu tesislerin içerisinde çimento fabrikaları ve termik santraller de bulunmaktadır. İstanbuldaki çöpleşmiş tesislerin de Trakyaya kaydırılması düşünülmektedir. Bu ise hem Marmara Denizinin, hem de Trakyanın ölüm fermanıdır.
Bütün bunlar yetmezmiş gibi şimdi de Güney Marmaraya el atılmaktadır. Bir yanda Sabancıların Bandırmanın Edincik beldesi yakınlarına kurmaya başladığı doğal gaz çevrim santrali bulunmaktadır. Diğer yanda Uakıtanların 600MW gücündeki ithal kömürlü termik santralini Bandırma sınırları içerisine kurmak istediğine yönelik haberler çıkmaktadır. Beri yanda Çolakoğlunun bu bölgede Hıdırlı köyü-Şirinçavuş köyü arasında aldığı söylenen 4 bin dönüme yakın arazi ve bu araziye ithal kömürle çalışan santral kuracağı duyumları oldukça ürperticidir. Gene benim aldığım duyumlara göre bu bölgede Şirinçavuş köyünün bütün arazilerine bazı enerji şirketleri talip olmaktadırlar. Köylülere zeytinlikler için dönüm başına 25 bin, diğer tarlalara ise 15 bin YTL teklif edilmektedir. Bu fiyat belli bir noktaya geldiğinde araziler bu şirketlerce alınacaktır. Araziler el değiştirince değeri birkaç kat artacaktır.
Bu işin getirim tarafıdır. Çevresel boyuta bakacak olursak, Marmaranın çepeçevre sarılması ve tamamen atık denizine dönüştürülmesi söz konusudur. Yani Marmara Denizinin suyu ısınmaktadır.
Oysa Bandırma bölgesi, ülkemizin en güzel rüzgarının olduğu bölgedir. Ayrıca güneş değerleri de oldukça yüksektir. Bu bölgeye kurulacak rüzgâr santralleri hem tarıma hem de hava kalitesine zarar vermeden elektrik üretebilecektir. Üstelik gün geçtikçe artan fosil yakıt ücretlerinden de olumsuz etkilenmeyecektir.
Marmara Denizi, aşırı ve yanlış sanayileşme ile fosil yakıtlı elektrik santrallerinin kurulması durumunda son nefesini verecektir. Bu enerji yatırımlarının fosil yakıtlı olması, ithal kaynak olması ve özel sektörce yapılması ise enerji bedelini daha da artıracak, halkın sömürüsünü katmerlendirecektir.
Eğer bizler taraf olmazsak, Türkiyenin midesi Marmara zehirlenecek ve zehirleyecektir!
Enver Şat