22 Şubat 2009 01:00
İnsanlığın şehri Mardin... Turabdin...
11 Şubat Mor Gabriel manastırının mahkemesi için gittiğim insanlığın şehrinde Yaşar Kemalin diliyle Karıncanın Su İçtiği yerden, dillerin ve dinlerin şehri cümlesinin çok yetersiz kaldığını söyleyebili-rim. Ziyaret ettiğim Kürt ailelerden tutun, Arap, Ermeni ve Süryani ailelerde gördüğüm ortak bir şeydi barış. Sofrasını ve yüreğini açan her evde o kadim toprakların kokusundan olsa gerek, sevgiyle yoğrulmuş diller köprü oldu Egenin sularına
Mahkemeye Avrupa basınının yanı sıra Avrupa Asuri, Arami, Süryani dernek ve federasyon temsilcileri, diasporadan gelen gözlemciler, Türkiyeden dayanışma için gelenler; Mıhellemi derneği kurucu başkanı Mehmet Ali Aslan dışında, Mardin DTP İl başkanı Hilmi Öncü, DTP Batman Milletvekili Ayla Akad Ata, İdil Belediye Başkanı Resul Sadak, Midyat DTP belediye başkan aday adayı Yüksel Aslan, Midyat DTP İlçe başkanı Aziz Bilginin ziyaret ve desteği o kadar anlamlıydı ki Mor Gabrieldeki sorunun Kürt-Türk-Süryani-Arap halklarının dayanışmasıyla aşılabileceği mesajı bu destekle verilmiştir. Bu topraklardaki arazi anlaşmazlığındaki taraf olan korucuların ve arkasındaki gücün AKP Mardin milletvekili Süleyman Çelebi olduğu mahkeme koridorlarında da ayan beyan herkesçe görülmüştür.
1611 yıllık tarihi bir yapı olan Mor Gabriel Manastırı, Süryaniler için sadece bir ibadethane değil bir yaşam biçimidir, sevgiye ve kardeşliğe dönüşün de bir simgesidir. 1915ten bu yana solan renklerin arasına Süryanilerin de girmemesi için; Türkiyede yaşayan bütün halkların bu onurlu direnişte, mahkemede yer almak istemesi, mahkemenin de salonun darlığını bahane edip almak istememesine rağmen mahkemenin vereceği karardan da çok daha önemli ve anlamlı bence.
6 Mayıs 2009 tarihine ertelenen duruşmanın, 3 fidanın idam edildiği güne tekabül ediyor olması da sadece acı bir tesadüf olsa gerek. 1938de sınırları çizilen manastırın 2008 Türkiyesinde AKPli Süleyman Çelebiye bağlı 4 köyün, birileri tarafından kışkırtılarak toprak istemesi, teknik bir davadan çok siyasi bir erkin olaya müdahale etmesi şeklinde de algılanabilir. Hiçbir toprak parçası insan yüreğinden daha kutsal olamaz. İnsan yoksa o kadim toprakların anlamı ne? Bu topraklar hepimize yeter. Yeter ki sevgi penceresinden bakalım. Gün ışığı gözlerimizi sevgiye, barışa, huzura açtığımız gün inanıyorum ki bu topraklar barışın türküsünü hep bir ağızdan söyleyecek
Mor Gabrielde konakladığım 2 gece boyunca diasporadan, Avrupadan, Türkiyeden gelen sayısız basın, Der Spigelden tutun da yurtdışındaki dernek ve temsilcileri; İsveç Asur Demokratik Örgütü, İsveç Asur Federasyonu, Almanya Süryani Arami Federasyonu ve Almanya Hristiyan Demokrat Parti Meclis Üyesi Gril Kos, Hollanda siyasi temsilcileri, Hollanda PVDA temsilcisi Atiye Hamri, İsveç milletvekili Yılmaz Kerimo, Avrupa Komisyonu Türkiye delegasyonu büyükelçiliği adına Sema Kılıçer ve adını sayamadığım yüzlerce dostumda gördüğüm tek şey, memleket hasreti.
Mardin özlemlerin şehri. Bu yüzden özlem kokar bu şehir, bu topraklar nicedir. Yaşadıkları ülkelerde kendilerinden uzaklar Turabdine yakın oldukları kadar. Uzaklık insanın içindeki yalnızlıkta gizlidir. Yurtdışında yaşamak zorunda kalan dostlarla sohbetleri-mizde kahır süzülüyor dudaklarından, repliklerinde hep aynı hüzün... Buraya dönmek mi daha zor, yoksa orada yaşamak mı memleket kokusuyla? İki bilinmeyenli denklem gibi birbirine karışıyor duygular. Dudaklar suskun, gözler kendi ülkesine yasak düşlerin sevdasıyla yaşıyorlar. Hep kendimizden olmayanı ötekileştire ötekileştire insanlığımızı kaybettik 1915ten bu yana. Aslında soldurulmaya çalışılan salt Süryani halkı değil, orada Süryanilerin şahsında barış ve büyük insanlık yok ediliyor. Medeniyetin ve dinlerin beşiği olan bu şehirde gözler hep korkuyla beslenmiş yüzyıllardır. Turabdinde değişmeyen tek şey bu olsa gerek. Turabdin ağlıyor, bir şehir Mor Gabriel ile yok oluyor. Dicle ve Fırat hüzünlü akmasın artık, sularında huzur ve kardeşlik çağlasın o kadim topraklarda. Kan yerine barış çiçekleri koksun bundan gayrı. Gelin hep birlikte ezberimizi bir kez olsun bozalım! Ezidileri kaybettik, yok ettik. Hiç olmadı, bu en eski uygarlığın temsilcisi olan Asurileri, Aramileri, Suryanileri yaşatalım hep beraber! En büyük yolculuğu yaşadım. Kilometrelerle ifade edilemeyen içimdeki yolculuk. Süryani kardeşliğine ve sevgisineydi yüreğimin her bir adımı. Gecikmiş bir özrü iletmekti sahiplerine kendi adreslerinde.
Yaşasın halkların kardeşliği!..
Süryanilerin sesine ses olmak için ben ötekiyim diyebilen herkese çağrımızdır. Bu kampanyanın mimarı olarak Mor Gabriel manastırı için açtığımız kampanyaya www.morgabrieledokunma.coma desteklerinizi bekliyoruz.
Zeynep Tozduman
Evrensel'i Takip Et