07 Şubat 2009 00:00

Tornacılıktan imparatorluğa

Türk Metal Sendikası ve bu sendikanın genel başkanı Mustafa Özbek, sendikanın üyesi olan 100 bini aşkın metal işçisi ve okurlarımızca bilinen bir isim.

Paylaş

Türk Metal Sendikası ve bu sendikanın genel başkanı Mustafa Özbek, sendikanın üyesi olan 100 bini aşkın metal işçisi ve okurlarımızca bilinen bir isim. Adı hep metal patronlarıyla yapılan anlaşmalar, işçiler üzerinde artan baskılar, düşen ücretler, giderek ağırlaşan çalışma koşulları ve şoven milliyetçi açıklamalarla anıldı. Ancak Türkiye kamuoyu onu, Ergenekon davası kapsamında tutuklanması ve sayfalara sığmayan malvarlığının ortaya çıkması sonrası tanıdı. Sendikaya üye işçiler ise yaşananlar karşısında sessiz kaldı. Bunun nedeni korkuydu. Çünkü Özbek, 34 yıllık genel başkanlığı döneminde öyle bir sistem kurdu ki, sendikayı eleştiren işçiler işten atıldı, sendikacılar görevden alındı.
Özbek işçi lideri mi?
Türk Metal’in internet sitesinde, Mustafa Özbek’in sendikacılık serüveni şöyle anlatılıyor: “İşine bağlılığı, sorumluluk anlayışı, dürüstlüğü, vatanseverliği ve çevresine güven telkin eden kişiliği ona liderlik yolunu açtı. Böylece, ileriki yıllarda Türk ve dünya işçi hareketlerine ve sendikal hayatına derin etkiler yapacak ve sendikal hayatta pek çok ilki gerçekleştirecek olan ‘İşçi Lideri Mustafa Özbek’in uzun yolculuğu da başlamış oluyordu.”
Mustafa Özbek’in çalışma arkadaşı Türk Metal Sendikası eski Genel Başkan Yardımcısı Mahmut Daşdemir’in anlattıkları, tüm bu tanımlamayı yırtıp atıyor. Daşdemir, metal işçilerine duyduğu sorumluluk gereği, yaşananları ve Özbek hakkındaki gerçekleri 68 sayfalık bir yazıyla kaleme aldı.
Olağanüstülerle genel başkanlığa
Daşdemir, Özbek’in sendika genel başkanlığına gelişini şöyle anlatıyor: “1970 yılında yapılan Metal-İş Kırıkkale Sendikası Genel Kurulu’nda, Kırıkkale MKE Kurumu işyerlerindeki, Adalet Partili ve MHP’li işçileri, Mustafa Özbek yönetiminde örgütleyerek, genel kurul delegelerinin çoğunluğunu sağladı. Yapılan genel kurulda, Ahmet Tokdemir başkanlığa, Mustafa Özbek ikinci başkanlığa seçildi. 9 kişilik yönetim kurulu, Adalet Partisi (AP) ve MHP arasında paylaşıldı. Mustafa Özbek göreve geldikten kısa bir süre sonra, Kırıkkaleli olmayan AP Sendika Başkanı Ahmet Tokdemir’i tehdit ve baskı sonucu sendika başkanlığından istifa ettirdi. Yapılan Olağanüstü Genel Kurul’da genel başkan oldu. Şube Sekreteri Baki Yeşiloğlu daha sonra, Bursa Renault, TOFAŞ teşkilatlanmasında bir işçiyi öldürmekten tutuklandı ve Balıkesir Mahpushanesi’nde bıçaklanarak öldürüldü. Şimdi geride kalan eşi, Türk Metal Sendikası’ndan kayıt dışı maaş almakta olup, kızı Türk Metal Sendikası’nda çalışmaktadır.”
Özbek’e, Metal-İş Kırıkkale Sendikası Genel Başkanı olması yetmedi. Daşdemir’in anlattıklarına göre yeni operasyon, Metal-İş Federasyonu’nda yapıldı. Metal-İş Federasyonu’nu olağanüstü kongreye götüren Özbek, bununla yetinmeyip Metal-İş’i feshederek Türk Metal Sendikası’nı kurdu ve genel başkan oldu. Artık yetki onun elindeydi.
Daşdemir’e göre Özbek’in istediği sadece genel başkanlık değil, aynı zamanda kendine biat eden sendika yöneticileri ve işçilerdi. Daşdemir, Özbek’in bunun için yaptıklarını şöyle anlatıyor: “Şimdi sıra ülkücü kadrolaşmadaydı. Bölge sendikalara, ülkücü tayin ve atamalar yapılmaya başlandı. Göstermelik genel kurullarla, baskı sonuçlarında sendika süratle ülkücü militanların yönetimine geçiyordu. İşveren destekli faşist bir sendikalaşma başlamıştı. Yapılan genel kurullarda, göstermelik bazı ılımlı isimleri yönetime alıyordu. Yeni Metal-İş, 1974’ten 1979 yılına kadar Kırıkkale MKE Kurumu işyerlerinde yetkili sendika olarak varlığını devam ettirdi. 1980’den önce, sağ-sol terör çıkmazında Mustafa Özbek, mücadelesini ülkücü güçlerle birlikte yürütüyordu. Kendisi gibi düşünmeyenleri sendikadan uzaklaştırmaya devam ediyordu.”
Darbeden sonra yükseliş başlıyor
12 Eylül 1980 darbesi işçi sınıfında ağır tahribat yaratırken, Türk Metal Sendikası’nı ise güçlendirdi. DİSK’e bağlı Maden-İş’in kapatılmasının ardından yaşanan süreç, Daşdemir’in kaleminde şu ifadelerle yer alıyor: “Maden İş’in yetkili olduğu özel sektör işyerleri sendikasızlaştırıldı. Türk-İş ve Türk Metal ise varlığını sürdürüyordu. Başta büyük holdingler olmak üzere, metal patronları da 1980 öncesi işçi hareketinin yeniden tekrarlanmaması için yeni işçi sendikası olarak Mustafa Özbek’in Türk Metal’ini işaret ettiler. MESS, işçilerin Türk Metal’e üye olması için baskı yapıyor, karşı görüşte olanları işten çıkartıyordu. 1983 yılından sonra Türk Metal, özel sektörün ve kamu işyerlerinin tek sendikası olmaya namzet duruma gelmişti. Merkez ve bölge yönetimlerinin birçoğunda, 1980 öncesi sabıkalı ülkücüler, artık yönetim kadrolarına yerleşmiş; Renault, Arçelik, TOFAŞ, Türk Direktör, UZEL, Ereğli Demir Çelik, MKE, Mercedes, demir çelik fabrikaları, birçok yan sanayinde yetkili sendika konumuna gelen Türk Metal’in aidat aldığı üye sayısı yüz binlere ulaşmıştı.”
Özbek, bu yükselişe kadrolaşmayı da dahil etti ve akraba ve hemşehrilerini yönetimlere getirdi.
Koltuk istenmez Özbek verir!
2005 Aralık Genel Kurulu’nda merkez yönetiminin tamamı ülkücü kadrolardan oluşturuldu. Muhasebenin başına, sarflarına koşulsuz evet diyecek biri getirildi.
Daşdemir, “Benim Gebze şube başkanlığı ve genel merkezde bulunduğum süreçte, işkolundaki Birleşik Metal-İş ve Öz Çelik-İş’in yetkili olduğu işyerlerinde, MESS ve işverenlerin desteği ve baskısı sonucunda işçiler, sendika değiştirerek Türk Metal’e üye olmak zorunda kalmışlardır. Sendikasız bazı işyerlerinde de, işveren destekli Türk Metal, yetkili sendika olmuştur. Tek adamlı yönetim Özbek’in yönetim tarzı olduğu için, sendika güçlendikçe siyasi muhalif olarak gördüğü yöneticileri yavaş yavaş görevden uzaklaştırdı. Sosyal demokrat sendikacıların yanı sıra ileride kendine tehlike yaratacak ülkücüler de sendikadan atıldı. Özbek, yöneticilerin sosyalist, komünist, sosyal demokrat olmamasına dikkat eder. İlkeli ve emekten yana tavır alanları asla seçmez. Seçilenler zamanla tabanla bütünleşmişse, bu görüşte olanları veya ülkücü dahi olsa zaman zaman şahsını eleştiriyorsa, tespitlerden sonra zaman içinde, seçilmiş yöneticileri görevden alır. Yerine atamalar yapar” diyor yazısında. Daşdemir’in yönetici atamalarıyla ilgili anlattıkları oldukça ilginç. Bunlar arasında kimler yok ki?!. Hiç metal sektöründe çalışmamış kişilerden sendika binalarında çaycılık, şoförlük yapanlara kadar birçok kişi... Daşdemir’e göre tek kriter var; o da, Mustafa Özbek’in sözünden çıkmamak. (İstanbul/EVRENSEL)

