28 Şubat 2009 00:00

Biz on kişi değiliz çok daha kalabalığız!

SABAH ATV GREVCİLERİ, KENDİLERİNİ YALNIZ HİSSETMİYOR

Paylaş

Güzel bir müzik eşliğinde, ‘Türkiye Cumhuriyeti’ni biz kurduk’ cümlesiyle başlıyor reklam; sağcısı, solcusu, Sünnisi, Alevisi, eğitimlisi, alaylısı, Kürdü, Çerkezi, doğulusu, batılısı bu ülkeyi hep birlikte kurduğumuzu anlatıyor. “Bu ülkeyi biz kurduk, özgürce kardeşçe yaşayalım diye. İnsanca yaşayabilmek için. Şimdi söyleyin hangi tarafımızdan vazgeçelim” diye bitiyor reklam filmi. Güzel görselliklerle süslü reklamı izleyenler mutlaka etkileniyor. Bu reklam kimin biliyor musunuz? 13 Şubat’tan bu yana kapısında grev pankartının asılı olduğu Sabah gazetesinin. Hani, herkesin özgür ve bağımsız bir basından söz ettiği ancak hiçbir patron gazetesinde yer almayan grevin yaşandığı Sabah gazetesi. Hani, Ciner Grubu’ndayken devletin el koyduğu, daha sonra hükümete yakınlığıyla bilinen Çalık Gurubu’na satılan Sabah Gazetesi…
Sabah ve atv grubundaki grevle bir kez daha gündeme gelen basın emekçilerinin çalışma koşulları, basın özgürlüğü bu reklamlarla ne kadar bağdaşıyor? Basın emekçileri gerçekten halkın haber alma özgürlüğü için mi, patronlarının çıkarları için mi çalışıyorlar? Ya da patron gazeteleri için bunlar ne kadar önemli? Yüzlerce kişiyle sendikaya üye olan en son 10 kişiyle greve çıkan Sabah ve atv grevcileri, hem bunların yeniden tartışılmasına neden oldular, hem de gerçekten özgür, gerçekten bağımsız bir basın için verilen mücadeleye umut kattılar.
ÇALIŞMA KOŞULLARI ÇOK AĞIR
Hiçbir zaman fazla mesai ücreti hak edemezler. Çünkü imzaladıkları sözleşmeye göre 270 saat patron için çalıştıktan sonra fazla mesai hakları olabilir. Bu, gazete Ciner Grubu’ndayken de, TMSF’deyken de, Çalık Grubu’ndayken de böyleydi. Sabah ve atv grubunda çalışanların önemli bir bölümü 212 sayılı basın Kanunu’na göre sigortalı değildir. Gerçi sendikadan istifa etmeleri karşılığında bazı çalışanlara yapılmıştır ama hâlâ çalışanların önemli bir bölümünün 212’si yoktur. Ya da aynı işi yapan kişiler arasında ücret adaletsizliği-uçurumu vardır. Bir kişi 4 bin lira alırken aynı işi yapan başka birisinin ücreti onun 4’te biri olabilir. Ya da hayatı boyunca gazetecilik yapmamış birisi başka meziyetleri nedeniyle gelip başınıza müdür olur vs. vs. Sabah grubunda 13, spor servisinde ise 10 yıldır editör olarak çalışan Mete Öztürk, Sabah çalışanlarının çalışma koşullarını bu şekilde anlatıyor.
PATRON SENDİKA İSTEMEDİ
TMSF döneminde başlayan sendikalaşma süreci çalışma bakanlığının 8 ayda yetki başvurusuna cevap vermesi ile devam etti. Bakanlğın 8 ayda vermediği yetkiyi mahkeme 1.5 ayda verdi ve toplusözleşme süreci başladı. Sendika ile patron arasında başlayan görüşmelerin başında ilk önce bazı maddelerde anlaşma sağlanır ancak nedense ücret maddelerine gelince patron masadan kalkar. Oysa ücret teklifi dahi yapılmamıştır. “Asıl amaçları, sendikayı istememeleriydi. O yüzden çalışanlara baskı yapıldı, İstifa zorlandı” diyen Öztürk, yaşananların grev sürecine kadar geldiğini ifade ediyor.
AZ DEĞİLİZ!
Yüzlerce üyeden sadece 10 kişinin greve çıkması ilk başlarda biraz garipsendi ancak onlar kendilerinin yeterince kalabalık olduğuna inanıyor. “Biz kendi aramızda kendimize mahallenin delisi diyoruz. Ben tek kalsaydım da greve çıkacaktım. Şimdi 9 kişi daha var ve kendimi çok kalabalık ve mutlu hissediyorum” diyen Öztürk, “Böyle olması gerekiyordu ben işçiyim birçok gazeteci arkadaşımız kendini böyle görmese de çok ciddi sömürülen işçileriz. Olması gereken buydu. 10 kişi aldık bu kararı. Kendimizi 10 kişi görmüyoruz. Çok kalabalığız” diye devam ediyor sözlerine.
BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ İÇİN
Tüm basının özgür olması için, çalışanların daha özgür olması ve daha iyi şartlarda çalışması için greve çıktıklarını anlatan Öztürk, bu nedenle tüm basın çalışanlarının kendilerine destek vermesini istiyorlar. Bu nedenle sendikanın önemini anlatan Öztürk, bunun sağlanması halinde editoryal özgürlüğünde geleceğini ifade ediyor. “Sendikanın vereceği güç en azından kendimize uyguladığımız sansürü engelleyecek. Ancak kendini güçlü hisseden gazeteci editoryal anlamda biraz daha etkili olacak.
Bu sektör 30 yılda çok şey kaybetti. Bizim şöyle rüyalarımız da var sadece editoryal bağımsızlık falan değil, bir sonrası kendi genel yayın yönetmenimizi kendimiz seçmek istiyoruz. Başımıza başka meziyetleri nedeniyle getirilen insanlarla çalışmak istemiyoruz” diye hedeflerini anlatıyor. Belki bunların hayal olarak bile düşünülemeyeceğini anlatan Öztürk, grevin bunların başarıya ulaşması için bir başlangıç olduğunu ifade ediyor. Basın emekçilerinin gözünün üzerlerinde olduğunu bildiklerini de belirten Öztürk, “Onlar bizim haberlerimizi giremeseler de gözleri bizim üzerimizde. Bu yüzden destek istiyoruz. Haber yapamasalar da gelsinler buraya bize destek versinler” diye herkesi kendilerine destek olmaya çağırıyor. (İstanbul/EVRENSEL)
EMİNE ARSLAN HABERİNİ GİRMEDİLER

Alper Tulgaçatal Sabah dergi grubunda 5 yıldır foto muhabiri olarak çalışıyor. O da diğer arkadaşları gibi çalışma saatlerinin esnekliği, ücretler, baskılar nedeniyle sendikaya üye olmuş. Her şeyin patronun iki dudağı arasında olmasına karşı olduğu için haklarını alabilmek için sendikaya üye olduğunu anlatıyor Tulgaçatal. Ama en fazla da bağımsızlık istediği için sendikalı olduğunu ifade ediyor. Sonra bir örnek veriyor: “Sendikalı olduğu için işten atılan Emine Arslan’ın haberini yaptık. Bir türlü giremedik. Çünkü patron reklam veriyor. Kadıncağız haklı davalarını kazandı, her şey ortada ama biz haber yapamıyoruz. Ya da kime yakınsan ona karşı haber yapamazsın. Hükümet tarafındaysa başdakiler, ona karşı bir şey yapamazsın. Artık bunların değişmesi için gazetecilik yapmak için bu yola girdik Sonuna kadar da gitmeye kararlıyız.”
Ercan Karakaya
ÖNCEKİ HABER

Tuzla tersanelerinde işçi kıyımı sürüyor

SONRAKİ HABER

Mermer fabrikalarında işçi kıyımı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa