15 Şubat 2009 00:00

MERCEK

Egemen sistemin bireylerin günlük yaşantısının biçimini belirlemesi ve birbirinden farklı özellikleri olan bireylerin tutum ve davranışlarını yönlendirmesi birtakım ilke ve amaçlar üzerinden gerçekleştirilir.

Paylaş

Egemen sistemin bireylerin günlük yaşantısının biçimini belirlemesi ve birbirinden farklı özellikleri olan bireylerin tutum ve davranışlarını yönlendirmesi birtakım ilke ve amaçlar üzerinden gerçekleştirilir. Olağan dönemlerde insanlar, içinde bulunduğu koşulları sorgulama ya da değiştirme yönünde bir adım atma ihtiyacı hissetmezler. Bu durum elbette günlük yaşam içinde hiç sorun yaşanmadığı anlamına gelmez. Ancak bireyler yaşadığı sorunları yeterince önemsemiyor, kendilerini amaçsızca hayatın akışına bırakıyorsa, onları gelecekleri için harekete geçirmek, çıkarları için örgütlemek ve mücadeleye çekmek zorlaşıyor.
Çok sayıda insanın kendisini yaşamın kendiliğinden akışına bırakması, çalışma ve yaşam koşulları her geçen gün kötüye giderken çoğu zaman umursamaz tutum ve davranışlar içine girmesinin nedeni tek tek bireylerin zaafları mıdır? Yoksa bu düşüncenin kökeninde toplum genelinde böylesine bir zihinsel yapı oluşturabilen sistemin başarısı mı yatıyor? Öncelikle yanıt verilmesi gereken soru bu. Sosyal olaylara toplumsal yaşamdan kopuk, tepeden bakmayı benimseyenler, burada belirleyici olanın kuşkusuz tek tek bireylerin korkuları ve zaafları olduğunu söyleyeceklerdir. Onlar böyle düşündüğü için ne kadar uğraşılırsa uğraşılsın “bu halk adam olmaz”. Bu nedenle böyle düşünen “solcular”; halkın, emekçilerin günlük yaşantısının dışında, onlara tepeden bakan “elitler” olarak kalmaya mahkumlar. AKP’nin onca yaşanmışlığa rağmen gücünü korumasında bu bakış açısının somut etkilerini görmek mümkündür.
Yaşamakta olduğumuz sosyal ve siyasal atmosfer, en temel toplumsal değerlerin aşınmaya başladığı, tüm insanlık için umut dolu bir geleceği yaratacak olan değerlerin neredeyse küçük bir azınlık dışında fazla sahiplenilmediği gibi bir görüntü ortaya çıkarıyor. Böylesine olumsuz bir atmosfer içinde bireyler yalnız, kafası karışık, birbirine karşı güvensiz ve özellikle gelecek konusunda büyük bir kaygı ve karamsarlık içine itiliyorlar. Kendisinin ve ailesinin yaşamını sürdürmek için bin bir güçlükle boğuşan emekçiler, sanki mümkünmüş gibi bireysel kurtuluş hayalleri peşinde koşturulup, dayanışma ve çıkarları için örgütlenme fikrine uzak durmaları sağlanıyor. Böylece insanlar tamamen pasif, kendisine verileni alan (hem maddi, hem manevi anlamda) bağımlılık koşullarına itiliyor ve örgütlenmeyi, mücadeleyi gereksiz bir şey olarak görüyorlar. Çürüyen kapitalizm, yine çürümekte olan o iğrenç ideolojisiyle bireyler ve toplumlar üzerindeki yıkıcı etkisini her geçen gün arttırıyor. Kapitalizmin yarattığı ve tüm topluma dayattığı düşünce sistemi, kitleleri bir taraftan umutsuzluğa iterken, onların çizilen sınırlar dışına çıkmasını büyük ölçüde engelliyor.
Tüm olumsuzluklara rağmen, son birkaç yılda yaşananların da etkisiyle, bugün artık çok açık şekilde görülen bir gerçek var. Emekçi kitleler, her yönden ciddi bir çürüme sürecine giren mevcut sistem içinde, kendilerini ve çocuklarını bekleyen mutlu bir gelecek olmadığını görmeye başladılar. Yaşadığı son krizle birlikte çürüyüş süreci hızlanan kapitalizm, iktidarını sadece kitleler üzerinde kurduğu baskı ve yaydığı gelecek korkusu üzerinden sürdürmeye çalışsa da artık yolun sonu görünüyor. Yaşanan kriz ve durgunluk süreci, dışarıdan bir müdahale olmadığında yaşanan karamsarlık ve hareketsizlik eğilimini güçlendiriyor ve bu eğilim tüm çabalara rağmen hâlâ aşılabilmiş değil. Bugün İstanbul’da gerçekleştirilen miting umarız yaşanan karamsarlığı biraz olsun dağıtır ve iyi bir gelecek için yürütülecek mücadelenin yeni bir başlangıcı olur. Şu bir gerçek ki, bugünden sonra toplumun örgütlü kesimlerinin sorumlulukları ve sırtlarındaki yük daha fazla. Bu nedenle artık uzun “analizler” yapmayı bırakıp iş yapmanın, somut adımlar atmanın daha fazla ertelenmemesi gerekiyor. Böyle bir çaba içine girilmediği sürece, tüm toplumu saran ve yaşamın temel gerçeklerinin görülmesini engelleyen “tül perde”yi aralamak mümkün görünmüyor.
Erkan Aydoğanoğlu
ÖNCEKİ HABER

Bindik bir alamete....

SONRAKİ HABER

2009’da 3 milyon işsiz olacak

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...