02 Ocak 2009 00:00

Bir ses gelir Ege’nin öte yakasından

Yaşamın kendisi önemli bir yolculuktur. Yaşamı ne kadar önemsersek, ölümün sonuçlarına karşı bir o kadar duyarlı oluruz.

Paylaş

Yaşamın kendisi önemli bir yolculuktur. Yaşamı ne kadar önemsersek, ölümün sonuçlarına karşı bir o kadar duyarlı oluruz. Yaşamak ve yaşatmak, her şeyden önce insanı ve börtü böceğiyle bu dünyayı ayrımsız bir şekilde sevmekle başlar.
Ancak yaşadığımız coğrafyada bir kısım insan, yok edici bir makine gibi her fırsatta bizden birilerini koparıp götürüyor. Kol gezen her türlü şiddet, kanlı kılıcını çekmiş, gencecik çocuklarımızı söküp götürüyor koynumuzdan. Böylece 30 yılda 30 bin insan buhar olup uçtu. Acının düştüğü yerde yüz binlerle ifade edebileceğimiz insan yüreği yanıyor şimdi.
Son bir yılda polisin açtığı ateş sonucu 9 gencecik insanımızı öldürülmüş. Tutuk evlerinde ise 38 kişi kötü muamele sonucu yaşamını yitirmiştir. Bunun yanında binlerce insanımızı, faili belli/meçhul cinayetlere kurban vermişiz. Darbeler eşliğinde kurulan darağaçları ve faili meçhul cinayetler sarmalında yaratılan korku sendromu sonucu, ram olan bir topluma dönüştürüldük. Dolayısıyla rahatlıkla sokak ortasında üniformalı cinayetler işleniyor. “Polise kimlik sorabilirsiniz” dendi, soranlar hastanelik edildi. Toplumumuz, toplu ve bireysel cinayetleri kader diye paylaştıkça, hesap sormayı, korkularına kurban ediyor. Böylece yeni cinayetlere vize veriliyor. Yoksa 32. Gün programına katılan Gazeteci Önder Aytaç, polis tarafından öldürülen Baran Tursun’un babasını suçlarcasına “Neden Diyarbakır’dan kalkıp geldin?” diyebilir miydi? Görülüyor ki vahim bir polis cinayeti hafife alınıyor.
Oysa Yunanistan’da polisin açtığı ateş sonucu hayatını kaybeden bir çocuk için, yaygın halde polise hesap soruluyor. Bakan istifasını sunuyor. Yoğun tepki ve eylemlerden dolayı hükümet istifa etme eşiğine geliyor. Tüm bu tepkilerin toplamı ve anlamı, insanların hayatını koruması gereken polisin, bir çocuğu öldürmesidir. Yunanistan’da ortaya konulan tepki, yöntem itibariyle belki aşırı bir tahribat içeriyor. Ancak konulması gereken doğru bir tepkidir. Bundan böyle Yunan polisi, rahatlıkla elini silahına götürüp, önüne gelen her hedefe kolay kolay ateş açamayacaktır.
Yanı başımızda bunlar olurken, biz 30 yılda, çoğu genç 30 bin insanımızı öldürmüşüz. Öldürülen 30 bin insanın hesabını soran oldu mu? Şimdiye kadar kaç güvenlikçi yargılanıp ceza aldı bu ülkede? Kaç anne, kaç baba çocuklarının tabutları başında ölüm nedenini sorup sorguladı?
Oysa polisin işlediği bir cinayetten dolayı, Yunanistan sokaklarında insanlığın ortak vicdanı haykırıyor. Hâlâ Türkiye’de polisin işlediği cinayetleri savunan var ise Yunanistan’da olup bitenleri izlemeye devam etsin. Bu ülkede, sevmediği ideolojik bir kesimin mensubuna doğrudan kurşun sıkarak görevini tamamlayan polislerimiz var. Bazılarının seslendirdiği gibi “Polis darbe önledi” sözünün aksine, ‘polis darbeye karşı değil darbeyi yapanlara karşı tutum aldı’...
Kimse üstüne alınmasın. Emniyeti değil, suç işleyen güvenlikçiyi eleştiriyoruz. Ona hesap sorulmasını arzuluyoruz. Yüreğine evlat acısı düşmüş annelerin susmasını değil, Yunan halkı gibi yeri geldiğinde sorup sorgulamasını bekliyoruz. 30 yılda 30 bin can toprak oldu bu ülkede! 30 bin çift yüreğe ateş düştü! Öldürmenin bu kadar normalleştiği bir ülkede, her insan kendini sorgulamalıdır. Edi bese! Bu son kurşun, son ölüm olsun!
Yusuf Baran Beyi (Eğitimci)
ÖNCEKİ HABER

Kara Katür Yazılar

SONRAKİ HABER

2008 insan hakları karnesi 1

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...