24 Mart 2009 00:00

Bir dönemin görünüşü

Vedat Türkali (1919), 1974’te Bir Gün Tek Başına’da öncesi ve sonrasıyla 1960 yılının 27 Mayısını çizmişti.

Paylaş

Vedat Türkali (1919), 1974’te Bir Gün Tek Başına’da öncesi ve sonrasıyla 1960 yılının 27 Mayısını çizmişti. O romandan bu yana hemen bütün romanları dönemleri çizdi: Mavi Karanlık (1983), Yeşilçam Dedikleri Türkiye (1986), Güven (İki cilt, 1999), Kayıp Romanlar (2004) hemen hepsi anlattığı dönemlerle, yorumlarıyla kimi zaman seçtiği kişilerle tartışmalara yol açtı. Türkali’nin yeni romanı Yalancı Tanıklar Kahvesi adını taşıyor.. 1960’lı yıllardan 12 Eylül 1980’e varan bir dönemi çiziyor. Bence yine tartışmalar, yorumlar getirecek bir bakış açısıyla. Bu bakış açısı romanın “Başlangıç” bölümünde yer alan Yargıtay’dan Emekli Yargıç Gıyaseddin Alımlı’nın cümleleriyle özetlenebilir: “(...)Biz hep bir şeyi yanlış yaptık bu ülkede. Neyi yanlış yaptığımızı da bir türlü bilemedik!”
Yanlış yapanların çoğu dünürü şehrin (ve belki ülkenin) büyük zenginlerinden bir tüccar olan Gıyaseddin Bey gibi aydınlar değildir yalnızca. Gidişten, düzenden hoşnut olmayanlar bir biçimde yanlış yapmaktadır. Neyi yanlış yaptıklarını anlasalar da ne bu yanlışı açıklayacak ne de doğruyu işaret edecek zaman ve olanak bulmaktadırlar.
Vedat Türkali’nin Yalancı Tanıklar Kahvesi’nin önemli kahramanlarından biri olan Muhsin, devrimci bir gençtir. 1960’lı yıllarda üniversiteli olduğuna göre ve 1980’de hâlâ askere gitmediği ve öğrenciliği sürdüğü düşünülürse 1940’lı yılların sonuna doğru doğduğu düşünülebilir. Egeli çok zengin bir tüccarın oğludur. Kendine uygun bir örgüt seçmemiştir. Bu yüzden bir tür “bekle gör” havasında, üniversiteyi de yetersiz ya da beğenisine uygun bulmayarak arkadaşı Salih’le birlikte gün geçirmektedir. Salih siyasal ilişkilerinde de, kişisel ilişkilerinde de ona göre daha tutarlı bir çizgidedir. Bir seçimi vardır. Filistin’e eğitime gitmiş, dönüşte tutuklanmıştır. Kendinden yaşça büyük bir sevgilisi de vardır. Arada çalışmaktadır. Muhsin ise Ankara’nın ünlü meyhanelerinde dolanmakta, para gerektiğinde ailesinden bir bahane ile istemektedir. Roman bu ilişkiler ve romanı sürükleyen iki ayrı aşk ilişkisinin çekiciliğiyle akıp giderken Muhsin Türkiye’nin tüm çalkantılarını yaşına yakışmayan bir sakinlikle izlemektedir. Türkiye’de olup bitenleri de deneyli bir ilericiyle (bir kitapevi sahibiyle) tartışmakta, onun öğütlediği kitapları da okumaktadır.
Çorum kırımından Kemal Türkler’in vurulmasına, sendikacı kurşunlanmalarından kitapçı yakmalarına olaylar pek fazla sarsmaz Muhsin’i. Ta ki bir gece işi ciddiye alıp Salih ile bir işçi toplantısına gidene kadar. Toplantıdan dönerken Salih onun yanı başında vurulur. Muhsin göz altına alınır. Bırakıldığında artık eski Muhsin değildir. Kendini eğitmek ve yaşamına yeni bir yön çizme kararındadır. Ne var ki bu karar 12 Eylül 1980’le aynı günlere rastlayacaktır.
Vedat Türkali, kurgusu, dili yer yer Ege ağızları zaman zaman fıkralarla rahat okunan bir roman yazmış. Bence kimi okurlar bu romanın içinde Muhsin’i Ege’de babasının büyük topraklarında ilerici girişimler yapmak ve İngilizce öğrenmekle yetinme noktasında yadırgamayacaklar. Yadırganacak olan daha Batıda daha üst bir eğitim olanağını aşk uğruna (aşk mı gerçekten) elinin tersiyle iten Nahide’dir. Vedat Türkali’nin romanlarındaki babasız bir çocuk doğurmayı göze alan kadın kahraman sayısı az değildir. Ama bu kadar eylemsizi (bu roman içinde bile) ilktir galiba.
Vedat Türkali , belki de Bedia ile Muhsin’in dinginliğini, onları çevreleyen olayların yakıcılığını ve hareketliliğini daha iyi algılayalım diye vurgulamış. Roman boyu süren tartışmaları, “Nerede yanlış yapılmıştı ya da biz nasıl yanlış yaptık” sorusuna yanıt almadan irdelemenin daha yararlı olacağı inancındayım.
* Yalancı Tanıklar Kahvesi, Roman, Vedat Türkali,
Turkuvaz Kitap, 407 sayfa
Sennur Sezer
ÖNCEKİ HABER

ŞİİR, ŞAİRLER DÜNYAYI SAVUNDUKÇA OLACAK

SONRAKİ HABER

tabela yazılar

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...