25 Ocak 2009 00:00

khaled: eylemlerimizle dünyaya davamızı duyurduk


Lübnan’ın başkenti Beyrut’ta düzenlenen Direniş, Antiemperyalizm ve Halkların Dayanışması Forumu’na katılan Leyla Khaled ile uçak kaçırma eylemi, Filistin’deki yaşanan gelişmeler ve Filistin davasının geçmişteki durumu ile şimdiki durumuna dair bir söyleşi yaptık.

Şu anda bulunduğumuz forumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Uluslararası ölçekte düzenlenmiş olan bu foruma, değişik ülkelerden düşünürler, siyasiler ve sivil toplum kuruluşları, emperyalizme ve siyonizme karşı gerçek ve etkili bir program ortaya koymak amacıyla bir araya geldiler.

Filistin davasının geçmişteki ve günümüzdeki konumunu değerlendirir misiniz?
Hiç şüphesiz ki Filistin davasında durum, hakikaten çok serttir. El-Fetih Hareketi yöneticilerinin imzaladığı Oslo sürecinden sonra, Filistinliler arasında bir bölünme olmuştur. Oslo süreci demek, Ulusal Program’dan sapmak demektir. Ulusal Programımız, Filistinlilerin geriye dönüş hakkını sağlamayı, Filistinlilerin kendi kaderini tayin edebilecekleri ve başkenti Kudüs olan Filistin devletinin kurulmasını içerir. Merhum Yaser Arafat, görüşmeler yoluyla ulusal haklarımızı alabileceğimizi tasavvur etti. Ancak görünen o ki, bu durum Filistin davasını zayıflatmıştır.
2006’da yapılan seçimde, bir İslami savaşçı kuvvet olarak Hamas gelmiş ve Filistin Ulusal Meclisi’nde çoğunluğu elde etmişti. Bu durum, başta İsrail olmak üzere ABD’nin ve Avrupa’nın hoşuna gitmedi tabii. Bu yüzden Hamas Hareketi’ni engellemeye yönelik birtakım girişimlerde bulunuldu. Bu bağlamda, maalesef Hamas Hareketi ile El-Fetih Hareketi arasında çatışmalar yaşandı; bu çatışmaların da sebepleri vardı tabii. Filistin Halk Kurtuluş Cephesi olarak bizler, Filistinliler arasında bir iç savaşa karşıyız; zira bu durum, Filistin halkını güçsüz kılar. Ancak dahili durum, nihayetinde askeri çatışmalara kadar uzandı; bizler de bu durumu kabul etmiyoruz. Biz iç işlerine dair hiçbir sorunun silahla çözülemeyeceğine inanıyoruz. Bu durum neticesinde ülkemiz iki kısma bölündü; bir kısmına Hamas, öteki kısmına da sağcı Filistinli yöneticiler hakim. Bu durum, halkın özgürlüğe dair inancını zayıflatmaktadır. İsrail’in, ABD’nin yardımlarıyla kalkıştığı bu saldırılar, bu çekişmenin bir sonucudur; İsrail, bu saldırıların Hamas’a yönelik olduğunu söylüyor; ancak yalan söylüyor. Zira şu anda Ebu Ali Mustafa Tugayları, El Aksa Şehitleri Tugayları ve daha başka birçok direniş hareketi savaşmaktadır.
Ayrıca şunu da ifade etmek gerekir ki, bu hareketlerin muhakkak aralarındaki ayrılığı giderip, ulusal bir yönetim oluşturmaları gerekir. Zira ulusal özgürlük mücadelesi veren hiçbir halk, bölünmüş olması durumunda başarıya ulaşamaz. Düşmanla savaşta, ancak birlik olunması halinde zafere ulaşılabilir. Maalesef şu ana kadar bu birlik henüz oluşturulmadı.
Ayrıca şunu da ifade etmek gerekir ki, siyasi görüşmeler yoluyla pratikte hiçbir şeyin elde edilemeyeceği görüldü. Halihazırda işbaşında olan bu yönetim, siyasi görüşmeler yoluyla, sadece İsrail askerlerinin güvenliğini sağlar bir konuma gelmiştir. Bu konumunu da terk etmesi gerekir, aksi takdirde siz halkınızın yanında değilsiniz.
25-30 yıl öncesine baktığımızda, Filistin mücadelesinde sol hareketlerin, bugünle kıyaslanamayacak derecede güçlü olduğunu görürüz. Ancak şu anda baktığımızda neredeyse sadece İslami hareketleri meydanda görüyoruz. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Gerçekten de sol zayıfladı; zira geçmişte sol hareketler birlik içinde değildi. İkincisi; bazı sol hareketler, Oslo sürecine muhalif olduklarını ifade etmelerine rağmen, bugün yönetimde bulunan sağ zihniyetle iş birliği yapmaktadır.
Ayrıca, şu anda tarihi gelişmeler de yaşıyoruz; İslami hareketlerin bu denli güçlenmesi ve ardından da meydana gelen bölünmenin etkisiyle ve sağcı olarak tabir edilen ABD ile İsrail’e bağımlı olan halihazırdaki yönetime karşı, bir süredir bazı faaliyetlerde bulunuyoruz. Şu anda bir “Sol Cephe” oluşumu içinde olduğumuzu ilan ettik. Halkımıza, Hamas’ın da, El-Fetih’in de yanında yer almaması yönünde çağrıda bulunduk. Bir ulusal özgürlük savaşı verdiğimiz bir aşamada, bizler bölünmeden, bir birlik içinde olmalıyız. Biz, üçten fazla ülkeye dağılmış, sürülmüş bir halkız; dolayısıyla muhakkak birlik içinde olmamız gerekir.