Mustafa Özbek kimdir?

Mustafa Özbek, 1940 yılında Kırıkkale’de doğdu. Yoksul bir ailenin 7 çocuğundan biriydi. 1957 yılında Kırıkkale’deki Makine Kimya Endüstrisi (MKE) Kurumu’na ait Cer Atölyesi’nde lokomotif ve dizel tamircisi olarak çalışmaya başladı. Askerlik dönüşü MKE Kurumu Mühimmat Fabrikası Mermi İşletmesi’nde imalat tornacısı olarak işbaşı yaptı. Yoksul yaşantısı, sendikaya yönetici olarak seçildikten sonra değişti. Elde ettiği malvarlığı imparatorluk olarak değerlendiriliyor. Özbek’in basına yansıdığı kadar bilinen malvarlığı şöyle: Kırıkkale-Samsun yolunda HABAŞ Gaz Dolum Tesisleri, Ankara Çankaya’da 2 apartman, Kuşadası’nda villa, Ankara’da 12 dönümlük arazi üzerinde havuzlu villa, Ankara Çubuk yolunda metal kooperatifinde bulunan dubleks villa, Ankara Keçiören’de iki daire, Ankara Bahçelievler’de iki daire, Ankara Bilkent’te villa, Ankara ODTÜ Kooperatifi’nde hisse, Ankara Gazi Üniversitesi Kooperatifi’nde dubleks villa, Bursa’da ultra lüks bir daire, Kırıkkale’de 5 katlı 10 daireli apartman, İzmir’de kooperatif hissesi, Kırıkkale’de 40 dönüm arazi, Ankara OSTİM’de gaz dolum tesisi, Kendisine ait bir Jeep, eşi ve çocuklarına ait 4 otomobil, Ankara Beysukent’te 4 katlı villa, Ankara Beysukent’te villa, Ankara Çayyolu’nda kooperatif hissesi, Çubuk’ta havuzlu çiftlik, Kıbrıs-Girne Çatalköy’de 15 dönüm arazi üzerine kurulu 2 villa, Kıbrıs-Girne Karaoğlu Mahallesi’nde daire, Kıbrıs Ozanköy’de 15 dönüm arazi, Yukarı Girne’de bir daire, Küçükkaymakamlı’da bir daire, Kızılbaş Organize Sanayi Bölgesi’nde tekstil fabrikası...

Her sözleşme döneminde aynı senaryo

Mahmut Daşdemir Türk Metal Sendikası’ndaki toplusözleşme mantığını da şöyle anlatıyor: “Özbek, her toplusözleşme döneminde Başkanlar Kurulu toplar ve ‘Şimdi mücadelemiz başlıyor, TİS pazarlığına hazır olun’ komutunu verir. Ankara’da kendine yakın şube başkanları ve sendikada kasa olarak kullandığı yöneticiler başkanlığında bir komisyon kurar. Komisyonun hazırladığı 24 taslak talepleri Özbek’e sunulur. Özbek, talepleri okumadan, kendi kafasına göre rakamları yazar. İmparator, Başkanlar Kurulu’nu toplar ve kendi güvendiği şube başkanlarından bir Müzakere Komisyonu kurar. Komisyonun başında Özbek’in yöneticileri vardır. Müzakerelerde süre dolar ve uyuşmazlık çıkar. Mustafa Özbek’in önerisi ile ülkücü olan Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Nizamettin Aktay, tarafsız aracı tayin edilir. Özbek, bölgelere ‘İşverenle anlaşamadık, bölge toplantıları yapacağım, hazır olun’ der. Toplantılara sendikanın tayin ettiği yandaş işçi temsilcileri, bazı militan ülkücü işçiler, her toplantıya katılmış olan slogan eğitimli işçiler getirilir. Çünkü Özbek, en iyi alkış, en iyi slogana göre şubelere not verecektir. Toplantı sonunda şube başkanı yüksek not almak için başkana kıymetli bir de hediye sunacaktır. Toplantı salonuna girişte, bayanlı erkekli işçiler koridor oluşturarak karşılar. Bir bayan işçi, bir buket çiçek vererek, yanağına bir öpücük ikramı alır. Konuşma başlamıştır. Önceden ezber edilen slogan başlar. Konuşmanın özeti; önce argosal bir lehçe ile siyasi iktidar eleştirilir. Sırası ile Kıbrıs terörü, Avrasya iş birliği, Müslüman Türkiye, ABD, AB nasiplerini alır. Sendikanın yaptığı oteller, TV, vakıf, işçi evleri, sendikanın olmayan taşınmazlar anlatılır. Sıra, uyuşmazlığa giden TİS’e gelmiştir. ‘Biz Türk Metal’iz. Metal sözleşmesini biz imzalarız, diğer sendikalar ancak bizim hazırladığımız sözleşmenin kopyasını imzalar. Size öyle bir TİS yapacağım ki, o işverene öyle bir Osmanlı tokadı atacağım ki sesi size gelecek. O patronların gözünü toprak doyursun. Onlar mısır Firavunları gibi, yarasa gibi hiç doymazlar, bizim kimseye minnet borcumuz yok. Anamıza süt, tanrıya can, size hizmet borcumuz var’ diyerek, sloganlar altında şov yapar. Bölge toplantıları bitmiştir. Tarafsız aracı raporunu verir. Artık konuyu büyük başkan çözecektir. TİS toplantısı başlar. Komisyon üst katta oturur. Başkan gizli odada kasası ile birlikte işverenlerle oturuma katılmıştır. Gece saat 2-3’lere kadar devam eder. Sabah ezanı okunmadan TİS barışla sonuçlanmıştır. ART TV reklam geliri de gizli oturumda sonuçlanmıştır. Telafi çalışması, taşeron işçiliği, kapsam dışı işçilik konusunda işverenin dediği olmuştur. İşçiler, işten atılma korkusuyla ses çıkarmaz.”
Gökhan Durmuş
ÖNCEKİ HABER

TEGA grevi birinci yılını doldurdu

SONRAKİ HABER

BASIN TURU

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...