10 Şubat 2009 00:00

Ergenekon Kalesi - 2 - Kale planının sonuçları

Başbakan Çiller bir demecinde ‘PKK’ya haraç veren işadamlarının listesini biliyoruz’ dedi. Ardından Kürt işadamları birer birer faili meçhul cinayetlere kurban gittiler. Cesetlerin çoğu Adapazarı-Hendek-Sapanca üçgeninde bulundu

Paylaş

30 Eylül 1992’de Başbakanlık’ta üst düzey yetkililerin katıldığı bir istihbarat toplantısı sonucu alınan topyekün mücadele kararı sonrası, tüm kurumlar hazırlıklarını yapmaya başladılar.
Uygun isimler uygun görevlere getirildi. 1993 yazında emniyet müdürlüğüne Mehmet Ağar getirildi. İlk demeci “Oyunu kurallarına göre oynayacağız” oldu. Özel Harekat Timini eğitmekle MİT’ten, emekli Özel Kuvvetler Komutanlığı’nın önemli ismi Korkut Eken görevlendirildi. O da göreve geldikten bir hafta sonra, “Özel ordu çok yakında hazır olacak. PKK’yı Rambolar vuracak” açıklamasını yaptı. Amerika’nın oluşturduğu özel güçlerin benzerleri oluşturulmaya başlandı. Bu ekipleri eğiten Korkut Eken gibi öğretmenler, zaten Amerika’ya götürülüp eğitimden geçmiş Özel Harp Dairesi mensuplarıydı.
MGK’YA SUNULAN
RAPOR
Mehmet Ağar, Emniyet Genel Müdürü olduktan on beş gün sonra, MGK toplantısına bir raporla geldi. Rapor çok fazla karmaşık değildi. İki ana başlık etrafında toparlanmıştı:
iPKK’ya karşı PKK’nın taktikleriyle mücadele etmek
iTeröristlere destek olanlara da terörist muamelesi yapmak.
Ağar’ın raporunda yazılanlar, Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’nde yazılanlarla uygunluk taşıyordu. 1993 Ekim’inde Lice’de yaşananlar, yeni dönemin habercisiydi sanki. Lice, bir gece dört taraftan top ateşine tutulmaya başlandı. Üç gün süren bu bombardıman sırasında kent yerle bir edildi. 20’den fazla insan öldü, 640 ev ve işyeri yıkıldı.
1993 Kasım’ında yeni Başbakan Tansu Çiller heyecanlı bir demeç vererek, bundan böyle PKK’ya kendi dillerinden cevap verileceğini kamuoyuna duyurdu. Özel yetişmiş 10 bin komandonun dağlara gönderileceğini söyleyen Çiller, kepenk kapatanlara da terörist muamelesi yapacaklarını ve Meclis’teki DEP milletvekillerinin dokunulmazlıklarını en kısa sürede kaldıracaklarını ilan etti.
Başbakan Çiller aynı ay verdiği bir başka demecinde, “PKK’ya haraç veren iş adamlarının listesini biliyoruz” dedi. Ardından Kürt iş adamları birer birer faili meçhul cinayetlere kurban gittiler. Kaçırılanların cesetlerinin büyük kısmı Adapazarı-Hendek-Sapanca üçgeninde bulundu. JİTEM kurucularından Tuğgeneral Veli Küçük, o dönem o bölgenin jandarma komutanıydı.
SUİKAST SİLAHLARI
İSRAİL’DEN
MGK’nın saptadığı yeni Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’ne uygun çalışmalar hızla sürdürülüyordu. 1994 Kasım’ında Başbakan Çiller bu kez İsrail’deydi. İsrail’e Başbakan düzeyinde ilk resmi geziydi bu. Burada İsrail ile Türkiye arasında terörle mücadele ve istihbarat konularında bir iş birliği anlaşması imzalandı. Bu anlaşmadan kısa süre sonra İsrailli uzmanlar, Türkiye’ye gelerek Antalya ve Gölbaşı’nda bulunan kamplarda Özel Timcileri eğitmeye başladılar. Ne de olsa MOSSAD, tecrübesinden faydalanılacak bir örgüttü. Acaba kamplardan birinin, son günlerde ortaya çıkan gizli silah deposunun ortaya çıktığı Gölbaşı’nda olması, yalnızca bir tesadüf müydü?!
İsrail’le yapılan anlaşmanın yalnızca Özel Timcileri eğitmekle sınırlı olmadığı kısa sürede anlaşıldı. İsrailliler, Türkiye’deki birçok kumarhaneye ortak oldular. Kumarhaneler kara paranın aklanmasında önemli bir işlev görüyordu. Başka yerden temin edilemeyen suikast silahları, numaraları silinmiş olarak İsrail’den gizlice getirildi ve kontra timlerine dağıtıldı. Şimdilerde ortaya çıkan silah depolarındaki silahların bunlarla bağlantısı olup olmadığı ortaya çıkacak elbette.
Türkiye ve İsrail’in bu sıkı iş birliği Amerika tarafından teşvik ediliyor, ihtiyaç duyulan eksiklikler gideriliyordu. Amerika, Ortadoğu planlarının aksamaması için gelişmeleri memnuniyetle izliyordu.
1994’ün Aralık ayında Başbakan Tansu Çiller, ‘bölücü yayın organlarının susturulması için gereğinin yapılması’ yazan bir genelge yayınladı. İki gün sonra Özgür Ülke gazetesinin binası, içindekilerle birlikte havaya uçuruldu. Ardından 1997 başlarında Özel Harp Dairesi’nin yan örgütlerinin yayın organlarında, ‘savaşı uyuşturucu parasıyla finanse ediyoruz’ diye haberler çıktı. ‘Şimdiye kadar terör örgütlerinin finans kaynağı olan uyuşturucu ticareti ellerinden alındı, artık uyuşturucu ticareti devletin elindedir’ diye yazıyordu böbürlenerek, psikolojik savaşın yayın organlarından Türk Tarihi dergisi. (BİTTİ)

ÖNCELİKLE KALE PLANI TARTIŞILMALI
Kısaca bazı örneklerle açıklamaya çalıştığımız olaylar ve gelişmeler zinciri, elbette birbirinden bağımsız rastlantısal gelişmeler değildi. Susurluk tartışmaları sırasında adları sıkça anılan Ağar ve Çiller de bütün yaptıklarını kendi kafalarından, bireysel olarak yapmamıştı. Ağar’ın ne zaman sıkışsa “Tüm yaptıklarımdan MGK’nın haberi var” demesi boşuna değildi. Gerçekten de tüm yayılanlar, 1992 yılında değiştirilen Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’nin tanımladığı ihtiyaçlara uygun gelişmelerdi. Tüm yapılanlar bir devlet planıydı. Siyaset Belgesi’ne uygunluk taşıyacak yeni gelişmeler ve atılacak adımlar, MGK toplantısında teferruatıyla ele alındıktan sonra yürürlüğe sokulmuştu. Tüm plan en ince ayrıntılarına kadar MGK’da tartışılmıştı. Özel savaşın ve psikolojik harbin ana hattını oluşturduğu bu planın adı da Kale Planı idi. Eğer Susurluk ve Ergenekon, çeteler ve icraatları tartışılmak isteniyorsa, öncelikle Kale Planı tartışılmalıdır. Bu planın içeriği ve hayata geçmesi için onay verenlerin sorumlulukları ortaya konmadan, çeteler ve gizli örgütlenmeler konusunda sağlıklı bir adım atılamaz. Devletin yetkililerinin Düşük Yoğunluklu Çatışma adını verdikleri kontrgerilla savaşının bilançosu 20 bin faili meçhul cinayettir; boşaltılan, yakılan köylerdir; henüz ortaya çıkmamış, ama varlığını herkesin bildiği gizli toplu mezarlardır.

HALKTAN GİZLENENLER AÇIKLANMALI
Birer ikişer gizli silah depoları ortaya çıkıyor. Daha kaç gizli silah deposu var? Bu silahlar nereden geldi, nerede kullanıldı? Bir dönemin ihtiyacı olarak oluşturulan bu depo ve yapılanmalar hakkındaki bilgileri en iyi o dönemde görev almış olanlar cevaplayabilir. Dönemin, Kale Planı’nın hayata geçirilmesinin kilit isimlerinden JİTEM kurucusu Veli Küçük ve Özel Harekat Dairesi Başkan Vekili İbrahim Şahin, şimdi Ergenekon davası kapsamında tutukludur. Mehmet Ağar’ın yargılanacağı mahkeme bu ay başlayacaktır. Bulunan silah depolarının izleri sürülerek bu isimlere bir dönem yapılanlar sorulmalıdır. Halktan gizlenen başka ne planlar olduğu açıklanmalıdır.
ÖNCEKİ HABER

Samimiyse Diyarbakır Ağır Ceza’ya anlatmalı

SONRAKİ HABER

tabela yazılar

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa