01 Şubat 2009 00:00
KİRVEME MEKTUPLAR
Kirvem, Senin de bildiğin gibi bir zamanlar Karaoğlan lakabıyla adını dağlara...
Kirvem,
Senin de bildiğin gibi bir zamanlar Karaoğlan lakabıyla adını dağlara, taşlara kazıyarak milletçe umutlarımızı bağladığımız rahmetli Ecevitin, gerek sağlığında gerekse ölümünün ardından, ister istemez bir kez daha şunu anladık ki, toplumsal yaşantımızda başımız her sıkıştığında içimizden, çevremizden, yöremizden birilerini bir bakıma kurtarıcı ya da kahraman kimliğiyle yüceltip aynı zamanda da onun iki dudağı arasından fısıldayacağı her cümleden keramet, atacağı her adımdan medet ummak, insanlık tarihi boyunca her zaman olmazsa da çoğunlukla fiyasko ile noktalanabiloor!
Nitekim şu sıralar hani abartmadan söylemek gerekirse sanki tüm insanlık alemi bir başka Karaoğlanın, nam-ı diğeriyle Obamanın hemen her alanda vereceği fetvaya odaklanmış durumda!
Obama ne dedi?..
Obama ne yumurtladı!
Aslında güçe, güçlüye tapınan, her halükârda güçlüden, güçlülerden yana olup, keza onların dümen suyundan gitmeyi bir nevi olmazsa olmaz babında bir davranış olarak benimseyip, bunu da en akılcı, en geçerli bir yaşam biçimine dönüştüren insanlık camiasının, güç karşısında peşinen yelkenleri suya indirip böyle gelmiş, böyle gider tavrı, yani yakim amiyane tabiriyle bu yalakalığı sürüp gittikçe, dahası da tarih tekerrürden ibarettir minvaliyle bugün, bu devranda sırf bilek gücüne dayalı hegemonyasını elinde bulundurduğu için Cenderme Çavuşluğu koltuğunda oturan birilerinin adı Barack ya da Hüseyin olmasının yanı sıra ayrıca derisinin katran karası, süt beyazı, kızılcık kırmızısı veya saman sarısına çalması neyi değiştirebilir ki ka yavrum!
Üstelik ayak bastığı topraklarda öncelikle soluk benizli yerli halkı yerle yeksan edip, ardından da ithal ettiği kölelerin sırtından zaman içinde kendi zoraki imparatorluğunu kurup, nitekim daha düne kadar horlayıp öteki damgasıyla mühürlediği insanlar arasından bulup buluşturduğu birilerini son anda nazar boncuğu veya kara inci misali piyasaya sürüp, bunu da nedense demokrasinin zaferi tahtında insanlık alemine pazarlarken, beri yandan canının istediği zaman, istediği yerde üç dolarlık menfaati doğrultusunda istediği gibi yağıp gürleyip, hemen her alanda kendi borusunu onun bunun gözünün yaşına, çoluk çocuğun akan sümüğüne bakmadan dilediği gibi öttürürken, buna mukabil her şeye kadir, kerameti kendinden menkul bu güç karşısında esas duruşta el pençe divan durup şapka çıkaran eftamintekofti zihniyetler varoldukça, o zaman bugün Obamaya umutlarını bağlayıp ardından da tatlı hayalllere kapılanlar, acaba yarın veya yakın bir gelecekte şu ya da bu nedenle sükûti hayale uğradıklarında bunun vebalini, ceremesini tümüyle Obamaya yükleyip, böylece işin içinden tıpkı tareyağından kıl çekercesine sıyrılıp, bu kez de başka Obamaların peşi sıra silbaştan umut tazeleyeceklerse, daha da doğrusu sen, ben, o, şu, bu derken hepimiz insan kimliğimizle gerek tek tek bireyler, ya da yan yana gelip oluşturduğumuz toplumlar olarak işin yükünü, sorumluluğunu gariban bir zencinin sırtına yükleyip, bunun kolaycılığına kaçarsak, hele hele işler tadından yenmez boyutlarda terso gittiğinde o vakit asıl suçlu sadece Obama mı, yoksam ki iki yüzlü insanlık alemi mi olur, bunu bilemoorum Kirvem!
Neyse, yine de bu vesileyle Selam Sana Hüseyin Ağa!, Wellcome Mr. Barack! deyip, bu arada üstat Çetin Altanın kulağını da çınlatıp ensemizi karartmadan her zamanki gibi Kaf dağının ardındaki umutlarımıza doğru kanat çırpalım
Mıgırdiç Margosyan