10 Mart 2009 00:00
ALBATROS
Darfur da yine dünyanın gözü önünde sürdürülen insanlık trajedisinin baş sorumlusu, Sudan devlet başkanı ...
Darfur da yine dünyanın gözü önünde sürdürülen insanlık trajedisinin baş sorumlusu, Sudan devlet başkanı Ömer Hasan El Beşir hakkında Uluslararası Ceza Mahkemesinde soykırım suçlaması ile açılan davada sonunda tutuklama kararı çıktı. Bu karar, dünyada bir ilki hayata geçiriyordu. İlk kez bir devlet başkanı hakkında, erk başında ve bir insanlık trajedisini inatla dürürürken bir tutuklama kararı çıkıyordu.
Ne yazık ki, TC yönetimi bu konuda iyi bir sınav veremedi. Ama soykırım inkarcılığının resmi bir devlet politikası olduğu ve hala okul çocuklarına bile nefret söyleminin militarizmin siparişi olan onbinlece CD ile sinsice aşılandığı bir ülkede bu şaşırtıcı değil.
Nasrettin Hoca ne demiş damdan düştüğünde, , Bana bir damdan düşmüş bulun!
Kürt sorununda çözümsüzlüğü dayatıp, sorunun kangrenleşmesine neden olan bir politik anlayış bakımından bu şaşırtıcı değil. Sivil yada asker, Darfur ve El Beşir konusunda Türkiyeyi yönetenler arasında bir görüş ayrılığı yok. Nasıl soykırım inkarcılığında ve Kürt sorununun çözümsüz bırakılması konusunda bir ayrım yoksa.
Tarihi Darfur kararına imzasını atan boş biri değil. Arjantinli Luis Moreno-Ocampo, dünya tarihine iz bırakacağa benzeyen hukukçu ve savcılardan biri. Kariyerine Arjantinde devlet kökenli yolsuzlukları soruşturmakla başladı. Sonra Cuntacı generallerin işlediği insan hakları ihlallerini kovuştururken, iyice tanındı. Aslında Arjantindeki Cunta Davası, Nurnberg Mahkemelerinden bu yana dünyada ilk kez ordu üst kademesinin, kitlesel kıyım suçlaması ile yargı önüne çıkarıldığı bir yargı örneği olmuştu. Bu arada Falkland Savaşından sorumlu olan komutanları yargılayan savcı da oydu.
Biz de ise General Evreni ve 12 Eylül vahşetini yargılama girişiminde bulunan cesur Savcı Sacit Kayasunun mesleği elinden alındı. AİHM ise onu akladı.
Sayın Adalet Bakanı, ne zaman ondan özür dileyecek ve mesleğine dönmeye davet edeceksiniz?
Moreno-Ocampo, UCMdeki kariyerine 2003 yılında başladı. Bir çok davada, Afrikadaki savaş ağalarının işlediği suçları kovuşturdu.
Tüm insanlığa karşı suç işlemekle itham edilen El Beşir hakkındaki kararda, El Beşir, devleti ve Cancavit milisleri kullanarak, Darfurdaki etnik gruplara yönelik soykırımdan sorumludur denildi.
Cancavit milisleri, bizim geçmişimizdeki, Balkan halklarına karşı kullanılan Başıbozukların, 1896 kıyımlarının baş sorumlusu Hamidiye Alaylarının, 1915 Felaketinin mimarı Teşkilatı Mahsusanın örgütlediği Çetelerin, ya da günümüzdeki Korucuların bir benzeri. İddianamede, Beşirin başka kişiler eliyle, Darfurdaki Fur, Masalit ve Zağava etnik gruplarına devlet aygıtları, silahlı güçleri ve milis/Cancavit güçlerini kullanarak soykırım suçu işlediği belirtildi. Savcı, Beşiri cinayet, Darfur halkını yok etme, işkence, tecavüz ve 2.9 milyon kişiyi göçe zorlama nedenlerinden insanlığa karşı suç ve savaş suçu işlemekle de itham etti.
Ankara, bir soykırım sanığını ağırlamakta beis görmedi. TBMM, başkanı, Kenan Evren gibi yüzde 90 küsur oyla tek aday olarak devlet başkanı seçilen Beşirin, seçilmiş biri olduğunu söyleme gafletinde bulundu.
Hitler de iktidara seçilmiş bir önder olarak gelmemiş miydi?
Şimdi de BM bünyesinde ona sahip çıkıyor. Yazık, Güvenlik Konseyi üyeliğini kapmak için onca yırtınan bir ülke için ilk somut eylem, bir soykırım sanığına sahip çıkmak. Herhalde psikolojik açıdan da, inkarcı bir geleneğin bilinç altından su yüzüne çıkması.
Bütün bunlar, Filistin e sahip çıkmanın da ne kadar samimi olduğunu sorgulamayı zorunlu kılıyor.
Bir zamanlar Başbakan, Filistinlilerin trajik kuşatılması sırasında, olayı soykırım olarak nitelendirmişti. Başbakan Erdoğan, İsrail devlet başkanına siz öldürmeyi iyi bilirsiniz demişti.
Bunu vicdani bir isyan olarak sundu daha sonra.
Peki o vicdan, Darfurlular için neden bu kadar duyarsız.
Vicdanımız sadece aynı dinden ya da soydan olanlar için mi geçerli? Türkiyede cuntacıları yakalıyorum diye hava at, Sudanın Darbeci Generali Beşire sahip çık!
RAGIP ZARAKOLU