19 Mart 2009 01:00
JÎN Û JİN
Gazetede okudum; seçim meydanlarından birinde, hem de yağmur altında Başbakan Erdoğan, Baykal ancak 3011de Başbakan olur, CHPnin başında olur demiş.
Baykal cevap için tenezzül etmemiş, bilmiş Yardımcısı Önder Sav, ağır adam pozlarında cevabı yetiştirmiş: Başbakan miladi takvimi bilmez, onun anlayacağı dille söyleyelim, CHP Rumi takvimle 1423te iktidar olacak demiş
Hayranlık verici, zekice hareketler bunlar
Parti liderleri sihirbazlık yapıyor meydanlarda. Politika yapacakmış gibi çıkıyor, hiçbir politik ifade olmadan hokkabazlık yaparak iniyorlar kürsülerden. Meydanları dolduran on binler, liderin sözlerinin sihriyle kendinden geçiyor ve neyi alkışladığını bilmeden patlatıyor avuçlarını. Televizyonlarda onları dinleyen milyonlarla taraftar, tam bir milli maç ruhu içinde bizimki bir gol daha attı hazzını yaşıyor.
Milyonlar, kendi yoksulluklarının, kendi işsizliklerinin, özgürlük yoksulluğunun devamına kaynak olduklarını bir kez daha anlamadan bu sihrin etkisi altında oylarını kullanacaklar bir kez daha
Seçimlerin yerel seçim olduğunu kanıtlamaya bin tanık bile yetmez
Bir yandan yerelin öneminden, demokrasiden, yerel demokrasinin bir gereği olarak yerel seçimden söz ediliyor. Ancak, seçim, yerel platformdan o denli uzak ki, artık hiç kimse farklı bir şey söylemeye ihtiyaç duymuyor.
Başbakan, başbakanlığı bırakmış, parti lideri sıfatıyla meydan meydan dolaşıyor. Her halde seçimlerin sonunda bunun bir çetelesi çıkacak ve muhtemelen de meydan şampiyonu olacaktır. Baykal da öyle, meydan meydan dolaşıyor.
Neredeyse, hiçbir mitingde, bu partilerin belediye başkan adaylarının esamesi okunmuyor. Ne Allah Rızası için iki lakırdı, ne bu yurttaşın görüntüsü Varsa yoksa Erdoğan, Baykal, bazen de Bahçeli Başkan adayları, ulu liderlerinin birer gölgesi olmayı bile başaramıyorlar, yazık
Hem AKP, hem CHP, hem de yeni partnerinin kim olacağını merak eden ABD ve AB emperyalistleri seçimlerin bir referandum niteliği taşıdığını ilan etmiş durumda. AKP güven tazelemiş olacak mı, olmayacak mı?
Peki, madem ki böyledir; madem ki, yerel sorunlar ve yerel siyasetin ötesinde politikaların bütünlüklü masaya yatırılması, ya da miting meydanlarına taşınması gerekmez mi? Hararetli söylevlerin bini bir para Ama, o ölçüde apolitik bir seçim. Koca koca adamların ağzından işsizliğe, krize, Kürt sorununun çözümüne, kadın haklarına, siyasal demokrasi sorununa ilişkin dişe dokunur bir söz duymak mümkün değil.
Cümlesi, yalancı pehlivan güreşleriyle saflaştırıp alkışçı pozisyonuna itiyor, sonra da oylarını alacak mı? Seçimde göreceğiz.
Bu iki partinin önceki seçimlerde üzerinden siyaset yaptığı başlıca kesimler kadınlardı. Başörtülü, başörtüsüz kadın meselesi; bütün ekonomik, siyasal ve kültürel sorunların üzerinin kapatılması ve yalancı dövüşü için iyi malzemeydi.
CHP, bu seçimde bu malzemeden vazgeçti. Bırakın türbanlıyı, çarşaflı kadına rozet taktı. İktidar partisi ile ana muhalefet partisi, kadın siyasetinde birbirine çok yaklaştı. Doğrusu sanki iyi de oldu. Kadının başını bağlama konusundaki büyük siyaset farkı da böylece kapanınca aralarında hiç fark kalmadı. Bu önemli siyasi farktan da mahrum kalan liderlere, ceviz kabuğu veya daha doğrusu hokkabazlık içeren tartışma konuları kaldı.
Şimdi kadınların seçimi zor olacak!
İşçinin, memurun, köylünün, kredi kartı mağdurlarının, işsizin, açların seçimi zor olacak.! AKPyi CHPye, CHPyi AKPye neden ve nasıl tercih edecekler? Bunun sırrını bilen akil yorumcular olacaktır. Muhtemelen onlar seçimden sonra konuşacaktır
Yıldız İmrek Koluaçık
Evrensel'i Takip Et