15 Ocak 2009 00:00

EMEK GÜNLÜĞÜ


Toprağın altında ne çıkar, ya da toprağın altında ne arınır? Genelde yeraltında, toprakta bulunan zenginlikleri yeryüzüne çıkarmak için teknik ekipler nezaretinde aramalar yapılır. Yapılan aramaların sonucunda yeraltında, çeşitli türden madenler çıkar. Daha derinlere inerseniz gaz çıkar. Bazen petrol çıktığı olur. Yani anlayacağınız yerin altından, benim bildiğim bunlar ve bunlara benzer çeşitli alaşımlar ve sıvı enerji kaynakları çıkartılıyor.
Fakat bu sefer öyle olmadı, biraz daha derine indikçe önce çeteler ortaya çıkıyor. Toprağa kazmayı vurdukça, kepçeler burunlarını daldırdıkça önceden gömülen silahlar, bombalar, patlayıcılar ve mermiler çıkıyor. Kim saklamış, niçin saklamış, bunları nasıl kullanmışlar, bundan sonra nasıl kullanacaklardı, tamamı henüz bilinmiyor. Bilinen bir şey var, o da ortaya çıkanların ve çıkarılanların devede kulak bile sayılamayacak olduğudur. Gelişmeler karşısında yaşanan sürece mesafeli duranlar oluyor. Acaba neden mesafeli duruluyor? En çok mesafeli duranlar da sendikalar oluyor. Bu konuda fazla bir şey söylenmiyor. AKP yürütülen soruşturmada ve yapılan operasyonlarda ne kadar samimi, ne kadar değil? Kaygıları ve kuşkular var. Genelde böyle düşünüyorlar. AKP nasıl bir parti, sicilinin nasıl olduğu gayet açık. AKP işçi ve emekçi yanlısı bir parti değildir. Halktan yana bir parti değildir. Tam tersine; sermayeden yana, iş birlikçi ve emperyalistlerin bir dediğini iki etmeyen bir noktada duruyor. Böyle durmaya devam edecek. Egemenler ve sermayenin çıkarlarını gözeteceği, ordu ile bir hesaplaşmaya girmeyeceği, birbirlerine çelme takmayacakları, birbirlerinin ayağına basmayacakları ortadadır.
Burada söz konusu olan bizlerin, işçi ve emekçilerin demokrasi talepleridir. Buraya sıralasak, son 30-40 yılda işlenen siyasal cinayetler, yaşanan katliamlar buraya sığmaz. Özellikle bir tanesini hatırlamak gerekirse, bu ‘77 yılanda işçi ve emekçilerin mücadelesinin ivme kazandığı ve yükselişe geçtiği yılda yapılan saldırıdır. 1 Mayıs ‘77 yılanda Taksim’deki gösteriye yapılan saldırıdır. 34 insan yaşamını yitirmiştir. Ve 12 Eylül kilometre taşlarını hızla döşendiği bir sürecin başlangıcı haline getirilmiştir. Kemal Türkler’in öldürülmesi, devrimci bir işçi liderinin öldürülmesi, işçi ve emekçi hareketine gözdağı verilmesinin bir sürecidir. Bu ve benzeri ölümler, katliamlar devam etmiştir. 12 Eylül ve sonrasındaki süreç tazedir ve hafızalardadır. İşkenceler, kayıplar, kitlesel gözaltılar, yerlerinden yurtlarından edilen yüz binlerce işçi ve emekçi.
Sendikal halklar, haklar ve özgürlüklerin budandığı ve neredeyse sıfıra indirildiği yıllar olarak Türkiye’nin tarihine kara bir leke olarak geçti. Ve ‘77 1 Mayıs’ı halen aydınlatılmayı bekliyor. Halen sorumlularının bulunup cezalandırılması bekleniyor. Tıpkı son 15-20 yıl içinde işlenen faili meçhuller gibi... Yaşanan katliamların ve cinayetlerin sorumlularından hesap sorulmadığı gibi, bunlar aynı zamanda devletin bekası için korundular. Bunun içindir ki ülkemize demokrasi gelmedi. Bunun en ağır faturasını Kürt ve Türk halkı olarak ödedik ve ödemeye devam ediyoruz. İşçi ve emekçiler olarak ödedik ve ödemeye devam ediyoruz.
Susurluk sürecinde zamanın Başbakanı Tansu Çiller, Abdullah Çatlı için aynen şöyle demişti: “Devlet için, vatan için kurşun atan da yiyen de bizimdir!” Yani derin devlete sahip çıkmıştı. Şimdi Susurluk sürecinin devamı yaşanıyor. Ergenekon terör örgütünün, yani derin devletin kördüğüm olan ipin ucu yakalanıyor. Nasıl çözülecek, ne zaman çözülecek, işçi ve emekçilerin buna karşı yürüteceği mücadeleye bağlı. Ne AKP ne de başkaca burjuva güçler, hiçbir zaman tüm gerçeklerin ortaya çıkmasını savunmayacaklar ve istemeyeceklerdir. Çünkü söz konusu olan devletin ve sistemin devamlığı olduğunda, akan sular duracaktır. Bunları çözmek istiyorlarsa MİT, JİTEM ve Genelkurmay arşivlerinin koşulsuz açılması gerekiyor. Bunları açmayacaklar.
Öyleyse emek ve meslek örgütleri olarak, gerçek ve tam demokrasinin gelmesi, egemen olması için sesimizi ve mücadelemizi yükseltmemiz gerekecek. Bunun için diyorum ki, onuncu dalga yetmez. Sorunu kökten çözecek bir dalga gelmeli. İşçi ve emekçilerin mücadelesinin dalgası!..
Seyit Aslan

Evrensel'i Takip Et