10 Ocak 2012 06:00

Kadının adı Eylem

Aslında ne zaman kadınları anlatan, özellikle de kadına yönelik şiddet konusunda biraz da olsa farkındalık yaratan, bir film izlesem içimde garip bir his oluşuyor.Filmin duyulmasını, daha çok ses getirmesini, pek çok yerde bu filmin konuşulmasını istiyorum. Filmde beğenmediğim noktalar olsa da... Çünkü kadın filmleri son yıllar

Kadının adı Eylem
Paylaş
Çağrı Sarı

Aslında ne zaman kadınları anlatan, özellikle de kadına yönelik şiddet konusunda biraz da olsa farkındalık yaratan, bir film izlesem içimde garip bir his oluşuyor.
Filmin duyulmasını, daha çok ses getirmesini, pek çok yerde bu filmin konuşulmasını istiyorum. Filmde beğenmediğim noktalar olsa da... Çünkü kadın filmleri son yıllarda artış yaşansa da pek tercih edilmiyor... Ya da ne zaman bir kadın dizisi çekilecek olursa o ya sündürüle sündürüle bir dram haline geliyor ya da kadın o şiddetin içinde eriyip bitiyor. Buna pek çok örnek sunulabilir. Bu sayfalarda çok defa değindiğimiz “Öyle Bir Geçer Zaman Ki” dizisi aile içi şiddeti yansıtırken bir umut bekledik ama nerelere bağlandı biliyorsunuz. Acıyıp bağrımıza basacağımız bir Ali Kaptan doğurdular. İffet bir kadının tecavüzcüsüne karşı vereceği mücadele olarak yansıtılabilirdi ama biz daha çok terk edilen bir kadının yine başka bir erkeğe dayanarak verdiği mücadeleyi izliyoruz. Bana göre biraz daha olumlu olarak karşımızda duran “Fatmagül’ün Suçu Ne”de suçlular cezasını bulsa da bir oh desek artık... Örnekler çoğaltılabilir.
Ama kadın dizilerinin ve filmlerinin artması farkındalık yaratmak açısından, taş üstüne taş koyması açısından değerli. (Elbette gölge etme başka ihsan istemez diyeceğimiz yapımlar da yok değil) Şiddete karşı işlerin ortaya çıkması, geleceğe yönelik umutlarımızı biraz daha artırıyor. 2012’ye bir ‘kadın’ yapımı bir filmle girmek ve bu filmde ‘mücadele’ vurgusunun ön plana çıkması bu yüzden önemli.

KURTULUŞ SON DURAK
Vizyona dün giren Kurtuluş Son Durak filminden bahsediyorum. Gazetelerin 3. sayfalarında, kıyıda köşede kalmış haberler, hoop çıkmış o sayfalardan gelmiş, senaryosunu Barış Pirhasan’ın yazdığı bir film olmuş. Oyuncular Belçim Bilgin, Demet Akbağ, Asuman Dabak, Nihal Yalçın, Ayten Soykök Kurtuluş Son Durak’ta buluşmuş. Dışarıdan, sessiz sakin görünen Saadet Apartmanı’nda yaşayanlar aslında hiç de saadet içinde değiller. Kadınların kimi şiddet görüyor, kimi metres hayatı yaşıyor. Hepsi bu sıkıntıları depresyon ilacıyla atmaya çalışıyor. Yani “Saadet” sadece apartmanın adı... Taa ki apartmanlarına sevgilisi tarafından terk edilmiş, Eylem adındaki kadın gelene kadar. Hayatları bir erkeğe bağlı olmuş ve onların esaretinde yaşayan kadınlar, bu esaretten kurtulmak ve artık mutlu olabilmek için elele veriyor. “Biz her türlü şiddete karşıyız” diyerek mücadele ediyolar. (Bu repliğe filmde sıkça rastlayabilirsiniz) Ancak işler aslında pek de hesap ettikleri gibi gitmiyor. Biraz ellerine yüzüne bulaştırıyorlar. “Şiddete karşıyız” derken istemeden şiddetin en kaba halini uyguluyorlar.
Filmin sonunda mücadeleyi kadınlar kazanıyor. (Belki de filmin en güzel yanı bu.) Elbette her kazanç, öyle çiçek sepeti içinde sunulmuyor. Bu kazanımda bedel ödeyenler de yok değil... Sonra yeni mücadeleler yeni dayanışmalar başlıyor. Altı kadın altı ayrı hikaye var filmde ve aslında her hikaye ayrı bir hüzün. Her üzüntü beraberinde kendi mizahını da yaratır ya, filmde hüzünle tebessüm ettiğiniz gibi zaman zaman kahkaha da atacaksınız.

GÜCÜNÜN FARKINDA MISIN?
Ne kadar güçlü olduğumuzun farkında olursak, birlik olursak başaramayacağımız şey yok.... Film buradan yola çıkıyor. Tarz olarak Amerikan filmlerinden esinlenmiş gibi. Üstelik kadına şiddetle mücadele için değişik bir yol seçiyor. Çok da tasvip edilmeyecek bir yol. Bir nevi altı kişi bireysel bir mücadelede birleşiyor. Belki kadın örgütleri ile nasıl iletişim kurulacağını da fark etseydik iyi olurdu. Çünkü şiddetle mücadele etmek isteyen kladınlar hala nerelere başvurabileceğini bilmiyor. Bu bilmeme durumu başka bekleyişlere yol açabilir. Derdi, sıkıntısı olan şiddet gören her kadın, hayatına bir ‘Eylem’ karakterinin girmesini bekleyebilir. Ama her şeye rağmen, şiddete uğrayan kadının neden sessiz kaldığı, neden isyan etmesi gerektiği ve neden birlikte olmanın gerektiğini iyi vurguluyor film. Bunu yaparken de kör göze parmak basmıyor. Zaman zaman güldürüp, zaman zaman da merak uyandırıyor. Zaten acı bir olayı, daha da dramatize haline getirip, elimizde mendillerle izletseydi, belki de bir kadına şiddetle mücadele fikri daha ezilir giderdi.
Her neyse, yaşamları 3. sayfaların kıyısına köşesine sıkışmış, çoğu zaman haber değeri dahi olmayan, içinde ancak sansasyonel bir olay varsa belirgin puntolarla haberleşen kadınların hikayelerini ekranlarda görmek sevindirici. Bu işi yıllardır yapmaya çalışan festivaller, duyarlı senaristler ve yapımcılar var elbette. Ancak bazıları çarpıtılmış olsa da bu tür filmlerin sayısında artış yaşanmasında kadınların uyanışı ve mücadele edişinin büyük payı var. Hemen her gün 5 kadının öldüğü Türkiye’de kadınlar artık daha çok mücadele ediyor, ses çıkarıyor, daha çok farkında... O nedenle Kurtuluş Son Durak gibi filmlerin daha çok yapılması, teşvik edilmesi ve daha çok izlenilmesi gerek.

ÖNCEKİ HABER

12 Eylül iddianamesi kabul edildi

SONRAKİ HABER

Taş atmayan çocuklarım olsun istiyorum

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa