25 Mart 2009 00:00

UZUN MESAFE

Okullarda çocukların sıralara yerleştirilmesinde öğretmenlerimizin izlediği bir yol olsa gerek.

Paylaş

Okullarda çocukların sıralara yerleştirilmesinde öğretmenlerimizin izlediği bir yol olsa gerek. Ama sağlık sorunu olan çocuklar konusunda tıbbi danışmanlıktan yoksunlar. Okul hekimliği uygulaması ne yazık ki ülkemizde hala uygulanamıyor.
Söz gelimi astımlı bir çocuğu ele aldığımızda öğretmenlerimizin işi hiç de kolay olmasa gerek. Bu çocukların yazı tahtası ve kalorifere yakın oturmaması gerektiği, spordan 15 dakika önce ilaçlarını almalarının sağlanması, tok karnına spor yapmamaları, çok soğuk veya yağmurlu havalarda beden eğitimi dersine katılmamaları, spora ısınma hareketleri ile başlamaları ve yine egzersizin 15 dakika içinde yavaşça sonlandırılması, hastalık bulguları başladığında ara verip ilaçlarını kullanmaları gerekliliği, tahmin edersiniz ki okul hekimliğini zorunlu kılıyor. Üstelik çocukları bekleyen tek hastalık astım değil.
Yine her yeni öğrenim yılında “iyi okullar” bahsinde zorunlu bağışlar, okula yakın tanıdık muhtar arayışları hiç eksik olmaz. İşte bu karmaşa ortamında hekimlerin hasta çocuklar adına tıbbi kanaat kullanmalarında yarar var. Söz gelimi astımlı hasta çocuklar için sağlık kurul raporu ile uygun okul neden tanımlanmasın ki? Yasalarımız ilkokul eğitiminin zorunlu ve ücretsiz olduğunu söylüyor. Buna herhangi bir hastalığı olanlar da dahil.
Literatür ise astımlı çocuklar için okulların nasıl olması gerektiğini şöyle tanımlıyor:
“-Okul yoğun trafiğin uzağında olmalı
-Sınıflar güneş görmeli ve rutubetsiz olmalı
-Okulun boya, tadilat gibi işlemleri yaz tatilinde bitmiş olmalı
-Her gün havalandırılıp temizlenmesi gereken sınıflarda detaylı temizlik çocukların olmadığı saat veya günlerde yapılmalı
-Sınıfların zeminleri taş, parke , marley gibi sentetik malzemeler ile kaplanmış olmalı
-Okullar fare, hamamböceği gibi aynı zamanda alerjen olan canlılara karşı düzenli olarak ilaçlanmalı, daha da önemlisi artıkları iyice temizlenmeli
-Tahtaya yazı yazmakta kullanılan keskin kokulu kalemlerden uzak durulması”
Bu noktada tüm sorumluluğu hekimlere bırakmamak adına hasta hakları derneklerinin yoğun çaba harcaması gerekiyor. Başta astımlılar olmak üzere tüm hasta çocukların literatüre uygun okullarda eğitim alma hakkının yasal bir zorunluluk olarak yerine getirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Aslında bu okullar tüm sağlıklı çocuklar için de sağlıklı kalabilmenin gerekliliği. Siz ne dersiniz?
...

Hititlerden günümüze ekmek karnesi

Yerel seçim illüzyonu bizleri bir anda ekmek karneleri ile yeniden tanıştırdı. Başbakan Tayip Erdoğan miting alanındaki halka elindeki eski bir nüfus kağıdını göstererek sözlerini şöyle diyordu: “Muhterem vatandaşlarım, CHP demek kıtlık demektir, yokluk ve karne devri demektir. Bunlar ekmeği bile karneye bağladılar. Vatandaşı aç bıraktılar. Bakınız, 1944 yılında bir vatandaşımızın nüfus cüzdanı. İşte damgalar, mühürler. Ekmeği karneye bağladıklarının ispatı...”
Aslında başbakan biraz daha araştırsa 3500 yıl önce bu topraklarda yaşayan Hitit’lerde de ekmek karnesi olduğunu görecekti. Örneğin halen İstanbul Arkeoloji Müzesinde sergilenen M.Ö. 19. yy’dan kalma bir kil tablette bakın nelerden bahsediyor. Tablette 43 değişik kimseye verilen 3080 ekmek, 6 koyun ve sığırın isim isim listesi sunulmuş. Yani anlayacağınız binlerce yıl geçse de hiçbir gerçeği örtmek mümkün değil. Aynen seçim öncesi kara kömür, beyaz eşya dağıtımında olduğu gibi. Ve sanırım “Cep telefonu ile oyunun fotoğrafını çek getir telefon senin” icadı dahi bir sır olarak kalamayacak. Ama asıl gerçeklik seçim sonrası “tıbbi yoksulluk” bahsinde bizi sınayacak. Siz ne dersiniz?

