07 Şubat 2009 00:00
EKONOMİK PERSPEKTİF
Başbakanın one minutes sözünü dil bilimine katmasıyla gündeme gelen Dünya Ekonomik Forumu bu yıl 28 Ocak-1 Şubat 2009 arasında İsviçrenin Davos kasabasında düzenlendi.
Başbakanın one minutes sözünü dil bilimine katmasıyla gündeme gelen Dünya Ekonomik Forumu bu yıl 28 Ocak-1 Şubat 2009 arasında İsviçrenin Davos kasabasında düzenlendi. Son 40 yılın en önemli ekonomik zirvesi olarak nitelendirilen forum, küresel kapitalist ekonomik sistemin yeniden inşası çağrısıyla geçtiğimiz pazar günü sona erdi.
Dünya Ekonomik Forumu Başkanı Klaus Schwab, zirvede, bankacılık, düzenleme ve hükümetlerin birlikteliği için küresel yeniden tasarım girişimi çağrısı yaptı. 5 gün süren zirve süresince 2 binden fazla sermaye temsilcisi ve politik lider, kapitalizmin krizini tartışarak çıkış noktası aradı.
İçinden geçilen kapitalist krizin hatırlattığı en önemli gerçek; kapitalist ekonomik sistemde devletin kapitalizme içkin bir aktör olduğudur. Krizin şiddetlendiği eylül ayından bu yana birçok erken kapitalistleşen ülke hükümeti miktarı trilyonlarca doları bulan kurtarma paketleri uyguladı ve uyguluyor. Bu paketlerin ortak amacı, spekülatif para-sermaye alanının zararının topluma fatura edilmesi ve son çeyrek yüzyılda Yeni Dünya Düzeni olarak lanse edilen küresel kapitalist sömürü sisteminin işlemesinin sağlanmasıdır.
Ancak, hiçbir erken kapitalistleşen ülke bu krizin faturasından yükü kendi emekçi sınıflarına yıkarak kurtulamaz. Ancak, geç kapitalistleşen ülke ekonomilerinin de birikim alanına dahil olması ile yarattıkları krizi fırsata çevirebilirler. Bu sebeple, uluslararası kapitalist ticaret yasalarının yeniden gözden geçirilmesi ve irili ufaklı savaşlarla Yeni Dünya Düzeninin yenilenmesi gerekiyor. Bu ihtiyaç birkaç aydır dillendiriliyor. Bu yılki Ekonomik Forum bu anlamda önemli idi.
Eskiyen Yeni Dünya Düzeninin sihirli kelimesi olan küreselleşme yerine kriz sonrası yeniden paylaşım sürecini ifade etmek üzere uluslararası işbirliği kavramı kullanılmaya başlandı. Davosta İngiltere Başbakanı Gordon Brown, konjonktür programlarının ancak azami sayıda ülkenin uygulaması ve finans sektörünün uluslararası kurallara bağlanması şartıyla etkili olabileceğini belirtti. Brown, uluslararası mali kuruluşların daha fazla yetki ve otorite ile donatılması gereğini ifade ederken, kapitalist krizin temel hareket noktasını oluşturan uluslararası spekülatif para-sermaye akımlarının teşvik edilmeye devam edeceğinin de sinyalini verdi. Krizi yaratanlar, krizin yükünü geç kapitalistleşen ülkelere ve emekçilere yıkmanın hesabını yapıyor. Yani eski başa yeni tarak.
Başbakanı küresel kapitalist saldırganlığa karşı alemin kralı ilan edip, belediyenin hizmet aşkıyla sabaha kadar çalıştırdığı metro hattını kullanıp karşılamaya gidenler, aynı günlerde Brezilyada düzenlenen Sosyal Forumdan belki de habersizlerdi.
Başka bir dünya mümkün sloganı altında 27 Ocakta başlayan ve 1 Şubatta sona eren Sosyal Foruma dünyanın 150 ülkesinden 100 binin üzerinde aktivist katıldı. Yaklaşık 7 bin çalışma grubunun oluşturulduğu Forumda, demokratik kitle örgütleri, sendikacılar, sol parti ve gruplar, çevreciler, anarşistler, ekolojistler, sosyalistler, gibi birçok grup katıldı. Forumda, Yaşanan mali krizin kapitalizmin iflası olduğu vurgulanırken, bankaların ve finans sisteminin değil çalışanların kurtarılması çağrısı yapıldı.
Forumda bir araya gelen beş Latin Amerika ülkesi lideri yaklaşık 100 bin kişinin önünde kapitalizme karşı daha fazla mücadele etme çağrısı yaptı. Brezilya, Venezuela, Ekvator, Bolivya ve Paraguayın devlet başkanları kapitalist sistem ile politik mücadelenin her zamankinden daha fazla gerekli olduğu üzerinde durdu. Venezuela Devlet Başkanı Hugo Chavez, Davosta bir araya gelen dünya liderlerine seslenerek, global kapitalizmin yaşanan mali krizin sorumlusu olduğunu söyledi. Chavez, Yeni bir dünya doğuyor ve Thomas Moreun ütopyası Latin Amerikada hayat buluyor dedi.
Yeni Dünya Düzeninin, hızla emperyalizme ve ilkel sömürgeciliğe dönüşerek mi yoksa, halkların eşit ve özgür birliğine dönüşerek mi yenileneceği tüm dünya için günümüzdeki en önemli soru(n)dur.
Sinan Alçın