15 Ocak 2009 00:00

KENTTEN GELEN


Bir kentin ekonomik krizden derinden etkilendiğini, halkın alım gücünün hızla düştüğünü görmek açısından en tipik örnek olarak Uşak gösterilebilir. Uşak Organize Sanayi Bölgesi ve Karma Organize Sanayi Bölgelerinde kurulu onlarca fabrika ve işyerlerinde binlerce işçi işten atıldı. İşçilere vahşi kapitalizm koşullarından daha kötü koşullar dayatılıyor. Görülmemiş düzeyde sendikal örgütlülüğe saldırı var. Ve bu saldırılar 1800’lerin başında işçi sınıfına yapılan saldırıları aratmıyor. Öyle ki belli dönemlerde sendikadan istifa etmeyen veya sözleşmeli işçi statüsünü kabul etmeyen işçilere fiziki saldırı, evinin önünde pusu kurma ve silahla tehdide kadar varan saldırılar oluyor. Aynı biçimde TÜPRAG Kışladağ Altın Madencilik A.Ş’de çalışan Maden-İş üyesi işçilere ve bu siyanürcü şirkete karşı mücadele eden üretici köylülere de yapılır. Burada tezatlık arz eden Maden-İş üyesi bazı işçilerin doğa ve çevre katliamını görerek ve yaşayarak sendikadan istifa etmeleri ve madenden çalışmayarak ayrılmalarına karşı bu saldırıların yapılmış olmasıdır. Maden-İş Hisarcık şubesinin madenin kapatılmasına karşı devletin resmi ve sivil kuruluşlarının da desteğini alarak bir miting düzenlemesi, siyanürcü şirkete karşı mücadele eden anti emperyalist üretici köylü hareketini arkadan hançerleyerek bölme girişimi tartışma götürmez. Uşak’ta sahibinin sesi bir anlayışla, kitlesel işçi kıyımına, sendika düşmanlığına, TİS hakkının ortadan kaldırılmasına karşı bir mecalsiz sendikacılık anlayışı geliştiriliyor.
Türk-İş’e bağlı Şeker-İş, TEKSİF, Çimse-İş, Yol-İş il temsilciliği, Türk-İş Uşak İl Temsilciliği, Hak-İş’e bağlı Hizmet-İş sendikaları krize karşı birleşebilmişler mi? Bir mücadele perspektifi ortaya koyabilmişler mi. Bu soruya elbette hayır diyebiliriz. Günü kurtarma ve devlet dairesine gider gibi sendika binasına gitmek dışında bir mücadele anlayışı yok. TEKSİF Şubesi 2003 yılındaki o büyük sendikal kalkışmayı unuturcasına işi birkaç TİS imzalama ve 600-700 üye ile yetinmeyle geçiştirmeye çalışıyor. Dülgeroğlu, Seslim 1-2 Aran Tekstil, Kaynak İplik Çam Halı gibi işyerlerinde görülmemiş saldırılar varken TEKSİF işi sadece hukuki girişimlerle idare etmekle yetiniyor. Menderes Tekstil işçilerinin direnişinden ve Teksif Denizli Şubenin mücadelesinden öğrenmek niyeti de yok. İşçilere şu patron iyi, bu patron krizde ne yapsın o da haklı diyerek uzlaşmacılık öneriyor. Türk-İş İl Temsilciliği ve Şeker-İş Şube yönetimi de en yakıcı sorunlar yaşamasına karşı krize karşı mücadeleyi geliştirmek, işçileri aydınlatmak ve mücadeleye hazırlamak için eylem ve etkinlikler yapmıyor. Yapma gibi bir niyeti de yok. Uşak’ta sadece tekstil sektöründe binlerce işçi işten atıldı, binlercesi ücretsiz izne çıkarıldı, 200’ün üzerinde işyeri kapatıldı. İşçilerde büyük bir öfke ve tepki varken bu işin içinde sendikaların olmaması düşündürücü olduğu gibi ibretliktir de. Burada yapılması gereken bünyesel hastalıklara rağmen yerel şubeler ve yada emek ve demokrasi platformunu kurmak için bir çalışma yapmaktır.
İşçilerin ağırlıklı oturduğu Sarayaltı, Elmalıdere, Aybey, Dikilitaş semtlerinde mücadele komiteleri ve sendikal komiteler kurulmalı. Yaygın propaganda ve ajitasyon yapılmalı. Günlük gazete ve görsel araç olan Televizyon iyi kullanılmalıdır. Nitekim bu araçlar kullanıldığında görülmüştür ki işçiler hiçbir dönemde olmadığı kadar mücadele isteklidirler. Bugün Hitit Seramik, Uşak Seramik işçileri, ‘ Hele bir fabrikayı kapatsınlar, ücretlerimizi ödemesinler, Uşak’ın altını üstüne getiririz’ derken bu çalışmaları yapmak daha kolaydır. Mücadele komitelerini kurmak, her işçi kahvesini televizyonun stüdyosuna çevirmek, kahve konuşmalarını hızlandırmak, binlerce, on binlerce çeşitli bildiri dağıtmak, halk toplantıları yapmak, yerel seçim çalışmaları ile bunu birleştirmenin tam zamanıdır. Bu çalışma mecalsiz ve devletçi sendikal anlayışı da tuzla buz eder.
Osman Düzgiden

Evrensel'i Takip Et