...

Hekimlerin öldürülmediği bir ülkeye dair umut

Hekimler öldürüldü bu ülkede, hem de çok. Unutulur mu sandılar? Sevinç Özgüner 1980 mayısında evinde katledildiğinde TTB MK üyesiydi, yıllar geçti unutulmadı. Adı İstanbul Tabip Odası’nca her yıl düzenlenen İnsan Hakları Barış ve Demokrasi Ödülü’nde yaşatılıyor. Ve bu senenin insan hakları ödülleri sendikalı olduğu için işten atılan Desa İşçisi Emine Arslan ile işkence sonucu Metris cezaevinde öldürülen Engin Ceber’e, verildi. Dr. Necmettin Büyükkaya Diyarbakır zindanlarında İşkence ile öldürüldüğünde tarih ocak 1984’ü gösteriyordu. Failleri henüz cezalandırılmadı, ne acı! Ve faili meçhuller! Dr. Mehmet Emin Ayhan, Dr. Zeki Tanrıkulu, Dr. Hasan Kaya, Diş Hekimi Oktay Türkmen, Sağlık Memuru Necati Aydın…
Mehmet Emini katledenler veya soruşturamayanlar tahmin edemediler unutulamayacağını. Önce hekimler unutmadı. 1998’de İzmir Tabip Odası M. Emin Ayhan adına mektup ve karikatür yarışması düzenledi. Sonrasında bir gelenek yaratıldı; o gün bu gündür her 14 Mart Tıp Bayramı’nda İzmir’de denize şiir eşliğinde karanfiller bırakılır: “Faili meçhulde yaşamını yitiren tüm sağlık çalışanları adına Dr. Mehmet Emin Ayhan’ın şahsında.” Faili meçhullerde yaşamını yitirenlerin bedenleri asit kuyularında aranıyor bugünlerde. Peki hekimlerin katillerini unutturacak mıyız? Cevabı bundan 17 yıl önce 1992’de Dr. Zeki Tanrıkulu hepimiz adına veriyordu: “Unutmayacağız, hesabını soracağız”. 10 Haziran 1992’de Silvan’da katledilen Dr. M. Emin Ayhan için gelen ambulanstan fırlayan Dr. Zeki Tanrıkulu kendisinin de sonrasında faili meçhul cinayete kurban edileceğini biliyor muydu acaba? Doksanlı yılların başında M. Emin’le EÜTF Dahiliye Kliniği rotasyonunda yaklaşık 1 ay birlikte çalıştım. Çalışkan ve mesleğini seven bir hekimdi. Çocukları çok sevdiğini biliyorum. Bugün onun anısına çocuklara dair bir konu olarak diğer yazımda okul hekimliğini işleyeceğim.
Belki de kaçmak istedim M. Emin’in öyküsünden. Eşi ardından yazdığı anı romanda olayın iki görgü tanığı ile de savcıların görüşmediğini belirtiyor. Ne acı! Sahi Kenan Evren’e fahri hukuk profesörlüğü verilen ülkemizin hallerini ne çabuk unutuyoruz! 12 eylül yargılansın derken işe neden o hukuk fakültesi senatosundan başlamayız?
Sahi neden?
DR.ZEKİ GÜL
ÖNCEKİ HABER

Gazeteci Adanır’a 3 yıl hapis cezası

SONRAKİ HABER

Gazze’nin Yarası Pera’da

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...