25 Mart 2009 00:00
BAŞYAZI
Politik gündem, ilkbaharın şu ilk günlerinde iyice ısınmış bulunuyor.
Politik gündem, ilkbaharın şu ilk günlerinde iyice ısınmış bulunuyor.
Gündemi ısıtan konulardan birisi, yerel seçimlerde son düzlüğe girilmiş olması ise öteki de Kürt sorununun çözümü kapsamında Kürdistan Federe Devletinin başkenti Erbilde uluslararası bir Kürt konferansının toplanması çerçevesindeki gelişmelerdir.
Yerel seçimler çok sıcak; CHP, AKP ve MHP liderleri, birbirlerine ağır ve sert sözlerle saldırıyor görünseler ve seçmenler, meydandan meydana koşturuluyor olsalar da, bu yüksek tansiyon bir balon tansiyondur. Ve birkaç hafta içinde, sanki böyle bir seçim olmamış; o ağır sözler hiç söylenmemiş gibi olması ihtimali kuvvetlidir.
Bugünlerde Cumhurbaşkanı Gülün faaliyetleri etrafında, Yakında içeride de dışarıda da güzel şeyler olacak açıklamasıyla başlayan ve Gülün, Bağdat ziyaretiyle Kürdistana Kürdistan dedi tartışmalarıyla gündeme giren gelişmelerin ise önümüzdeki günlerde, ülkenin, hatta bölge ülkelerinin baş gündemi olacağını söylemek bir abartı olmaz.
Çünkü, Türkiyenin egemen güç odakları; TÜSİADı, TOBBu, hükümeti, cumhurbaşkanı, Genelkurmayı ile arkasında birleştiği bir çözüm formülü olan TRT-Şeşle başlayan Kürt açılımının, Erbildeki Kürt konferansı sonrasında bir sınava gireceği söylenebilir. Bu egemenler ittifakına, CHP, MHP, SHP, DSP, DP, ANAP, SP gibi irili ufaklı sermaye partilerini de ekleyebiliriz. Gerçi CHP ve MHP ve diğer muhalefet partileri de karşı çıkar görüneceklerdir, ama bunun sadece muhalefet icabı olduğu görülmektedir. Tıpkı, Gülün Kürdistan demesine, kopardıkları gürültü gibi!
Hele nisan başında Obamanın, yüklü bir istekler paketiyle Türkiyeye geleceği göz önüne alındığında, Kürt sorununun çözümüne dair gündemin ne kadar önemli olacağı daha da iyi anlaşılır.
Daha Hillary Clintonun Türkiye ziyareti sırasındaki ipuçlarından da anlaşıldığı gibi Obama, Türkiyeye; Iraktan Afganistana, Kafkasyadan Arap-İslam dünyasına, Filistin sorunundan İsrail-Türkiye ilişkilerine ABD stratejisinin yeni biçimi ve Türkiyenin bu strateji içindeki yerini belirleyecek bir istekler listesiyle gelmektedir. Bu yüzden de Erbilde Nisan 2009un ikinci yarısında yapılacak konferans, bu konferans karşısında Türkiyenin tutumu, Kürt sorununun demokratik çözümünde önemli bir aşama olacaktır.
Türkiye-ABD ilişkilerinin son çeyrek yüzyılı göz önüne alındığında, bu ilişkileri belirleyenin; ABDnin, bölge çıkarları üstünde biçimlenen stratejisiyle, Türkiyenin Kürt sorunu merkezli olarak çatışma içinde olduğu gerçeğidir.
Türkiye, TRT-Şeş girişimi ve Kürtlerin kültürel hakları konusunda adımlar atarak, bu çatışmayı ortadan kaldırmaya çalışmaktadır. ABD ise İranla sorunlarını çözüm yoluna sokarak, Irakta işgale son vermeye yönelerek, İslam dünyasında ılımlı İslam üstüne oturtulan GOPun açmaza girdiğini görüp; Türkiyeyi, laik, demokratik, nüfusunun çoğu Müslüman bir ülke statüsüne sokarak, bu çatışmayı aşmayı amaçlamaktadır.
Newrozda ortaya çıkan tablo, yerel seçimlere de kendini yansıtırsa; Kürt sorununun demokratik çözümü konusunda egemen güçlerin, talepleri karşılıyor gibi yaparken aslında sadece günü kurtaran önlemlerle yetinmesi zorlaşacaktır. Dahası, hükümetin ikide bir gündeme getirdiği demokratik bir anayasanın demokratik yönünün, Kürtlerin talepleri dikkate alınmadan tamamlanmasının mümkün olmayacağı da görülecektir. Ve bütün bunların bir şekli yaklaşımdan kurtulması için ayrımsız ve genel bir siyasi afın gündeme gelmesinin vazgeçilmez olacağı da, giderek daha iyi anlaşılacaktır.
Elbette, sorunun demokratik çözümü için adım atılmak isteniyorsa!..
İHSAN ÇARALAN