23 Mart 2009 00:00

12 Eylül İzmir’de mahkum edildi

Ege 78’liler Derneği’nin, İzmir’de ismi Kenan Evren, Evren Paşa ve 12 Eylül olan üç okulun isminin değiştirilmesi önerisi sıcak baktığım bir öneriydi.

Paylaş

Ege 78’liler Derneği’nin, İzmir’de ismi Kenan Evren, Evren Paşa ve 12 Eylül olan üç okulun isminin değiştirilmesi önerisi sıcak baktığım bir öneriydi. Zira 12 Eylül 1980’de 13 yaşımda olmama rağmen, toplumda yaratmış olduğu tahribatın bilincindeydim.
78’lilerin önerisini önce kendi grubumdan birlikte çalıştığım meclis üyesi birkaç arkadaşımla paylaştım. Kendileri, önerinin yerinde bir öneri olduğu ve meclise getirilmesi konusunda benimle hemfikirdiler. Bilahare dernek temsilcilerini gruba davet ettim. Dernek temsilcileri grubu bilgilendirdikten sonra, kendilerini uğurladık ve konuyu kendi aramızda tartıştık.
Gerçek şu ki, çoğunluğun öneriyi desteklemesine rağmen, muhalif sesler de vardı. Farklı gerekçelerle birkaç kişi karşı çıkıyordu.
Bir üyemiz “Sözü edilen kişi bizim cumhurbaşkanımız” dedi.
Bir diğer arkadaş, (ki kendisi hukukçudur ve 12 Mart-12 Eylül dönemlerini yaşamıştır), “Grup yasal olarak toplanmamıştır”, “30 sene öncesini neden kurcalıyoruz” dedi. Doğrusu bu tavrına çok şaşırmış ve hatta kırılmıştım, bilahare kendisine de ifade ettim. Grubun yasal olarak toplanmaması söz konusu değildi, grup başkanvekili o gün İstanbul’da olduğu için yerine temsilci bırakmıştı ve grup toplantısının yapılacağı tüm CHP’li üyelere mesajla bildirilmişti.
Bir diğeri, “Ben grup yönetimindeyim bir şeyden haberim yok, benden habersiz nasıl gelip burada konuşabiliyor bu arkadaşlar” dedi.
Bir arkadaş, “Bu dernek 12 Eylül konusunda gösterdiği hassasiyeti Ergenekon konusunda da gösteriyor mu? Bu konuda hiç basın açıklamaları olmuş mu?” dedi.
Bir diğeri “Bunlar kaç kişilik dernek ki neden kale alalım?” diye konuştu.
12 Eylül’ün tahribatının bilincinde olan arkadaşlar, böyle bir önerge verilmesi gerektiğini, önergenin mecliste tartışılmasının hem toplumda hem parti tabanında ses getireceğini söylediler.
Bir arkadaş “Seçmen listeleri belirlensin sonra bu konu gündeme gelsin deyince”, önerisi grupta epey destek gördü ve grup konuyu ileriki bir tarihte görüşmek üzere dağıldı. Ben seçmen listeleri belirlendikten sonra konunun meclis gündemine getirilmesi görüşünde değildim. Benimle aynı görüşü paylaşan çok arkadaşım da vardı.
Önerge vermek için grubun onayına ya da iznine ihtiyacım yoktu elbette. Ancak;
1-Konuyu demokratik olarak tartışmayı,
2-Meclise getirdiğimde netice alabilmeyi, sağlamak amacıyla bu tartışmaların yaşanmasını uygun gördüm. Önergenin meclis gündemine alınarak tartışılmasını ve bilahare oylanarak bir karar alınmasını yürekten istiyordum.
Konuyu meclis başkanına açtım. Bir konuşma yaparak, söz konusu okulların isimlerinin değiştirilmesi konusunda bir önerge vereceğimi belirttim.
12 Eylül ve tahribatı hakkında kendisiyle görüşlerimiz örtüşüyordu. Okulların isimlerinin değiştirilerek, yerlerine önereceğim isimleri söylediğimde, isimler nedeniyle AKP grubundan tepki alabilirsin, istersen isim önerme dedi.
Önereceğim iki isim 12 Eylül mağduruydu.12 Eylül’ün “Asmayalım da besleyelim mi” politikasının kurbanı olup, “Kendisini yargılayan -belli ki hukuk nosyonu ve vicdanı olan- yargıcın (Hakim Albay Ahmet Turan) suç işlediğine dair delil yoktu” dediği, “yaşı büyütülerek asılmış olan” Erdal Eren ve 12 Eylül sırasında Gültepe Belediye Başkanı olup, “gördüğü işkenceler nedeniyle genç yaşta hayata gözlerini yuman” Aydın Erten. Diğeri de zaten tüm dünyanın tanıdığı evrensel bir isim Nâzım Hikmet.
