10 Ocak 2012 08:46

Sömürü cenneti Hugo Boss

Dünyada pek çok yerde fabrika ve mağazaya sahip Alman Firması Hugo Boss’un Ege Serbest Bölge’de kurulu fabrikasında sendikalaştıkları için işten atılan işçilerin direnişi 100 günü geride bıraktı. Fabrikada çalışan 3 bin 750 işçinin yarısından fazlası kadın. Hugo Boss, dışarıdan bakıldığında işçi

Paylaş
Ayşe Turaran / Eda Aktaş

Bir Hugo Boss işçisinin fabrikadan başka bir hayatı yok. İşe giriş çıkış saatleri diğer işyerlerinden çok farklı olduğu için sosyal yaşamdan soyutlanıyorlar. Bu çalışma düzeninde işçilerin eşini, çocuklarını günlerce göremedikleri oluyor. Talep edilmesine rağmen bir kreş yok. Çocuklar ya eve kilitleniyor ya da bir komşuya, akrabaya bırakılıyor. Akıllar da gün boyu onlarda…
Sendikaya üye olmaları bu çalışma düzenini değiştirmek ve insanca bir yaşama kavuşmak içindi, ancak direnişçi kadınlar başka şeylere de kavuştular bu süre içinde, dayanışma ve mücadelenin öğrettikleri hayata öyle izler bırakıyor ki! Onlardan dinleyelim:
Nasıldı çalışma koşullarınız? Nedir sizi sendika mücadelesine götüren?
Hacer Karsak: Kendi aramızda iyi bir dayanışma var. Herkes soruyor ne zamana kadar sürecek diye. Sonuna kadar sürecek, sendika girene kadar devam edecek direnişimiz. 18 yıldır tekstil fabrikasında çalışıyorum. 10 yıl farklı bir fabrikada çalıştım, 8 yıldır Hugo Boss’ta çalışıyorum ve hiç böyle bir şey görmedim. Çalışanlar bir robot gibi. Çalışma sisteminde çok büyük bir baskı var. Yöneticilere karşı hiçbir şey söyleyemiyorsun. Kendinizi savunduğunuzda direk kapıyı gösteriyorlar. Disiplin kuruluna yolluyorlar. ‘Karanlık Oda’ dediğimiz bir yer var oraya gönderiyorlar. Beş kişi ile karşılaşıyorsun, hepsi farklı farklı sorular soruyor. Kendini savunmaya çalışıyorsun ne kadar savunabilirsen...
Seher Salsöz: 13 ay kadar çalıştım Hugo Boss’ta, sendikalı olmak isteyince işten çıkarıldım.
İçerideki şartların çok zor olmasını mı anlatayım, çalışanların robot olarak görülmesini mi? En azından sendikalı olursak bu şartların değişeceğini, hakkımızın korunacağını düşündüğüm için sendikalı oldum.
Eylem Çelik: 5 yıldır Hugo Boss’ta çalışıyorum. Çalışma koşulları çok ağırdı. İlk defa kendimiz için bir şey yapmanın vermiş olduğu bir güven var. Örgütlüyüz mücadele veriyoruz, sendika üyesiyiz artık ve bireysel mücadele vermiyoruz. İşverenin söz hakkı kadar bizler de söz hakkına sahip olmak istiyoruz.
Gülten Cengiz: Performansa göre çalışma sistemi var. 80’in altına düştüğün zaman seni ya işten çıkarıyorlar ya da eğitim merkezine gönderiyorlar. Performansı tamamlaman için hiç durmadan çalışman gerekiyor. Böyle olunca meslek hastalığı dediğimiz boyun ve bel fıtığı gibi hastalıklar meydana geliyor. Performans düşüklüğü olmasın diye su bile içemiyorduk. Su içtiğimizde lavaboya gideceğiz. Bunlar da performansı etkiliyor. Ekip lideri gelip söylediği zaman da moral bozukluğuyla daha fazla çalışmaya başlıyorsun ve daha çabuk yoruluyorsun. Bunları yaşadık ve içeride arkadaşlarımız hâlâ yaşamaya devam ediyor.

