20 Şubat 2009 00:00
ÖZGÜRCE
15 Şubat İstanbul mitingi, belki bildiğimiz ama pek çok zaman görmezden geldiğimiz kimi gerçekleri bir kez daha görünür hale getirdi
15 Şubat İstanbul mitingi, belki bildiğimiz ama pek çok zaman görmezden geldiğimiz kimi gerçekleri bir kez daha görünür hale getirdi. 15 Şubatta Türkiye işçi sınıfı, tüm renkleriyle ve tüm çelişkileriyle Kadıköydeydi
Mitinge katılanlar, Kadıköyde yapılan diğer mitingler gibi iki ayrı kolda toplandılar. Haydarpaşa tarafında Türk-İş sendikaları, Halkevleri ve EMEP, Altunizade tarafında ise KESK ve DİSK ile birlikte TKP, ÖDP ve diğer sol gruplar vardı. Yürüyüş öncesinde her iki tarafı da gezdim. Daha önceki izlenimlerim Türk-İşin bu tür mitinglerde sembolik olarak bulunduğu idi. Örneğin 2001 krizinin en can yaktığı dönemde 14 Nisan 2001de Türk İşin Tandoğan mitingini izlemiştim. Son derece göstermelik, laf olsun diye yapılmış bir mitingdi. Türk-İş, 1 Mayıslarda da genellikle meydanda sembolik olarak bulunurdu. Ama bu kez ilk defa Türk-İş, 15 Şubat mitingine daha önce benim tanık olmadığım kadar büyük bir kitleyle katılmıştı.
Miting öncesinde Türk-İşin ve özellikle de Türk-İş içerisinde Türk Metalin Ergenekon davasından yargılanan başkanı Mustafa Özbek için bu mitinge katılacakları söyleniyordu. Ama Türk-İş kortejinde hava hiç de öyle değildi. Türk Metal kortejinin önünde 20-30 kişilik Türkçülük ve Özbek sloganları atan, Özbekin resimlerini taşıyan bir grup vardı ama onlar dışındaki Türk Metal ve Türk-İşe bağlı diğer sendikaların üyesi on binlerce işçi; işleri, aşları için oradaydı. Kocaelinden, Bursadan, Zonguldaktan, Çerkezköyden, Gebzeden krizin faturasının kendilerine ödettirilmesine karşı çıktıkları için mitinge katılmışlardı. Türk Metalli, Türkiye Maden-İşli, Genel Maden-İşli, Yol-İşli, Basisenli, Petrol-İşli, Deri-İşli, Hava-İşli ve diğer tüm sendikalara üye işçilerin dilinde AKP Hükümetine, sermayeye karşı işçilerin birliği sloganı vardı.
Mitingin diğer koluna gelince; KESK ve DİSKten katılım Türk-İşe göre daha azdı. Bu tarafta da dillerdeki sloganlar diğer taraftan çok da farklı değildi. Miting meydanına doğru sağlı sollu yürüyüşe geçildiğinde ortada bir yerlerde her iki tarafı da izlemeye çalıştım. Görüntü son derece ilginçti; bir tarafta ana firmalarda çalışan Türk-İş üyesi emekçiler, diğer tarafta ise yan sanayide çalışan DİSK üyeleri ile çoğunluğu kayıt dışı alanda çalışan, güvencesiz, sendikalaşma hakkı bulunmayan çeşitli sol örgütlerin üyeleri
Bugüne kadar birbirlerinden ayrı imiş gibi gösterilen, hatta birbirine düşmanlaştırılan bu iki grubun bir araya gelmesi son derece önemliydi. Bu birlikteliği sağlayan ise kapitalizmin içine girdiği krizdi.
Evet, krizin hikmetine bakın ki yine kapitalizmin son derece bilinçli bir biçimde ayrı düşürdüğü bu iki emekçi kesimi krizin ateşiyle bir araya getirmişti. Miting sırasında benim de paylaştığım bir kaygı; bu iki kesimin, özellikle Özbek provokasyonu ile birbirine düşmesi idi. Ama Türk Metal kortejinin önündeki 20-30 kişilik grubun yaratmaya çalıştığı karmaşa, başta Türk Metalin duyarlı üyeleri olmak üzere mitinge katılan emekçiler tarafından boşa düşürüldü.
İlginçtir, AKPye karşı her fırsatı değerlendiren muhalif medya; AKP Hükümetine yönelik en büyük eylem olmasına rağmen, 15 Şubat mitingini sermayeye, yani kendisine karşı emekçileri birleştirdiği için görmezden gelmeye çalışmıştır.
Sözün özü: İşçi sınıfı, tüm kesimleriyle krize karşı mücadele iradesini 15 Şubatta bir kez daha göstermiştir. Şimdi bu iradeyi, işçi sınıfının tümünü kapsayan kararlı bir mücadeleye dönüştürme görevi konfederasyon ve sendika yönetimlerine düşmektedir.
ÖZGÜR MÜFTÜOĞLU