10 Ocak 2012 08:37

Zor zamanlardı, ama ben kazandım!

Keşke bu yazıyı imzasıyla, resmiyle yollayabilseydik. Ne yazık ki ülkemiz henüz öyle bir olgunluğa erişemedi. Aşağıda yazılanları yaşayan genç kadın, çok yakınımızdan biri. Sokakta yanından geçerken “Ne kadar güzel, keşke onun gibi saçlarım olsaydı” ya da “Pek hoş bir kız, tıpkı benim kızım gibi..&rdquo

Paylaş

Keşke bu yazıyı imzasıyla, resmiyle yollayabilseydik. Ne yazık ki ülkemiz henüz öyle bir olgunluğa erişemedi. Aşağıda yazılanları yaşayan genç kadın, çok yakınımızdan biri. Sokakta yanından geçerken “Ne kadar güzel, keşke onun gibi saçlarım olsaydı” ya da “Pek hoş bir kız, tıpkı benim kızım gibi..” diyebileceğimiz bir genç kadın. Sağlık işkolunda çalışırken bir yandan da yüksek öğrenimini tamamlamaya çalışıyor. Çok güzel resimler yapıyor, en kısa zamanda Güzel Sanatlar’da da eğitim alabilmeyi düşlüyor. Onunla geçen ay dergimizin dağıtımında tanıştık. Gözlerine yerleşmiş mücadele ışığı bizleri çok etkiledi. Artık beraber mücadele etmenin keyfini yaşıyoruz.
Kadıköy’den Ekmek ve Gül Okurları




Dışarıdan bakıldığında kendi içinde bir birliği ve mutluluğu olan bir ailenin parçası oldum. Dışarıdan bakıldığında kendi içinde bir birliği ve mutluluğu olan bir sülalenin parçası da oldum. Hatta dışarıdan bakıldığında ahlaki birliği olan bir toplumun, milli bir birliği olan vatanın, dini bir birliği olan insanların da parçası oldum.
Bunda bir sıkıntı yok.
Fakat biraz daha yakından bakarsanız; insanların birbirlerinin boyunlarına geçirdiği dişleri, çelişki dolu din-ahlak anlayışlarını ve bu kargaşada oyuncak olmuş bireyleri rahatlıkla görebilirsiniz.
Peki ben bu insanların arasında nasıl bulundum?
Farkında olarak mı? Hayır!
İsteyerek mi? Hayır!
Doğarak. Sadece doğarak...

Şimdi Merhaba
Ben eski bir oyuncak. Bedenimi ve aklımı bunca baskıdan sonra geri kazanmam pek de kolay olmadı. Hala iç çatışmalar yaşamadığımı söyleyemem. Kolay değil yıllarca istemediğim bir hayatı yaşamak için eğitim aldım ben. Kuralları oldu yaşamımın. Hem memelerim çıkmadan önce hem memelerim çıktıktan sonra.
Size memelerimsiz günlerimi anlatmayacağım. O yaşlarda canınız pek de düşünüp taşınmak istemiyor. Zaten kimse de sizin neler  düşünebileceğinizle ilgilenmiyor. O zamanlar sağlığınızın yerinde olması herkes için yeterli.
Ben size o “davetli” misafirlerden sonrasını anlatacağım.
Aranızda memeleri çıktığına sevineniniz elbette olmuştur. Ben şahsen sevmiştim onları. Vücudumun değişimi ürkütmemişti beni. Büyümek güzeldi, iyi şeyler yapacaktım.
Ressam olacaktım mesela... Her sabah yüzümde çiçekler açacaktı...
Olmadı!
Yalnız bir gariplik vardı. Benim dışımda sevinen olmamıştı büyüyüşüme... Regl olduğumda annem kızgın kızgın bakmıştı mesela. Teyzem ‘bol giyin, gösterme şunları, ayıp’ demişti. Babam ‘erkeklerle ne işin var senin’ diye azarlamıştı...
13 yaşında başörtüm olmadığı için rezil bir aile ünvanını bile aldırmıştım aileme. Hem de beni yıllarca taciz eden dindar bir adam tarafından.
Bu arada hemen size Türkiye’de din nasıl kullanılır bir anlatayım. Çok dindar bir eniştem vardır. Takkesiz gezmez. Şalvarsız sokağa çıkmaz. Kızını, yedisinde eve kapattı. Ha evet saçlarınıda. Maksat din olsun. Korkarlar kendisine laf etmekten, bir bildiği vardır. Aslında bin bildiği vardır da gizler. Bir gece, ben penis nedir bilmezken, yattığım yatağa ilişti eniştem.
Bir sıkılma şiddetiyle uyandım. Uyu uyu sen, dedi. Arkamdaki sert şeyin ne olduğunu da ne yaptığını da uzun zaman farkedemedim. İçime girmedi, herhalde ağlayacağımdan korktu. Bana böyle bir fedakarlık yaptığı için kimseye anlatmadım eniştemin bana sıkı sıkı sarıldığını, arada popomu ellediğini, lise çağına geldiğimde bana dini nikah teklif ettiğini...
Din kötü bir şey değildir elbet. İnanca saygım var benim de. Din yeri geldiğinde büyük bir dayanak fakat arkadan dayıyacak bir penis olmamalı...
Ne zaman “Neden?​” diye sorsam, karşıma kocaman bir din koydular. Din onu bunu şunu gerektirirdi. O zamana kadar öğrenmediğim herşey bir anda aklıma oturacakmış gibi.
Kusursuz bir kabul beklediler benden. Edemedim tabi elimde değildi. O kadar tutarsızcaydı ki istekleri anlam veremiyordum, sorduğumda ise cevap alamıyordum. Çok üstelerse cehenneme gidiyordum. Zor zamanlardı. Fakat kısa sürdü. Çünkü buna daha fazla izin vermemeyi seçtim. Haksızlıktan hakkı çıkardım, yozlaşmış dinlerinden dinsizliği. O kadar iyi çözdüm ki içlerini, benden korktular. Sonra, korkuları şiddete dönüştü.
İlk dayağımı yediğimde ise şunu dedim; “Hadi bir daha vur!”
Yaşadığım hiçbir şeyden pişman olmadım. Zaman zaman acısını yaşarım elbet, fakat ben kazandım. Bana özgürlüğümü vermek zorunda kaldılar. Bunun yanında ben ailemi de geri aldım. Varlığımı ve fikirlerimi kabul ettiler. Bana saygı duymayı başardılar ve bana aralarında nefes alabileceğim kadar yer açtılar.
Gerçi yerimde oturmaya niyetim yok şimdilerde. Büyük işler peşindeyim. Yaşadığım sıkıntıları, tek bir hemcinsimin bile yaşamasına tahammül etmeyeceğim.
Bu yüzden çabalıyorum.
Ve bu yolda hep aklıma şu geliyor; Ailem değiştiyse, mahalle de değişir!

ÖNCEKİ HABER

Bu kadınlar depremi her gün yaşıyor

SONRAKİ HABER

Sömürü cenneti Hugo Boss

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...