1 Ocak 2009 01:00
Önemli toplumsal, siyasal ve iktisadi olayların yaşandığı bir yılı geri bıraktık. Ne yazık ki emperyalist kapitalist sistemin yarattığı bu ağır sorunlar geride kalmış görünmüyor. Geride kalmayacağı gibi, bu yıla da damgasını vurmaya devam edecektir.
Kapitalist krizin dünyayı sarmasıyla birlikte, kapitalizmin sorgulanması ve alternatif olarak sosyalizmin daha çok gündeme gelmesi, acaba Marx haklı mıydı sorularının burjuva iktisat çevrelerinde bile tartışılması, akılda kalan umutlu gelişmelerdi. Geride bıraktığımız yıldan geriye kalan bir başka umutlu gelişme ise önceki kriz dönemlerinden farklı olarak dünyanın birçok yerindeki emekçilerin; Bu krizin sorumlusu biz değiliz, faturasını da biz ödemeyeceğiz haykırışlarını örgütlü ve yüksek sesle dile getirmesiydi.
Kapitalist krizin yarattığı fırsatla, karşılıklı sınıfsal hesaplaşmaların derinleşmesiyle emperyalistler bildik planlarını öne sürmekte geç kalmadı! Nitekim dünyaya egemen olmaya çalışan emperyalist ABD, kapitalist krizin merkezi olarak çırpınış içinde iken, arkasında durduğu ve güç verdiği İsrail, 2008 yılının son günlerinde Filistini bir kez daha kana buladı.
Kapitalizmin karakteri gereği beslendiği savaşın kriz ve bunalımları sürekli canlı tutması, dünya halklarına rahat yüzü göstermeyecektir. Ortadoğuda ve dünyanın birçok yerinde bu katliamların yaşanmamasının dünya halklarının karşı tutumuna bağlı olduğu açıktır. Geride bıraktığımız yıldan başlayan kıpırdamaların yükselmesiyle, baş aktör ABD başta olmak üzere diğer emperyalist haydutların dizginlenmesi ancak mümkün olacaktır.
Dünyanın ezilen ve sömürülen halklarının, kendi ülkelerindeki iş birlikçilere karşı mücadelelerini yükseltmeleri durumunda, emperyalistlerin bu denli saldırı gücünü kendilerinde bulmaları mümkün olmayacaktır.
Örneğin İsrailin Ortadoğuda katil bir ülke haline dönüşmesi kendi gücünden mi kaynaklanmaktadır? Elbette değil. ABDnin jandarma olarak, ileri silahlı güç olarak Ortadoğuda konumlandırdığı ve beslediği bir güçtür. Yetmedi, çevre ülkelerin çeşitli iş birliklerinde bulunarak İsrailin gücüne güç katmasının da payı az değildir. İsrail ile iş birliğinde bulunan ülkelerden biri de Türkiyedir (Gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni İhsan Çaralan, 29 Aralık 2008 tarihli yazısında bu iş birliğini detaylıca ortaya koymuştu).
Bu nedenle ABD gibi emperyalist haydutlarla iş birliği yapan ülkelerin gerici ve iş birlikçi iktidarlarından hesap sormak, o ülkenin emekçi halklarına düşmektedir. Bunun önüne geçilmemesi durumunda krizlerin, savaşların, katliamların, bunalımların, yoksulluğun önüne geçmek mümkün olmayacaktır. Çünkü sistem olarak kapitalizm, kendi varlığını sürdürmek için bu tür insanlık dışı yöntemlere başvuracaktır.
Bu anlamda ABD ile müttefik olan ve dolayısıyla parlamentosunda kurduğu İsrail Dostluk Grubunda en fazla üye bulunduran Türkiye burjuva iktidarının iş birlikçi tutumunu bozacak güç, Türkiye emekçilerinin örgütlü ve kararlı mücadelesinde saklıdır. Bu gücün belirtileri, 2008 yılında kendini göstermiştir. Ve haklı olarak 2009 yılında bu mücadelenin yükseleceği umudunu taşımaktayız.
Bu umudu taşımamızın işaretlerinden biri Çatı Partisi girişimidir. İkincisi ise buna bağlı olarak ilk defa bu denli geniş kurulan yerel platformlardır. Başka bir seçenek mümkün şiarıyla bir araya gelen sendika ve emek örgütleri, demokratik kitle örgütleri, emekten yana siyasi partiler, evleri başlarına yıkılan kentsel/rantsal dönüşüm mağdurları, krizin faturası ödetilen işsizler, kısaca sistem tarafından mağdur edilenlerin dahil olduğu geniş bir çevrenin içinde olacağı bir halk cephesinin yaratacağı sinerji umut vermektedir.
Tükenmek bir yana giderek yeşeren umudumuzun somut gerçekliğe dönüştüğü yeni bir yıla girdiğimiz inancıyla, bütün dünyanın ezilen halklarının ve emekçilerinin emperyalizm karşısında galip gelmesini diliyoruz.
Hasan Hüseyin Kırmızıtoprak
Evrensel'i Takip Et