4 Şubat 2009 00:00

UZUN MESAFE


Ticaret odaları aileler için yoksulluk sınırını 2000 TL olarak ifade ederken hükümete bağlı resmi kurumlar bunu üç haneli rakamların ortalarına çekiyor. Yani bu ülkenin hükmedenlerinden sağlık bakanı da resmi rakamlara itiraz etmeyerek dört kişilik bir ailenin asgari ücretle geçinebileceğini savunmuş oluyor.
Peki sağlık bakanımız asgari ücretin izini kendisine bağlı kurumlarında da sürdürüyor olmasın? Aslında 2004 yılında Denizli Devlet Hastanesinde taşeron eli ile hekim ihalesi açarken ücretleri asgari ücret üzerinden tanımlayarak niyetini ele vermişti bakanlık. Sağlıkçılar boyutu ile konu derinleştirilebilir olsa da ben bugün daha ziyade hastaler üzerinden iz sürmeye çalışacağım.
Geçen haftalarda sağlık çalışanlarının hastanelerdeki yemek boykotunu izlemişsinizdir sanırım. Peki neden yemek boykotu yapyıklarını biliyor musunuz? Maliye bakanlığı onlardan geçmiş aylar dahil yemek ücretlerini istiyor. Oysa yataklı tedavi kurumlarında sağlık çalışanları için diğer devlet memurları gibi öğlen tatili yoktur. Şimdi bir anlamda Maliye Bakanlığı hem öğlen dışarıya çıkmanız yasak, hem de benim özelleştirdiğim hastane mutfağından yemek yemeniz zorunlu diyor. Üstelik ücretler cepten!
İlk anda bu sorun salt sağlık çalışanlarını ilgilendiriyor gibi gelebilir sizlere. Oysa ‘asgari ücretle geçinebilmek’ bahsine döndüğümüzde fikriniz bir anda değişebilir. Diyelim ki sağlık bakanımız çıkıp şöyle demiş olsun: ‘Ülkemizde geçen yıl Genel Sağlık Sigortasına geçildi. Artık zengin ile yoksul kamu hastanelerinde aynı kapsamda sağlık hizmetlerinden yararlanıyor. Malumunuz içlerinde milyarderler de var. Bu güne kadar tüm yatan hastalara üç öğün ücretsiz yemek veriliyordu. Biz bunun yanlış olduğunu düşünüyoruz. Bundan sonra hastaneye yatan hastalardan primi devletçe karşılanan yoksullar hariç yemek ücreti alınacak’
Tepkiniz ne olur sahi?
Sosyal devletten lütuf devletine geçişin sağlık versiyonuna seyirci kalmak istemiyorsanız sizleri her öğlen sağlık çalışanlarının yemek boykotunda azıklarınızı paylaşmaya davet ediyorum.
Sağlıcakla kalın!

Sağlıkta el konulmuş yaşam dilimleri
Hükmedenler 12 Eylül 1980’de askeri hekimler rütbelilerden fazla maaş alamaz dedi ve sivil hekimlerin maaşlarını indirmekle kalmayıp geçmişte aldıkları ücretleri de geri aldılar. Bununla da yetinmeyip sağlık çalışanlarının günlük çalışma süreleri tüm diğer memurlara göre 1 saat artırıldı. Evet yanlış duymadınız halen devam eden bu uygulama ile sağlık çalışanları 1 saat geç gider evlerine. Hükümette kim var? AKP, yani açılımında adalet ve kalkınma olan bir parti. Bu uygulamanın adil olmadığı kesin ama sağlığın ticaretinde kalkınanların kimler olduğu hepinizin malumu.
Sağlık bakanımız bir başka ceberrut 12 eylül uygulaması olan hekimlere zorunlu hizmeti adil bulmayarak kaldırmışken 3 yıl önce bir anda ‘adil’ buluverdi. Aslında bu uygulamanın adına itiraz etmek gerekiyor. Neden mi? Hekimlerin yaşamına el konuyor da ondan. Devletin emrettiği yerlere gitmeyen hekimlere ülkemizde ömür boyu çalışma yasağı getiriliyor. Oysa zorunlu hizmeti olan bir hakim istifa edip avukat, öğretmen özel dersanede görev, askeri pilot özel hava yollarında pilot olarak yaşamına devam edebiliyor. Oysa özel üniversiteden mezun olmuş olsa da hekimlere çalışma yasağı konmuş durumda.
Sağlıkçılara dair negatif ayrımcılık salt bunlarla sınırlı değil elbet. Peki nöbet denince ne anlıyoruz? Türkçe deyimler sözlüğüne bakıldığında nöbete gitmek, nöbetten çıkmak gibi deyimlerle karşılaşırız. Eğer asker, polis, PTT çalışanı vb. iseniz nöbete gider veya nöbetten çıkmış olursunuz. Oysa sağlık çalışanları için hala birçok yerde uygulama nöbet değildir aslında; aynen zorunlu hizmet bahsinde olduğu üzere yaşamlarına el konmaktadır onların. Nasıl mı?
Sağlık çalışanlarının büyük kısmı sonrasında izin kullandırılmaksızın aralıksız 34 saat çalıştırılmaktadır. Hele bir de asistan doktorsanız bu kimi zaman ayda 10-15’i bulabilmektedir. Üstelik 7’nin üzerinde el konulmuş yaşam nöbetleri kayıt dışıdır ve ücreti ödenmez.
Şaşırdınız mı?
Sağlık çalışanları artık sosyal devletle tanışmak istiyor. Haydi onlarla dayanışmaya!
Dr. Zeki Gül

Evrensel'i Takip Et