İmkanınız olsa, uçak kaçırma eylemini şu anda da gerçekleştirir misiniz?
Bizim gerçekleştirdiğimiz bu eylemler, mücadelemizde stratejimiz değildi; yani bu eylemleri taktiksel olarak gerçekleştirdik; dünyaya, “Biz Filistinlilerin bir davası var” demek için bu eylemleri gerçekleştirdik. Zira o dönemde dünya, bize sadece ilticacı muamelesi yapıyordu. o dönemde dünya bizlere sadece insani yardımlarda bulunuyordu; bizlere ekmek, şeker veriyor, kullanılmış elbiselerini dağıtıyorlardı, o kadar! Dolayısıyla bizler dünyada, insanların kendi kendilerine “kim bu Filistinliler” sorusunu sormalarını hedefledik ve bunu başardık. Bizden sonra intifada da, keza bizim davamızın dünyada anlaşılmasına yol açtı.
Şu anda dünya, Filistinlilerin sadece insani yardıma muhtaç ilticacı bir halk olmadığını anladı; Filistin davasını dünyaya duyurabildik. Dolayısıyla sizin sözünü ettiğiniz uçak kaçırma eylemi şu anda gerçekleştirilse, öyle zannediyorum ki bizim davamıza herhangi bir fayda sağlamaz. Belki başkaları bu yolu seçebilir; ancak bana göre, şu anda bizim davamız, siyasi arenaya intikal etmiştir; dolayısıyla tekrar o tür eylemlere dönmenin bir gereği olmadığı kanaatindeyim.
Ayrıca şunu da vurgulamak gerekir ki, gerçekleştirdiğimiz uçak kaçırma eylemi ve ona benzer eylemlerde, esirlerin serbest bırakılmasını da hedeflemiştik.
Ben Türkiye’ye geldim. Birçok medya kuruluşuyla görüştüm; bazıları bana hücum etti. Ayrıca bazı komünist partilerle de görüştüm. Türkiye’ye beni BEKSAV davet etmişti.

Sizin gerçekleştirdiğiniz uçak kaçırma eyleminde, kaçırdığınız uçak bir İsrail uçağı mıydı?
Bizim kaçırdığımız uçak, bir ABD uçağı idi ve bu uçağa İzak Rabin’in bineceğini haber almıştık. Uçağı kaçırdık, önce vatanımız Filistin üzerinde uçup vatanımızı havadan seyrettik, uçağı Şam’a indirip orada havaya uçurduk. Aynı zamanda o gün, dünyanın değişik yerlerinde aynı anda üç uçak kaçırma eylemi gerçekleştirilmişti ve bu üç uçak kaçırma eylemini gerçekleştiren militanların hepsi, kadın idi.
Bizim planımıza göre bir grup olarak aynı uçağa binip uçağı kaçırmayı planlamıştık. Ancak benimle gelecek yoldaşların bir kısmı, benim kaçırdığım uçağa binememişti. Benimle beraber Patrick Arguel yoldaşımız gelmişti; onu da İsrailliler uçakta şehit etmişlerdi. Bizimle beraber gelmesi gerekip de uçağa binemeyen diğer iki yoldaş da, bizimle aynı saatlerde Pan-American Havayolları’na ait bir uçağı kaçırmışlardı; ardından bu uçağı Mısır’a getirip, orada havaya uçurdular.

Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Türkiye’de, Filistin halkının yanında yer alan ve İsrail saldırılarına karşı çıkan halka selamlarımı göndermek istiyorum. Hakikaten bu durum bizlere kuvvet veriyor; bizim yalnız olmadığımızı hissetmemizi sağlıyor, bize cesaret veriyor. Bize Türkiye’den destek veren halka selamlarımı iletiyorum ve onlara diyorum ki: “Sizler ve dünyanın diğer özgür halkları madem ki bizim tarafımızdasınız, hiç şüphesiz ki zafer bizimdir. Bu destek olduğu sürece, Siyonist çetenin bize karşı gerçekleştirdiği bu vahşi saldırılar, bu alçakça cinayetler bizleri yıldıramayacaktır!”

leyla khaled kimdir?
Leyla Khaled, 1944’te İngiliz yönetimi altındaki Hayfa’da doğdu. Araplar 1947 yılında Birleşmiş Milletler (BM) bölünme planını geri çevirdiği zaman, Araplarla Yahudiler arasında çatışmalar başladı. Khaled ailesi 1948’de babalarını geride bırakarak Lübnan’a kaçtı. 15 yaşındayken, kökleri 1940’lı yıllarda George Habaş tarafından oluşturulan Filistin Halk Kurtuluş Örgütü’ne (FKÖ) katıldı. Daha sonra Beyrut Amerikan Üniversitesi’nde tıp eğitimine başladı. 1967 Altı Gün Savaşları’ndan sonra FK֒nün Filistin ayağında kendisini göstermeye başladı. Daha sonra Kuveyt’te öğretmenlik yapmaya başladı.
Kara Eylül olaylarını takip eden yıl, üçü eş zamanlı olmak üzere dört uçak kaçırma eylemine katıldı; 1969 ve 1970 yıllarında katıldığı, liderleri Wadi Haddad tarafından planlanan eylemlerle dikkatleri büyük ölçüde üzerine çekti. 29 Ağustos 1969 günü, FKÖ üyesi Selim ile birlikte, Amerikan TWA uçağını kaçırarak Şam’a indirdi. Dönemin İsrail Amerikan Büyükelçisi İzak Rabin’in de bulunacağını sandıkları, Roma’dan Tel Aviv’e kalkan uçağın Arap olmalarından dolayı Tel Aviv yerine Atina aktarmasında, ceplerinde silah ve bombalarla binerek uçuş kabinine girdi, uçağı doğum yeri olan Filistin’in Hayfa kenti üzerinden Suriye’ye uçurarak Şam’a iniş yaptırdı. Uçak yere indikten ve uçuş ekibi ve yolcuları uçaktan boşalttıktan sonra, Boeing 707 uçuş kabinini havaya uçurup Suriyeli yetkililere teslim oldular. 45 gün Suriye’de gözaltında tutulduktan sonra, 2 İsrailli pilot karşılığında 31 Filistinli tutuklu ile birlikte serbest bırakıldılar.
İlk eyleminden sonra tekrar uçak kaçırabilmek için burnu ve çenesinden 6 estetik operasyon geçirmiştir, ameliyat sırasında genel anestezi uygulanmasına izin vermemiştir. Aynı anda 3 farklı yerde gerçekleştirilen ikinci uçak kaçırma eyleminde diğer üç örgüt üyesi ile birlikte İsrail menşeeli Amsterdam’dan New York’a uçan 219 sefer sayılı El Al uçağını kaçırmakla görevlendirilmiştir. Eş zamanlı eylemlerdeki diğer iki hedef ise Almanya’daki Filistinliler için TWA ve İsviçre’deki Filistinliler için Swissair havayolları uçaklarıdır. 6 Eylül 1970 günü, diğer iki örgüt üyesinin uçağa binememesi nedeniyle, bir bomba ve bir silah taşıyan Nikaragualı Patrick Arguel ile birlikte, üzerindeki iki el bombasını kullanarak eylemi gerçekleştirirken, Arguel o an uçakta bulunan İsrail askeri istihbarat şefinin 12 koruması tarafından başından vurularak öldürülmüş, Khaled ise sağ yakalanmıştır. Uçak Londra’ya indikten sonra tutuklanan Khaled, 1 ay içerisinde Dubai’de çalışan başka bir Filistinli işçinin kaçırdığı uçak üzerinden yapılan pazarlıklar sayesinde, 1 Ekim 1970 günü serbest kalmıştır.
Adnan Yılmaz

Evrensel'i Takip Et