13 Mart 2009 01:00

Her gün 8 Mart


Bu pazar diğer pazarlara benzemiyor. Sabah gözümü açıp saate göz atıyorum. Saat sabahın 8’i uyanmam lazım, bugün 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü. Kadıköy’de miting var. Kadın mitingi, coşkuluyum. Krize, savaşa, sömürüye, işkencelere, yoksulluğa karşı orada olmalıyım. Gözümü yeniden açıyorum 8.15. Kalkmam gerekiyor. Çünkü mitinge gitmeden önce yapmam gereken işler var. Eşime ve oğluma kahvaltı hazırlamalıyım, biraz da olsa ortalığı toplamam gerekiyor. Bunlar benim görevlerim, bugün 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü.
Kahvaltı hazırlığına girişiyorum. Gözüm saatte, kulağım telefonda her an arkadaşlar arayabilir, acele etmem gerekiyor. Çayı bir kenara koyup oğlumu uyandırıyorum. Kahvaltı sırasında eşim şaka yollu uyarıyor: “Miting bitince hemen eve gel!” Kadıköy’de ne çok gezilecek yer var. Acele ederek giyinip çıkıyorum.
Saat 10.00. Partinin önünde kadınlarla buluşuyoruz. Trenle gideceğiz. Ellerimizde dövizlerimiz. Kendime uygun olduğunu düşündüğüm bir döviz seçtim: “İşten atmalara son!” Çünkü aynı zamanda bir fabrika işçisiyim. Ağır sanayide çalışıyorum. Kadın olarak ezilen, sömürülen tarafım.
Trenden indik. Kadıköy’e doğru yürüyüp, EMEP’li kadınları bulacağız. Ne kadar coşkulu, heyecanlı kadınlar; giysileri rengarenk, cıvıl cıvıl; kimi Türkçe kimi Kürtçe kendi aralarında konuşuyorlar. EMEP’li kadınların olduğu korteji buluyoruz. Hepimizde dövizler, bayraklar (bu sene de bayraklarımız yok denecek kadar az), merhabalar, içten gülümsemeler. Gençler iyi ki varlar, korteji düzenlemeye çalışıyorlar. İyi ki buradayım. Yürüyüş başlıyor, dışarıdan alkışlayanlar, el sallayanlar ve umursamadan yanımızdan gelip geçenler. Evlerinin camlarından bakan kadınlar. İçimden bağırıyorum: “Gelin hepimiz aynıyız”, “Hepimiz kadın, hepimiz evlat, eş ve anayız. Çocuklarımız için buradayız.” Sloganlara katılıyoruz. En çok da ‘İş, ekmek, özgürlük’ sloganında sesimin yükseldiğini hissediyorum. Benim için çok şey ifade ettiğini düşünüyorum.
Sonunda miting alanındayız. Kadınlar yoruldu, her birimiz bir tarafa oturup konuşmacıları diniliyoruz. Gençler kendi aralarında halay çekiyorlar.
O arada telefonuma mesaj geliyor. Büyük oğlum Dünya Emekçi Kadınlar Günümü kutluyor. Gururlanıyorum. Kilometrelerce uzakta oysa, içim ısınıyor.
Gözüm yine saatte eve dönüş için kıpırdanıyorum. Geldiğimiz partili arkadaşlarla geri dönüyoruz. Dönüşte dikkatimi çeken bir şey var. Polisler hâlâ hazır vaziyetteler, anlam veremiyorum. Az sonra anladım. Pir Sultan Abdal, Partizan, Kaldıraç yazılı pankartların arkasında kadınlı erkekli gruplar yürüyüşe geçmiş. Neden ayrı kutlama yaptıklarını anlayamadım. Sömürü, savaş, işsizlik, yoksulluk hepimizi yakıyor. Bu ayrılık, bu ayrım ne diye?
Eve döndüm. Bugün 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü. Akşama yemek yapmam lazım. Yarın okul var. Gömleklerin ütülenmesi gerek, işe gideceğim. Çamaşır da yıkamalıyım. Ve bugünkü duygularımı, coşkumu sizlerle, siz emekçilerle paylaşmalıyım. Gene acele, gene koşturma.
Her gün 8 Mart, her gün 1 Mayıs, her gün barış, her gün iş, ekmek, özgürlük!..
Kartal’dan bir kadın işçi (İstanbul)

Evrensel'i Takip Et