Fabrikada çalışan işçilerin çoğunluğu kadın, ama sendikal mücadeleye kadınların daha az katılabildiğini görüyoruz. Mücadelede kadın olmanın zorlukları nelerdir?
Eylem Çelik: Eşim de bana destek veriyor. Oturup birlikte karar aldık mücadeleye başlamadan önce. Çünkü daha insanca çalışma koşullarının oluşmasını istiyoruz. Dışarıda direnişte kadın sayımız daha az görünüyor ama içeride sendikalı birçok kadın arkadaşımız var. Onlar da mücadeleyi içeriden yürütüyorlar.
Hacer Karsak: Kadın hastalıkları olduğu zaman çalışmak her kadın için zor bir hal alıyor ama içeride hemen revire gönderip bir ilaç veriyorlar ve çalışmaya devam ediyorsun. Ya da tansiyonun düştüğü zaman hemen, “Bir tuzlu ayran iç” diyorlar, tekrardan çalışmaya başlıyorsun. Burada içeriden daha özgür ve daha rahatız. İnsan içeriden çıktıktan sonra özgürlüğüne kavuşmuş oluyor.  Sürekli göz hapsindesiniz, her attığınız adımın hesabını soruyorlar. Çalışma koşullarından dolayı hastalıklar oluyor ve fizik tedaviye gitmek zorunda kalıyoruz. Ama gittikten hemen sonra hiç dinlenmeden işe başlıyoruz. Dışarıda mücadele verirken daha rahatız ve özgürüz direnişe de devam edeceğiz.

İşten çıkarıldınız ve direnişte olmayı tercih ettiniz, hayatınızda neler değişti?
Gülten Cengiz: Maddi olarak bir etkilenme oldu. Çocuklarımıza anlatmaya çalışıyoruz istekleri alamadığımız zaman zorluk oluyor bizim için. Ama direnişe başladıktan sonra pek çok kişi ile tanıştık. Pek çok yere gittik. Sorunlarımızı anlattık. Bizim gibi olanlarla tanıştık. Bunlar da bizim ufkumuzu açtı. Bizim buradaki beklememizdeki sebep sadece kendimiz için değil asıl içerde hala zor koşullarda çalışan arkadaşlarımız için.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

İNSANLAR DOĞRU BİLDİKLERİNİ BİLE KORKUDAN YAPAMAZ HALE GELİYOR
Fabrika önünde direniş sürerken bir yandan da fabrikada üretim sürüyor maalesef. Nedenini “yaşam şartlarının zorluğuna” bağlıyor direnişçi kadınlar. “İçerideki arkadaşlarınızla ilişkileriniz nasıl?​” diye soruyoruz, Seher Salsöz, patronun halen çalışan işçiler üzerindeki baskısının hangi boyutlara varabileceğini şu sözlerle aktarıyor: “Çoğu korktuğu için görüşmek istemiyor. Sürekli tehdit var. İçeride imza toplandı, ‘Rahatsız oluyor musunuz?​’ diye. İmza atmayanlar işten çıkarıldı. Facebook’tan ekli olan arkadaşlar bile ‘Neden ekledin onu?​’ diye sorgulandılar”. Hacer Karsak da içerideki arkadaşlarıyla telefonla bile görüşemediklerini anlatıyor: “bizleri arayan arkadaşlarımızı sürekli işten atmakla tehdit ediyorlar. İnsanlar inandıkları ve doğru bildikleri şeyleri bile korkudan yapamaz hale geliyor. Yaşam şartlarının zorluğu ve geçim sıkıntısından dolayı da işten atılmamak için susmayı tercih ediyorlar.

EKMEĞİMİZLE OYNADILAR, BU DA ŞİDDETTİR
Burada verdiğiniz mücadelede gördüğünüz bir şiddet var aslında. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
Eylem Çelik: Kadın sadece fiziksel şiddet görmüyor. Sınıfsal yönden de şiddet görüyor. Fiziksel açıdan daha zayıf görüldüğü için emeği daha çok sömürülüyor. Feodal bir toplumda yaşadığımız için bu her yerde kadınların şiddette maruz kalmasına neden oluyor. Biz de çalışırken performans düşüklüğünden dolayı psikolojik olarak şiddete maruz kalıyorduk.
Gülten Cengiz: Bana göre şiddet sadece fiziksel değil. Bizim ekmeğimizle oynadılar. Bu da bana göre bir şiddettir. İçeride çalışma şartlarımız ve konuşarak uyguladıkları şiddet var. Bunların hepsini yaşıyoruz.

ÖNCEKİ HABER

Zor zamanlardı, ama ben kazandım!

SONRAKİ HABER

KAYSERİ’DE KURULU KUMTEL SOBA FABRİKASI’NDA ÇALIŞAN KADIN İŞÇİLER ANGARYADAN TACİZE YAŞADIKLARINI ANLATTI

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa