1 Ocak 2009 00:00
Katılımcı ve demokratik bir belediyecilik için
DİĞER HABERLER
İnsanlık tarihi sosyal sınıflar arasındaki mücadeleyle şekillenmiştir. Günümüze kadar sosyalist toplum hariç her toplum biçiminde elitler (seçkinler) iktidarda bulunmuşlar ve yönetme konusunda yetkinleşmişlerdir. Kısacası siyaset seçkinlerin yaptığı bir meslek haline gelmiştir.
Beldemiz Davutlarda da bu seçkinci anlayış genel kabul görmektedir. Yerel seçimler öncesi insanlarımızın kulakları politik söylemlere daha açıktır. Beldemiz sorunları bolca konuşulup tartışılır. Ama iş belediye başkan adayına gelince aynı seçkinci anlayış ortaya çıkar. Adayın zengin olması ve en azından 300-500 bin YTL harcayacak kadar cömert(!) olması istenir. Bu kadar harcama yaparak seçim kazanan adayın yolsuzluk yapmayacağına inanılmasa da yine de bol harcama yapacak dürüst(!) başkan adayı istenir. Bu durum 4 madde halinde gruplayabileceğimiz olumsuzlukları bağrında taşır;
1- Emekten ve halktan yana belediyecilik anlayışına sahip program ve adayların önünü keser.
2- Seçilen kişiler belediye gelirlerinden haksız kazanç elde etmek için yasal olmayan yollara başvururlar yağma yapar
3- Gelirler yağmalandığından gerekli yatırım ve hizmetler yapılamaz.
4- Oluşturulan bu oligarşik yapı halkın yönetime katılmasını engeller.
Seçimler bittiğinde istenilen olmuştur. Politika yine tarihsel süreçte olduğu gibi seçkinlerin yaptığı bir meslek olma özelliğini korumuştur.
Beldemiz etnik ve kültürel olarak ülkemizin küçük bir örneği gibidir. Şiddetli çatışmalar yaşanmasa da yerli-yabancı ayrımı vardır ve özellikle yerel seçimler öncesi çıkar çevrelerince bu konu bilinçli olarak işlenir. Özellikle yaklaşık 1300 seçmene sahip olan Kürtler üzerinde çeşitli oyunlar oynanır. İstisnasız her siyasi parti onların oyunu almak ister ama belediye meclisinde temsil edilmelerini istemezler. Sonuçta onlara göre yabancıdırlar(!) Bu ise Renkler ve diller kültürel zenginliğimizdir düşüncesini temelden dinamitler.
Elbette başka bir siyaset yapma tarzıyla daha insanca yaşanabilir bir Davutlar yaratmak mümkün. Bunun olabileceğini Ordu Fatsa, Artvin Hopa ve İzmirin Dikilisinden biliyoruz. Emekten yana anlayışların ortak bir program etrafında birleştiklerinde onca merkezi baskıya karşın nelerin başarılabileceğimizi biliyoruz. Dikili Belediyesinin halkına Türkiyenin en ucuz ekmeği yedirdiğini, 10 tona kadar ücretsiz su verdiğini, parası olandan 1 YTL olmayandan hiç almayarak sağlık hizmeti verdiğini ve ücretsiz şehir içi otobüs taşımacılığı yaptığını biliyoruz. Bu halktan yana sosyal belediyecilik hizmetlerinin karşılığı olarak belediye başkanının yargılandığını da
Örnekleri çoğaltabileceğimiz bu halktan yana sosyal belediyecilik anlayışını beldemizde de uygulayabilmek için yerel seçim sürecini iyi değerlendirelim. Bizim tercihimiz ehven-i şer mantığı ile kötünün iyisini seçmek olmamalı. İlkelerimizden ödün vermeden kendi bağımsız seçeneğimizi yaratalım.
Politikayı yalnızca 5 yılda bir yapılacak seçimlerde oy kullanmak olarak görmeyip dünyayı değiştirmek ve insanca yaşanabilir bir hale getirmek olarak algılıyorsak seçeneksiz değiliz. Gelin güçlerimizi yönetim anlayışımıza uygun tarzda hazırlayacağımız bir program etrafında birleştirelim. Seçim sürecini organize edecek ve kalıcı da olacak bir demokrasi platformunu oluşturalım. Mahallelerde de siyasi görüş ayrımı yapmadan her türden insanı ilkelerimiz etrafında bir araya getirecek komiteleri örgütleyelim. Mahallelerin sorunlarını ve çözüm yollarını bu yapılar aracılığı ile tartışalım. Alınan bu kararlar belediye meclisi tarafından mevcut olanaklar ve öncelik sırasına göre uygulansın. İşte halkçı ve katılımcı sosyal belediyecilik anlayışı budur. Ayrıca zaman içerisinde yöneten-yönetilen ayrımını ortadan kaldırıp doğrudan demokrasinin filizleneceği özlemini duyduğumuz bir Davutları yaratmak ancak böyle olanaklı olabilir. Tüm bunları yapılması zor işler olarak mı görüyorsunuz? Bizler buna inanır ve gerekli çabayı gösterirsek kolay. Ne dersiniz?
Davutlardan bir eğitim emekçisi (AYDIN)
Evrensel'i Takip Et