Uludere’yi gördük biz
Biz gördük.
Bir telkinle dünyaya gözünü kapatabilen medyanın, devletin, hükümetin söylediklerine inanmayan bir avuç insandık; yavrusunun parçalarını katır cesetlerinin arasından parça parça toplayan ananın, ortada kalmış bir kolu yerleştirmek için oğlunun mezarını yeniden açmak zorunda kalınca artık akamayan gözyaşlarına kendi gözlerimizden bir pınar vermek için gittik ve gördük.
Evet biz gördük.
Dar zamanlara ne kadar çok hikayenin sığabileceğini, en büyük acıların bile anlatıldıkça azalabileceğini; siz onları dinledikçe içinizde ne kadar çok Robotski köyünün birikmiş olduğunu bir kez daha anlayabileceğinizi önceden bilemezsiniz. Robotski ile birlikte Hevala Kasabaların, Dersimlerin, Maraşların, Çorumların birbirine benzer öykülerinin içinizde resmi geçit yapacağını; hangi acının nereye ait olduğunu artık unutacağınızı bilemezsiniz.
“Ağabeyimi, kocamı, babamı, kardeşimi isterim, devlet kaybettiğimi bana geri versin” diyen gencecik kadınların metanetine gizlenmiş öfkeden nasıl büyük bir hıncın mayalandığını Diyarbakır’dan havalanan f-16’ların duygusuz komuta kademesi anlamazken onların size nasıl sabırla ve yüreklice anlatabileceğini tahmin edemezsiniz.
Göğsüne kocasının resmini iliştirmiş bir kadının beyaz başörtüsünün oyalarının aslında öksüz kalmış çocukların rızkını sorduğunu, yarının bu topraklar kadar boz bu topraklar kadar siyah olduğunu uzaktan anlayamazsınız
Biz gördük bunu.
Köyün tepesine kurulmuş karakolların hane hane. İsim isim bildiği bir köyden çıkıp sınır ötesindeki bir bidon mazottan ve bir koli sigaradan ekmeğini arayan yoksul Kürt emekçi, ölüm hiç aklına gelmeden her gün gidip geldiği yollarda hayatını yitirdiğinde yaşamın ne kadar ucuz olduğunu, o kuş uçmaz kervan geçmez, yeşil bitmez, koyun otlamaz yerlerde birden parça parça olunabileceğini, Kürt’ün bedeni kuru toprağa dağılırken geride kalanların yüreklerinin infilak edeceğini az çok tahmin edebilirsiniz ama önce görmeniz gerekir. Gönlünüzün gözünün sizinkilere hem çok benzeyen hem hiç benzemeyen hayatlar için ardına kadar, şefkatle, anlayışla açık olması gerekir. Yoksa kardeşlerinize kapadığınız gözlerinize kararnameler, soğuk devlet bültenleri, yalanlar dolanlar, sahte istihbaratlar düşecektir isteseniz de istemeseniz de. Bir benzerinizin yoksulluğuna ve derdine kapattığınız gözlerin sizin için de kapanmayacağının garantisi olmaz bu nedenle. Uludere’de ölmek İstanbul’da, Ankara’da, İzmir’de, Bursa’da da ölmek demektir çünkü. Orada bir kardeş yüreği durmuşsa bu taraftaki de çarpmaz olur.
Biz gördük işte bunu.
Tuvalde, şarkıda, heykelde veya bir bilimsel raporda terörün arka bahçesinin gizlendiğini sanan İçişleri Bakanının aslında bu bahçeleri bozdan, siyahtan, griden başka bir rengin yaşamadığı, şarkı niyetine sadece ağıtların duyulduğu bu yerlerde aramaya başlamış olduğunu gördük biz. Uludereleri cennet bahçesine çevirmek varken cehennem ateşlerine atmanın her Kürt’ün terörün arka bahçesini çapalayan bir bahçıvan olarak bir kez daha kayıtlara geçmesi demek olduğunu anladık.
Şimdi o, karlı dağların ardındaki ıssız köylerde nefret tohumları ekildi. Şimdi orada gözü yaşlı bırakılmış çocukların içinde patlamaya hazır öfke birikiyor. Batı’dan gitmiş kardeşlerinin birkaç saatliğine ellerine değmiş elleri yalnız olmadıklarını hissettiriyor belki onlara. Ve belki o kısacık zaman diliminde yalnız olmadıklarını, acılarını acıları bilen insanların da var olduğunu gördüler. Robotski’ye taziyeye giden kırk beş insan kırk beş insan değildi sadece. Halkların her şeye rağmen inatla inşa ettiği kardeşliğiydi.
Eğer barış için bir şans varsa sırf bunun için, kardeş eller birbirine değdiği için, bir Kürt kadınının gözyaşları bir Türk kadınının omzuna akabildiği için, birbirimizin acılarını kendi yüreklerimize alıp gidermek istediğimiz için var. Bir kısmı bombalanmış Uludere çocuklarından geride kalanların gözlerindeki kaygıyı, yalnızlığı ve ama direnci paylaşabildiğimiz için var.
O kırk beş kişi oraya gitmeden önce de böyleydi bu şimdi de öyle.
Gördük bunu biz.
Barışın ne kadar zor ve meşakkatli hale geldiğini, ama illa da olması gerektiğini.
Yoksa Uluderelerin inatla çoğalacağını…
Dedim ya gördük biz.
Evrensel'i Takip Et