02 Ocak 2009 00:00

2008 insan hakları karnesi 1

Bir yılda daha Türkiye, demokrasi ve özgürlükler konusunda ilerleyemedi. Zamanaşımı, beraat ve mahkumiyet, yine aynı çevrelere verildi

Paylaş

Katliam davalarında uygulanan zamanaşımları, “devlet sırrı” gerekçesiyle saklanan, dosyaya eklenmeyen raporlar, “ölümle sonuçlanan işkence” yerine “kasten yaralama” ile yargılanan gardiyanlar… Türkiye’de yıllar geçse de davaların sonuçları değişmiyor. 2008’in ‘modası’ zamanaşımı, birçok katliamın sanıklarını kurtarırken, bir önceki yıla ve 2008’in ilk yarısına damgasını vuran 301. madde değiştirildi.
Tekrar piyasaya sürdü
Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink ve birçok aydının hedef haline getirilmesine neden olan, Türk Ceza Kanunu’nun “Türklüğü aşağılama”yı düzenleyen 301. maddesi, gitgide sokağa indi. Avrupa Birliği’nin (AB) düşünce özgürlüğünü tehdit eden maddelerini değiştirmesi yönündeki baskısına daha fazla dayanamayan devlet, maddede göstermelik bir değişiklik yapıp tekrar piyasaya sürdü.
8 Mayıs 2008’de Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren yeni 301’de değişen tek şey, “Türklük” yerine “Türk milleti” kavramının getirilmesiydi. Değişiklikle ayrıca, yargılama izninin adalet bakanından isteneceği de duyuruldu. Ancak değişikliğin ardından yaşanan olaylar ve verilen kararlar, demokrasi adına değişen bir şey olmadığını, maddedeki değişikliğin yalnızca AB için olduğunu gösterdi.
Sonuç trajikomik
*Tunceli Pertek’te sigara yasağı hakkında konuşurken “Sigara öldürüyorsa savcılar görevini yapsın, görevini yapmıyor” dediği için 73 yaşındaki Emekli Öğretmen Hasan Erdoğan 5 saat gözaltında tutulmuş, hakkında 301’den soruşturma açılmıştı.
*İzmir’de polislerle tartıştıkları gerekçesiyle gözaltına alınıp 3 karakol gezdirilerek işkence edilen 3 çocuktan yaşadıklarını gazetecilere anlatan biri hakkında 301’den dava açıldı.
*Mayıs ayında İzmit’te bir otobüste sohbet eden iki öğretmen, yoksulların yaşadığı prefabrik evlerin oradan geçerken, “Vatandaş yoksul, hırsızlığa yöneliyor, çalıyorlar. Polisler yakalıyor bırakıyor, yasalarda boşluklar var” deyince, önde oturan sivil giyimli polis tarafından otobüsten indirilmiş, gözaltına alınmış, kendilerini gözaltına alan polisin suç duyurusuyla haklarında 301’den dava açılmıştı.
*Adalet Bakanlığı’ndan izin alınmayarak yazarımız Yayıncı Ragıp Zarakolu hakkında, 17 Haziran’da mahkumiyet kararı verildi. Ceza paraya çevrildi, Zarakolu ise parayı ödemeyi reddederek dosyayı Yargıtay’a gönderdi.
*Adalet bakanı, Yazar Temel Demirer’in yargılanmasına izin verdi.
Dink davasında ‘devlet sırrı’
19 Ocak 2007’de öldürülen Hrant Dink’in davası 2 yıldır yerinde sayıyor. Duruşmaları sanıklar ve avukatlarının ‘şovlarına’ sahne olan davanın 8’inci duruşması 26 Ocak’ta görülecek. Davada şimdiye kadar sanıklar savunma yaptı, tanıklar dinlendi. Birçok gizli belgenin açığa çıktığı yargılamada, Dink’in öldürüleceği istihbaratının çok önceden öğrenildiği kesinleşti. Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek imzasıyla mahkemeye gönderilen 90 sayfalık belgenin sadece 15 sayfası dosyaya konuldu. Notun geri kalanının “devlet sırrı” bahanesiyle geri gönderilmesi ve bu gelişmenin 2 duruşma boyunca Dink ailesi avukatlarından saklanması ise mahkemenin tavrını ortaya koydu.
Kaza mı cinayet mi?
Dönemin Trabzon Jandarma Alay Komutanı Albay Ali Öz’ün istihbarattan haberdar edildiği ve buna rağmen değerlendirmediği yönünde ifadeler verildi. Öz de kendisine istihbarat geldiğini hatırlamadığını ileri sürdü. Öz hakkında yargılama izni verilirken, hâlâ dava açılmaması veya mahkemeye çağrılmaması dikkat çekiyor.
25 Aralık’ta Başbakanlık Teftiş Kurulu raporuyla ortaya çıkan bir gerçek ise son derece ilginç. Cinayetin azmettiricisi Yasin Hayal’in kullandığı telefon hatlarının ait olduğu Esat Yorulmaz da, cinayetin işlendiği silahın temin edildiği Ömer Pulatoğlu gibi esrarengiz bir biçimde hayatını kaybetti.
Beyazıt katliamı da zamanaşımında
Ergenekon davasının ilk duruşmasıyla aynı gün İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen Beyazıt katliamı davası duruşması, zamanaşımıyla sonuçlandı. 7 öğrencinin 16 Mart 1978’de Beyazıt Meydanı’nda öldürülmesine ilişkin davada, aralarında Ergenekon sanıkları Fikri Karadağ’ın da bulunduğu sanıklar, gerçekleştirdikleri katliamdan ceza almadan kurtuldu.
Dink cinayeti döneminde Trabzon Emniyet Müdürü olan Reşat Altay, katliam anında öğrencilerin katillerini yakalamak için peşlerine düşen polislere ‘geri dön’ emrini verdi. Katliamın ardından önce İstanbul Terörle Mücadele şube müdürlüğüne, ardından Gaziantep, Bursa, Kırklareli ve son olarak da 16 Mayıs 2006’da Trabzon emniyet müdürlüğüne atandı. Altay, burada görevdeyken Dink suikastı gerçekleşti ve suikastın ardından Altay merkeze alındı.
2 Temmuz 1993’te gerçekleştirilen Sivas katliamının failleri arasından ‘bulunamayan’ 7 kişi için zamanaşımı istendi. 37 kişinin öldürüldüğü katliamın 15 yıllık zamanaşımı kapsamına girdiği belirtilerek, 4 Kasım’da görülen duruşmada davanın düşürülmesi talep edildi.
Özür dilense de…
28 Eylül’de Ferhat Gerçek’i vuran polisin tutuklanması talebiyle yaptığı basın açıklamasının ardından gözaltına alınan ve Metris Cezaevi’nde 8 Ekim’de beyin ölümü gerçekleşen Engin Ceber işkencede öldürüldü. Bu olayın ardından Türkiye tarihinde ilk defa bir adalet bakanı, kameraların önünde “devleti ve hükümeti adına” Ceber’in ailesinden özür diledi. Olay, devletin işkenceye karşı tavrında olumlu bir adım olarak değerlendirilse de, Ceber’e işkence yapan gardiyanların tutuklanma nedeni işkence değil “kasten yaralama” oldu, haklarında istenen ceza da bir hayli azaldı. Bu da hükümetin işkenceye yaklaşımını bir kez daha gözler önüne serdi.
Ferhat’ın adalet talebi askıda kaldı
7 Ekim 2007’de İstanbul Yenibosna’da Yürüyüş dergisi satarken polis kurşunuyla felç kalan Ferhat Gerçek’in aylar boyunca tekrarladığı suç duyuruları 7 ay sonra sonuç verdi ve ilk duruşma 26 Aralık’ta Bakırköy 9. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Ancak hazırlanan iddianamede, Ferhat’ı vuran 7 polis için 9 yıl, Ferhat için ise 15 yıl hapis cezası istendi. Polisler hakkında “kasten öldürmeye teşebbüs” maddesi uyarınca müebbet hapis cezası istemiyle dava açılması gerekirken, “zor kullanma yetkisi aşılarak kasten yaralama” maddesinden dava açıldı. Tekerlekli sandalyeye mahkum edilen Ferhat ise “Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası’na muhalefet, polise mukavemet ve hakaret, nitelikli mala zarar verme” suçlamasıyla polisler gibi “mağdur şüpheli” sıfatıyla hakim karşısına çıktı.
YARIN: 36 kişi öldürüldü

19 Aralık 2000’de gerçekleştirilen ve 30 tutuklunun öldürüldüğü operasyon sonrasında başlatılan davalar birer birer zamanaşımına uğratılıyor. Katliam davalarında iktidarın en büyük ilacı olan “zamanaşımı” silahı, burada da kullanılıyor. Bayrampaşa Cezaevi’nde görevli olan ve operasyonun ardından sevkler sırasında “kötü muamele”den yargılanan jandarmaların dosyası, haziran ayında zamanaşımına uğradı. Çanakkale Cezaevi’ndeki tutuklu ve jandarmaların dosyası, birleştirilerek tüm sanıkların beraatıyla sonuçlanırken, operasyonun ardından Malatya Cezaevi’ndeki operasyona ilişkin tutukluların sanık olarak yargılandığı dava, zamanaşımına uğramadan önce alelacele verilen mahkumiyet kararıyla sonuçlandı. İşin ilginç yanı, jandarmaların yargılandığı operasyon davalarını düşürmeye çalışan yargının, tutukluların yargılandığı operasyon davalarına gelince nasıl ‘hızlı’ karar verdiği. Ceza verilen 54 tutukludan 5’i hayatta değil, avukatlar da bu duruşmadan haberdar edilmedi.
26 Eylül 1999’da Ulucanlar Cezaevi’nde 10 tutuklunun öldürülmesiyle sonuçlanan operasyon davasında yargılanan 161 jandarmaya, “görevi yerine getirdikleri” gerekçesiyle ceza verilmedi. 10 kişinin ölümünün, verilen emri yerine getirirken yaşandığı belirtilirken, operasyonda yer alan; Dink cinayetinde ihmali bulunan Albay Ali Öz de yargılanıyordu. Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 24 Eylül’de verilen kararda Öz, elinde tüfekle teslim olmayan koğuşlarda ateş ettiğini itiraf etmişti.
Hazırlayan: Ceren Saran - Duygu Söylemez
ÖNCEKİ HABER

Bir ses gelir Ege’nin öte yakasından

SONRAKİ HABER

GÜNCEL

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...