31 Aralık 2008 00:00

UZUN MESAFE


Astım hastalarının sayısı ülkemizde de her geçen gün artıyor. Nasıl olmasın ki?! Ne diyor sayın başbakan ilin valisine, kaymakamına, parti başkanına: “Kömür dağıtmak yetmez, sobayı da kuracaksınız.”
Günlerdir gazete manşetleri bir suçu ihbar ediyordu ardı sıra; havayı kirletme suçunu. Merakım, sosyal güvencesi olmayan astım hastalarının son dönem acil servis faturaları için tazminat talep edip etmeyeceklerinde yoğunlaşıyor. Hadi onlardan vazgeçtim, karikatüristlerimiz ne alemde? Örneğin Penguen çizerleri “varsa bir kedileri” astım olma ihtimalini artıran kömür krizinin emredicisi sayın başbakan’a tazminat davası açmayı düşünürler mi?
Yoksa sevgili okurlarım, siz astımın salt insanlara özgü bir hastalık olduğunu mu düşünüyorsunuz? Hayvan hakları savunucusu dostlarımız, sizlerden de pek ses çıkmıyor doğrusu. Baca seviyesinde hangi hayvanlar yaşar, sokak köpekleri ne solur bilmez değilsiniz oysa.
Ya biz doktorlar ne yapıyoruz? İnternete giren okurlar, tıbbın astım hastaları için en iyi ısıtma sistemi olarak ‘evin her tarafını eşit derecede ısıtan doğal gazla çalışan kaloriferleri’ önerdiğini göreceklerdir. Peki kimi zaman yıllık binlerce liraya ulaşan astım ilaçlarının sosyal güvenlik kurumlarınca ücretsiz karşılanması için ilaç katkı payı muafiyet belgesi düzenleyen biz hekimler, astım hastalarımız için seçim rüşvetinin kömürden doğal gaza dönüşmesini neden tıbbi raporlarla belgelemeyi akla getirmeyiz?
Belki de geçmişte kimi tabip odalarınca işkence olguları için düzenlenen ‘alternatif rapor’ sürecini şimdilerde bu alana da uygulama zamanı geldi. Sahi, biz tabip odalarımızda sembolik de olsa hastalığı nedeni ile evinde doğal gaz ile ısınması önerilen yoksul hastalarımıza ‘ilgili ilaçları kullanımlarında sosyal güvenlik kurumlarınca katkı payı alınmaması yanı sıra doğal gaz giderlerinin de bedava kömür dağıtıcılarınca karşılanması gerekir’ yorumunu neden raporlaştırmayız?
Sistem madem hangi engelliye ücretsiz seyahat kartı vermesi gerektiğini, kimlerin sağlık sorunu; yani maluliyeti nedeni ile vergi indiriminden yararlanacağını biz hekimlere soruyor, öyleyse yeni alanları neden bizler yaratmıyoruz? Madem ‘sağlık salt bedensel değil, aynı zamanda ruhsal ve sosyal iyilik halidir’ diyor Dünya Sağlık Örgütü ve madem yeni tanımlarda buna ‘siyasal iyilik hali’ eklenmiş, öyleyse yerel seçim öncesi steteskobumuzu hastalarımızın akciğerlerinden alıp kentin havasına tutmaya ne dersiniz?

Astım hastaları için AKP sözlüğü
* Prematürelerin astım Kardeşliği: Artan yoksulluk, işsizlik sonucu dar gelirli ailelerde prematüre bebek oranında artış ve astıma 4 kez daha sık yakalanma olasılığı.
* Astımın Sağlıkta Dönüşüm Hali: “Sezaryen!” Ülke için yakın gelecekte yıkım anlamına geleceği öngörülen IMF patentli AKP’li, sağlıkta dönüşüm programının saklanamayan utancı sezaryenle doğum oranlarındaki gayriahlaki artış ve bu bebeklerde artan astım riski.
* Astımın Teğet Hali: ‘Kriz bizi teğet geçti’ diyen başbakan’ın ülkesinde artan işten atmalar ve yoksulluk sonucu iyi beslenemeyeceği aşikar anne adaylarının doğacak çocuklarında astım görülme oranında artış.
* AKP Karası: Seçim rüşveti kömürlerin, astımlı akciğerinde yarattığı görünüm.
* Astımın GSS hali: Her muayene/krizde cepten ödenen 2-4-6-10 YTL muayene ücreti.
* Astımın Fişek Hali: Yerel seçim çalışmalarında yandaşlar için bolca ihale, astım hastaları için ölümcül kriz olasılığı anlamına gelen havai fişek gösterileri.
* Astımın Sulu Hali: Seçim denince delege, delege denince toplantı, toplantı denince otel, stres denince havuz akla gelir. Malum, seçim çalışmaları kışa denk geliyor. Ve literatür diyor ki, yüzmeye bağlı astım krizlerine daha ziyade kapalı havuzlarda rastlanır.
* Astımın Gaz Hali: 1 Mayıs İstanbul’unda hastane bahçesindeki astımlı hastalara atılan biber gazı.
* Astımın katı hali: Kömür!
* Astımın Aktören Hali: Havası bedava kömür rantı ile kirletilmiş kentlerde, kışın ayazında seçim öncesi artan bakan ziyaretlerini önlükleri ile izlemesi emredilmiş ilkokul çocuklarının pür meali.
* Astımlının Tatil Haritası: AKP’nin seçimi kazanma olasılığı olmayan kömürsüz yöreler.
* Astımlı İçin Bir/Bin Umut: “İstersek Başarabiliriz Yerel Seçim Birliktelikleri!”

Alerji, allos, öteki
Çağın vebası denince çokça önerme olur. Bunların arasına kanımca ‘hayatın tıbbileştirilmesi’ başlığını da koymakta yarar var. “Henüz hastalanmamış ya da iyileşme umudunu yitirmiş insanlar üzerinde nüfuz kurmaya çalışan” modern tıbbı eleştiren Ivan İllice, yıllar öncesinden insanların evde ölme haklarının elerinden alınmasına da itiraz ediyordu bir anlamada.
Sözü hayatın tıbbileştirilmesinden açınca, gündelik hayata tıbbi anlamlarına ilave olarak mecaz boyutu ile de giren sözcüklerin rolünü sanırım yadsıyamayız. Örneğin alerji! Astımlı için yarattığı hava kirliliği nedeni ile alerjen olan kömür, seçim dönemlerinde sosyal devlet beklentisindeki yurttaşlar için bir anda mecaza evirilerek lütuf devleti uygulamalarına karşı alerjiyi geliştirir. An gelir, kömür bahsinde bir valimiz, bizi sözcüğün kökenine; yani binlerce yıl öncesine götürür. Adana’da alerjiyi eski Türkçe ve Yunanca okumakta yarar var: ‘Allos/alerji!’
Eski Yunan’da ‘öteki’ anlamına gelmektedir alerji kelimesinin türetildiği allos. Sayın valimiz, sapan kullanan çocuklara alerji duymuş, ailelerine ise allos; yani öteki olmayı reva görmüştür bir anlamda. Onlara; yani ötekilere, yani alerji duyulana, yani ‘ya sev ya terk et’ denilene, kartın yeşili, kömürün devletlisi yasaktır artık!..
Dr. Zeki Gül

Evrensel'i Takip Et