15 Şubat 2009 01:00

Gürcü şairden hoş geldin kitabı


Şiirin bir başka dile çevrilip çevrilemeyeceği, bir dönemin önemli tartışma konularından biri oldu. Özellikle Bedrettin Cömert, bu konuda ufuk açıcı ve tartışmalara zemin hazırlayan yazılar yazdı.
Çeviriyle, bir ölçüde şiirin yeniden yazılması söz konusu olsa da Enver Gökçe, A.Kadir, Sabri Altınel, Afşar Timuçin, Asım Bezirci, Turgut-Tomris Uyar, Eray Canberk, Ataol Behramoğlu gibi daha birçok şair çevirmenlerin yaptığı çevirilerle edebiyatımız zenginleşti. Çevirmenin yetilerini ayrı tutarak diyebiliriz ki: Ne kadar karşı görüşte olunursa olunsun, tek yönden bakılmadığında, şiir çevirilerinin yararları da yadsınamayacak bir gerçek olarak karşımıza çıkar.
Ne var ki, daha birçok ülke gibi Gürcü şiir ve şairleri de memleketimizde yeteri kadar tanınmamaktadır. Nanana Gurgenizade ve Eşref Yılmaz’ın Dato Mağradze’den yaptığı “Salve” çevirisi, her şeyden önce bu boşluğu giderme amacına katkı sunuyor.
Yeraltı Yayınları’ndan 2008 yılında çıkan kitap; şairin, çevirmenin ve yönetmenin yazdığı üç ayrı yazıyla okuyucuya sayfalarını açıyor. Şair yazdığı önsözde, “Hoş geldin” anlamına gelen “Salve” sözcüğünün kitaba rastlantısal olarak konmadığını, baba ocağı evlerinin girişinde yazılı olduğunu bildiriyor. “Kazbeg Sokağı No: 14”deki bu eve, aynı adla;
“Ev vardı masa vardı./ Karbeyazı masa örtüsü vardı/ Ve konuk gelen bayram Hiç/ ayrılmadı.// Hiç kimse suskun değildi,/ /Masaya iple bağlıydı./ Anne vardı; temiz masa örtüsü.../ Baba vardı; masada sürahi...// Kalabalık bir peron gibi/ Ünlü de vardı ünsüz de./ Ve anne vardı; beyaz yaka../. Ve baba vardı; gömlekte leke... Geceden kalan sabahın süsü /Duyuluyordu mavi manastırın sesi/ Anne: geniş açılan pencere.../ Baba: odada esen rüzgâr...// Ve sonra bulutlu sınıra yaklaştı/ Sayrılı hüzün,/ Duvarda oluştu gülümseme; b a b a.../ Gülümsemenin yanı başında kutsal mum; ana.../ Ve ev vardı...” dizelerini içeren bir de şiir yazıyor.
Kitabın çevirmenlerinden biri olan Eşref Yılmaz, Dato Mağradze şiirinin özelliklerini; “İnsan yaşamında doğrudan ilişkisi olan birçok eşyanın Dato’nun dilinde ne boyutta kişileştiğine, aşkın pırlanta gibi ve yağmur damlası kadar saflaştığına, somut ve sert varlıkların soyutlaştığına, lirizmin Gürcü dilindeki durumuna ve hamasette kullanılmaya yatkın konuların nasıl da evrensel-leştiğine tanık olacaksınız” diyerek açıklarken, yayın yönetmeni Adnan Acar da kitabın önemini; “Yüzyıllar öncesine dayanan ortak bir tarihe sahiptir Anadolu insanı ve Gürcü toplumu. Bugün sınır komşusu olmasına ve ülkemizde Gürcü kökenli birçok yurttaşımız yaşamasına karşın ne yazık ki çok fazla bilgi sahibi olmadığımız bir yazındır Gürcü şiiri ve yazını. Bu açıdan, çağdaş Gürcü şiirinin en önemli temsilcilerinden olan Dato Mağradze’nin bu kitabı, gerek Gürcistan yazını, gerekse Türkiye yazını açısından önemli bir kazanımdır” diyerek belirtiyor.
Gürcistan’ın milli marşı olan “Özgürlük” şiirini yazan Dato Mağradze, 1962 yılında Tiflis’te doğmuş, uzun yıllar çeşitli edebiyat dergilerinde editörlük yapmış, 1992-1995 yılları arasında kültür bakanı, 1999-2001 yılları arasında da parlamento üyesiyken, sanat çalışmaları üzerinde yoğunlaşma kararıyla kendi isteğiyle milletvekilliğinden ayrılmıştır.
Ulusal ve uluslararası birçok ödülün sahibi olan Dato Mağradze’nin; “Işınım teyelliyor sahneyi/ Ve tozlu dizeler/ Sesleniyor boşluğa,/ Nereye çekildi benim dinleyicim/ Bıraktı beni ağır duman altına/ Alanımın genişliği/ Çizilir yeniden şahinin ıslığıyla.// Sadece senin yüzünü arıyorum/ İnanıyordun çünkü yıldızı yakalamaya” dizelerinde görüldüğü gibi yerel kaynaklardan yararlanıp, içselleştirdiklerini soyutlayarak ifadelendirmek gibi bir yöntemi var. Dato Mağradze’nin tipik çalışmalarından biri de, aşağıya birkaç bölümünü alıntıladığım; “Şair + kadın,/ Şair + mermi,/ Her şeyin soluk /Adı var /Hedef şairi/ Alana kadar,/ Yerleşiyor/ Adan Z’ye.// Birden şimşekleniyor/ Takvim yaprağından/ Yontulmuş/ Soluk tanyeri/. Şair + kadın,/ Şair + borç,/ Kemikten eti/ Sıyırana kadar,/ Kollu çalgılı/ Tefecinin borcu,/ +göklerin borcu, /+toprağın borcu.//… Mareşalin apoletini/ Havva getirir Ve/ kendisi için açılmış/ Deftere girer.// Şair + kare Şair +/ flaş Evin dışında/ Yanık bir keş.../ Çalar zilleri,/ Güneşte kurumuş/ Damla damla Ay/ Gelir fırtına gibi.//… Oduna rende çok pahalı geli-yor,/ Kilerde kutsal şarabı/ Pegasus* içi-yor.//Sıkıntılı boşluğa/ Kanat vermesi gerek;/ Yol vermesi gerek,/ Ses vermesi gerek,/ Şair + şimşek! Tek/ taraflı aşk, Heyecanlı/ duyguya + -alfa...” dizeleriyle örgülenen ve çağrışımlara, gelenek-göreneklere, dil inceliklerine dayalı olan “Şair +” adlı şiiri. İşte burada şiirin yazıldığı dili bilmemenin zorluğu başlıyor çünkü. Yani iş okuyucuya kalıyor.
Bize de, şairine ve çevirmenlerine teşekkür etmek düşüyor.
Güngör Gençay

Evrensel'i Takip Et