26 Ocak 2009 00:00

BAYKUŞ


Geçen hafta Ergenekon sürecine ilişkin ve savcı hakkında ortaya atılan iddiaları yazarken, bu hafta benimle ilgili iddiaları yazmak zorunda kalacağımı düşündüğümü söyleyemeyeceğim. Ergenekon’a müdahillik sürecimde, avukatlarımın soru sormalarının sınırlandırılması üzerine yaklaşık bir ay önce yaptığımız reddi hakim başvurusunu değerlendirmek için Doğu Perinçek’in savunmasının başlayacağı tarihi uygun gören heyet duruşmayı erteleyince, kabak benim başıma patlamış oldu. Saatler ve günler süren vatan, millet ve dahi silistreden sonra 10 dakika soru sorma olanağı yakalamaya çalışan ve susturulan avukatlarım, mahkemeyi oyalamaya çalışmakla suçlanıyordu her seferinde. Bu erteleme ile birlikte iş çığırından çıkıp, sanık avukatlarının hakkımda, devletin benim elimle kendi bacağına ve gövdesine kurşun sıktığımdan tutun da bir kamu görevlisi olarak 5 avukatı nasıl finanse ettiğime, oradan da elbette Avrupa fonlarından beslendiğime uzanan bir dizi iftira ile karşılaştık.
Anladığım kadarıyla, bu iftiralarla beni değersizleştirme çabasına giren Ergenekon sanıklarının avukatları, bir yandan da devletin bacağına ve gövdesine kurşun sıktığımı söyleyerek, “devlet”in de bana gerekeni yapması için yol göstermeye çalışmaktadırlar. Bu köşede, davanın sanıkları eliyle daha önce de bu minvalde tehditlere, sindirme harekatlarına maruz kaldığımı sizlerle paylaşmıştım. Yaklaşımları hiç şaşırtıcı değil, ama benim de sinmek gibi bir alışkanlığım olmadığı muhakkaktır. Avukatlarımın da yok elbette. Çağdaş Hukukçular Derneği İzmir Şubesi bakın ne diyor:
“Hrant Dink’in bazı diğer Ergenekon mahfilleri tarafından hedef gösterilmesi sonucu yaşanan elim olay ile sair zatın geçmişteki jurnal ve hedef göstermeleri sonucu yaşanan diğer elim olayları hepimiz biliyoruz. Buzdağının görünmeyen kısmını açığa çıkarmaya, kontrgerilla örgütlenmelerini tüm uzantılarıyla birlikte teşhir etmeye ve yaratılmak istenen yanılsamayı bozmaya niyetlenen cesur ve kararlı insanlara zarar vermeye çalışan herkesin karşısında olduğumuzu ve hiçbir tehdidin bu ülke insanlarının bacağına, gövdesine, kafasına silah sıkmaktan asla çekinmemiş olan katillerin yakalarından ellerimizi çekmemizi sağlamayacağını tüm kamuoyuna saygıyla duyuruyoruz.”
Bu iftiraların avukatlarımla ilgili bölümüne gelince, öncelikle sayı yanlıştı. Yalnız 5 avukatım yoktu. Yetkilendirme ile birlikte şu anda 40’ın üzerinde avukatım var. Elbette insan hakları alanında çalıştığım yaklaşık 20 yıllık sürede, karşılaştığım karalama, görevden alma ve hakaretlere karşı açmış olduğumuz davalarda, değişik dönemlerin İstanbul Barosu Yönetim Kurulu üyeleri de dahil olmak üzere pek çok kez bu rakamlara ulaşan avukatlarım olmuştu. Nasıl finanse ettiğime gelince… Bu soruya en güzel yanıtı, Ergenekon sanıklarının avukatlarına bir basın açıklaması ile Çağdaş Hukukçular Derneği Genel Merkezi vermiş. Okumayanlar için bu köşede yeniden dikkatinize sunmak istiyorum.
“Doğu PERİNÇEK vekili Avukat Ceyhan MUMCU, toplumu doğrudan ilgilendiren sol siyasal nitelikli davalarda; işkence, provokasyon, katliam davalarında sosyalistlerin, devrimcilerin, demokratların, insan hakları savunucularının ve ezilen kesimlerin gönüllü avukatı olma geleneğini iyi bilir. İşte bu nedenle ‘bir kamu görevlisi 5 tane avukatı nasıl finanse ediyor’ sorusu bu geleneğe saldıran bir sorudur. Yanıtını da buradan hak ediyor:
“- Maraş, Sivas, Çorum, 1 Mayıs 1977, 1996 Gazi Mahallesi katliamlarında
- Sayısız işkence, cinayet, yargısız infaz olaylarında
- Şemdinli bombalaması, Hrant Dink cinayeti gibi devlet destekli provokasyon cinayetlerinde
binlerce mağdurun vekili avukatlar nasıl ‘finanse’ edildilerse Şebnem Korur FİNCANCI’nın avukatları da öyle ‘finanse’ edildiler! Bedelleri sınıfsız, sömürüsüz ve barış içinde bir insanlığın geleceğine bağışlandı.”
Bu açıklamanın üstüne söylenecek pek fazla söz kalmıyor zaten, ama hani mal beyanı da yapamayacağım. Olsa olsa borç beyanı yapabilirim. Dostlarıma, yoldaşlarıma olan borçlarım çoktur. Dayanışma duygumuzun ne “sözde” ne de “özde” olmadığını söyleyebilirim. Bizim dayanışmamız gerçek ve içtendir. Onları böylesine saldırgan kılan, ürküten de bu gerçekliklerdir.
Bu hafta yazdıklarım biraz öznel oldu ama, benim yalnızca bir araç olduğum bu süreçte hepimizin geleceğine yönelik bu saldırılar konusunda attıkları tutarlı adımlar nedeniyle öncelikle Çağdaş Hukukçular Derneği İzmir Şubesi’nin umut dolu üyelerine ve onlara destek olan, birlikte uğraş veren değişik şubelerden dostlara, buradan izninizle bir kez daha teşekkür etmek istiyorum!
Şebnem Korur Fincancı

Evrensel'i Takip Et