Meclis başkanına, “Önerdiğim iki ismin ideolojik bir tarafı yok, kriter 12 Eylül mağdurları olmaları” dedim. İkna oldu.
AKP grup başkan vekili sayın Av. Ali Naci Erdem’le de görüşüp destek istedim. “Gerekli desteği vereceğini” ifade etti. O da “İsim belirtme istersen, bizim gruptan arkadaşlar takılabilirler isimlere” dedi. “Yada biri kalkar başka bir isim önerir, diğeri başka isim önerir, bir sonuç alamazsın” dedi.
İsimlerden konuşmamda bahsetmek benim için çok önemliydi. Zira Erdal Eren ismini 16 yaşımda Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi 1.sınıftayken Anayasa Hukuku hocam Sn. Tuncer Karamustafaoğlu’ndan duymuş ve çok etkilenmiştim.
Aydın Erten ise birlikte politika yaptığım insanların arkadaşıydı ve 12 Eylül’de işkence gördüğünü biliyordum.
Bizim muhalif arkadaşlardan bazılarına şunu söyledim. “Ege 78’liler Derneği, bizden ihale istemedi, para yardımı istemedi, iş, aş istemedi. Sadece politik bir duruş sergilememizi istedi. Eğer CHP olarak bu tavrı dahi gösteremeyeceksek, niçin varız?”
Bilahare her şeyi göze alarak bir önerge hazırladım ve dileyenlerin imzasına sundum. Meclisteki konuşmamdan arkadaşlar etkilendiler. Konuşmamda önereceğim üç ismi önerdim ve meclisten bu isimler nedeniyle hiçbir olumsuz tepki almadım. Hatta bazı AKP’li meclis üyeleri bana gelip, “Gülşen Hanım, çocuğun nasıl asıldığını daha detaylı anlatsaydın keşke” demişlerdir. Konuşmamın bir bölümü, “Bugün gerçek darbeciler halen Cumhuriyet Balolarına davet ediliyorken, ülkede sahte darbeciler yaratıldı ve bu insanlar işlenmeyen bir suçun bedelini, şimdiden ödemeye başladılar. Uzun gözaltılar, iddianame tekniğine aykırı iddianameler, neyle suçlandıklarını bilmeden tutuklanıp, halen de haklarında iddianame düzenlenmeyenler… Demokrasi sadece askerler tarafından kesintiye uğratılmaz, Mussolini’nin arkasında masonlar vardı. Ve unutmayalım ki, ‘Sahte bir düşman yaratmak, ancak gerçek düşmanı gizlemek içindir’. Gelin aydınlığa uzanan yolda ilerlemek adına bir imza atalım” şeklinde olmasına rağmen olumsuz tepki almadım. Konuşmamın akabinde önergem, “önergeler kısmında görüşülmek üzere” gündeme alındı. Ali Naci Bey de bir konuşma yaparak söz vermiş olduğu desteği vermişti. Bizim muhalif arkadaşlar da konuşmamdan etkilenmiş olacaklar ki, önergeler kısmında görüşülürken, hepsi önergenin kabulü yönünde oy kullandılar.
Sanıyorum meclis başkanı, isimlerin tartışma yaratacağı yönündeki endişesini değiştirmemişti. O nedenle, önergeyi “okulların isimlerinin kaldırılarak, yerlerine darbe mağdurlarının isimlerinin verilmesi şeklinde” oylattı ve böylece, şekli de olsa 12 Eylül ilk kez İzmir’de, İzmir İl Genel Meclisi’nde mahkum edilmiş oluyordu.
12 Eylül’ün izlerini silmek elbette ki mümkün değil. Tarih iz bırakarak yazılıyor. İnsanların yaşamlarını geri vermek, özgürlüklerinin bedelini ödemek mümkün değil. Fakat karar alındıktan sonra gelen tepkilerden çıkardığım sonuç şudur ki; İzmir İl Genel Meclisi’nin bu kararından, o dönemi yaşayanlar (hangi görüşten olursa olsun) genellikle mutlu oldular, bugünün insanlarının ise geleceğe yönelik umutları tazelendi. İnsanların yüreklerinde minik bir pırıltı yaratabildiysek, ne mutlu bize…
GÜLŞEN KORKMAZ KAHRAMAN İzmir İl Genel Meclisi 1. Başkan Vekili, Avukat
ÖNCEKİ HABER

Soluduğumuz havayı da ticarileştiriniz…

SONRAKİ HABER

EMEP adayından Gemik ailesine ziyaret

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa