1 Ocak 2009 00:00

13 yaşın sesiyle güzellemeler


Bedensel, ruhsal, zihinsel ve benzeri birçok ihtiyacın, insan denen canlının hayatında vazgeçilmez bir yeri vardır. Sanat, konumuz özelinde şiir de bu ihtiyaçlardan biridir. Özellikle, çocuklukla gençlik arasındaki yaşlarda yaşanan ilk aşklar, sevgiliye şiirle seslenme ihtiyacını doğurur. Ne var ki, çeşitli ülkelerde kendilerine özgü bir uygulamaya dönüşen bu olgu, ülkemiz insanlarının çoğunluğu için geçerlidir. Ancak, insanlar ve hayat sürekli bir değişkenlik içinde olduğundan, ihtiyaçlar da buna bağlı olarak değişmektedir.
Çocukluk ve gençlik dönemlerinde şiire başlayanların bir süre sonra suskunlukları, artık şiirin hayatlarında ihtiyaç olarak yer almadığının ifadesidir. Bu süre de koşullara göre değişkenlik göstermektedir. Cana Akdal, şiirin büyülü dünyasına ilkokulun üçüncü sınıfında girmiştir. Ne ki, on üç yaşını sürdüğü bugünlerde; “benim/ gittiğim her yerde/ mısralar benimle” diyebilmektedir. Bu önemli bir durumdur. Çünkü şiir kendine yaklaşmak isteyenden inat ve direnç ister. Günizi Yayınları’ndan “Karpuz Kesmeden Nereye?” adıyla 2007 yılında çıkan şiir kitabından, Cana Akdal’ın 19 Mayıs 1994 günü doğduğunu öğreniyoruz.
Önsözünü Cezmi Ersöz’ün yazdığı kitapta, Cana’nın on iki yaşın sesiyle yazdığı güzellemeler yer alıyor. İnsanın ve insana ilişkin değerlerin eşyalaştığı günümüzde “Var” adlı şiirindeki; “kuşum var/ kedim var/ annem var/ babam var// ailem var/ hayatım var/ gecem var/ gündüzüm var// benim her şeyim var” dizeleriyle ölçütlerini koyup, öznel değerlerini öne çıkarırken, güzel şeylerle yetinmenin gereğine de vurgu yapmış oluyor.
“Hayat” adlı şiirde yer alan “sevinci ile, üzüntüsü ile/ ölümü ile, yaşamı ile/ sevgisi ile, nefreti ile/ hayat böyle işte// özlemleri ile kavuşması ile/ korkuları ile cesareti ile/ güçlüsü ile güçsüzü ile/ hayat böyle işte// kötüsü ve iyisi ile/ dostu ve düşmanı ile/ yalanı ve doğrusu ile/ hayat böyle işte” dediği dizelerle yaptığı durum saptamasını mutlaklaştırmadığı gibi, toplumdaki insan profillerinden görüntüler çiziyor.
“En Güzeli” adlı şiirde yer alan “hem acı hem tatlı/ duygudur sevmek/ yüreğinde akan/ bir akarsudur” dizeleriyle, yaşanan süreçlerin akarsularda olduğu gibi değişebileceğini, asıl olanın sevmek olduğunu dile getiriyor. O kadarla da yetinmiyor, insanın doğa ve toplumla iç içe yaşadığını, doğa tahribatının insan tahribatı olduğunu “Orman Yürüyüşü” adlı şiirdeki; “rüzgar yaprakları savurur/ saçlarını göklerde uçurur / bu güzel ormanı yakmışlar / küllerini savurmuşlar// ben oradaymışım/ engel olamamışım/ kabuslarım olmuşlar/ o yapraklar” dizeleriyle belirtiyor. Ama hayatın içinde yaşanan bütün olumsuzluklara, hınçlara, intikam duygularına karşın Cana’nın yüreğinde bir dalgakıran var. O da; “şimdi içimdeki garip huzur/ intikamla yok oluyor/ kimden intikam almak istiyor bu yürek/ yakarmayı niçin istiyor/ susmayı niçin/ bu öfke niçin/ niçin böyle kabarıyor/ ne gülmek/ ne ağlamak/ sadece susmak için/ bu odada hüzün doğuyor// cesaretin gururu/ hüzündeki korku/ sessizliğin sese/ hüznün sevince/ dönüşme arzusu/ için” dizelerinde görüldüğü gibi, sevmek işte bu duygu ve düşüncelerini de; “gözlerinde gelecek/ gelecekte umut/ umutta/ renk renk çiçek filizlenecek/ avuçlarına doğru/ bir sıcaklık yayılacak/ sevginin sıcaklığı” diyerek açıklıyor.
Cana Akdal, imge peşinde koşmadan, yapay süslemelere kaçmadan, yalın bir söylemle şiirlerini kuruyor. Nâzım Hikmet’e ilişkin duygularını da; “Sonsuzluğa Uzanan Sevdalar” şiirinde yer alan “güneş olsam,/ yüzünde parlamak olur dileğim/ yıldız olsam,/ sana göz kırpmak isterim./ ya ay olsam?/ gecelerini süslerdim./ ama ya sabahlar?/ ya uçup giden martılar?/ onlar ne olacaklar?” dizeleriyle somutlaştırıyor.
Akdal’ın kitabına koyduğu ad da oldukça ilginç. Eski Mısır’da antik kalıntılardaki duvar resimlerinde görülen karpuz, atasözlerimize de girmiş bir meyvedir. “Karpuz kabuğunu görmeden denize girme” ve “karpuz kesmekle hararet sönmez” vb. atasözleri, bize belli davranışların ve düşüncelerin anahtarını verirler. Ancak karpuz, Anadolu’nun arkadaş sofralarında da birleştirici bir özelliğe sahiptir.
Akdal, “Karpuz” adını taşıyan şiirdeki; “dur gitme!/ henüz bitmedi gece./ gündüz gelmeden yine,/ karpuz kesmeden nereye?” dizeleriyle arkadaş birlikteliğini dile getirmektedir.
Yazımın başlığını özellikle “13 Yaşın Sesiyle Güzellemeler” koydum. Çünkü Cana Akdal, insana, insanlığa ilişkin her alanda güzellemeler yapıyor. Başta insan ve değerleri olmak üzere barışı, sevgiyi, arkadaşlığı, çocukları, geçmişi, bugünü ve geleceği güzelliyor. “geleceğimi/ umutlara karıp/ yola çıkıyorum.// kendimi/ bulutlara sorup/ hayaller kuruyorum.// sevgilerimi kaçırıp mutluluklara katıyorum./ gittiği her yerde/ küçük gülümsemeler arıyorum” diyen Cana Akdal’a, bu güzel yolculuğunda direncini ve umutlarını yitirmemesi önerisiyle, başarılar diliyorum.

Güngör Gençay

Evrensel'i Takip Et