25 Mart 2009 01:00

Jakond ile Si-Ya-U oyunu sahnede


Özgür Tiyatro, 15. yıl etkinlikleri kapsamında, Leonardo da Vinci’nin ünlü Mona Lisa (La Jakondo) tablosu ile Çinli devrimci şair Si-Ya-U arasındaki maceralı ilişkiyi anlatan oyunuyla seyirci karşısına çıktı.
Nâzım Hikmet’in, Rusya dönüşü 1928 yılında Hopa Hapishanesi’nde yazmaya başladığı ve 1929 yılında İstanbul’da tamamladığı Jakond ile Si-Ya-U şiirini, Özgür Tiyatro oyunlaştırmış, oyunu Özgür Başkaya yönetmiş. Nâzım Hikmet, Jakond ile Si-Ya-U adlı şiirinin altına “Şang-Hay’da kafası kesilen arkadaşım Si-Ya-U anısına” diye yazar. Sonraki sayfalarda şiirle ilgili şu açıklamayı yapar Nâzım Hikmet: “Rönesans devrinin İtalyan ressamlarından Leonardo da Vinci’nin tanınmış eserlerinden birinin ismi (Mona Lisa) Jakond’dur. Jakond, tebessümüyle ünlüdür. Bu şiir acayip sergüzeşt, işte bu Jakond ile Si-Ya-U isminde bir Çinlinin macerasına dairdir.”
Oyunda sözü edilen Si-Ya-U, Nâzım Hikmet’in 1922’de Moskova’da Kutv Üniversitesi’nde tanıdığı okul arkadaşı Çinli bir şairdir. Si-Ya-U, 1920’de Fransa’da okumuş ve Fransa’daki Çinli öğrenciler arasında devrim hareketine katılarak, 1922’de Moskova’ya gelmiş, Nâzım Hikmet’le aynı üniversitede okumuştur. 1924’te Çin’e dönmüş, fakat 1927’de Çan Kay Şek iktidara gelince yakalanmış, daha sonra polislerin elinden kaçıp, Moskova’ya gelmiştir.
NÂZIM HİKMET, ÇİNLİ ARKADAŞI İÇİN YAZAR
1928’de Moskova’dan Türkiye’ye dönen Nâzım Hikmet, Çinli arkadaşının öldürüldüğü haberini almış ve yazmakta olduğu şiirini Şang-Hay’da kafası kesilen arkadaşı Si-Ya-U anısına ithaf etmiştir. Eserinde, arkadaşının serüveninden yararlanmıştır.
Nâzım Hikmet, yaşanması pek mümkün görünmeyen düşsel bir hikayeyi anti kapitalist ve anti emperyalist bir ruhla besler. Eleştirmenler, Jakond ile Si-Ya-U’yu hem romantik bir aşk masalı, hem de gerçekçi bir siyasal taşlama olarak nitelendirmektedirler. Eleştirmenlere göre (Mona Lisa) Jakond yalnızca sanatın, güzelliğin ve sevginin değil, emekçi sınıfların özgürlüğünün, halklar arasındaki kardeşliğin ve eşitliğin, kısaca sosyalizmin de simgesidir. Jakond’un dudağından eksik olmayan gülümseme de, umudun, yarına olan inancın, güzelliğin belirtisidir. Yakılarak öldürülmeye bile gülerek göğüs germesi, sosyalizme olan inancındandır.
Nâzım Hikmet, Jakond ile Si-Ya-U eseri yayımlanınca, komünizm suçlamasıyla kovuşturmaya uğrar. Dönemin hakimi, Nâzım Hikmet hakkında “komünist şair” diyerek soruşturma açar ve ilk kez o tarihten sonra Nâzım Hikmet, komünist şair olarak anılmaya başlar.
İNSANLIĞIN ORTAK İDEALLERİ ANLATILIR
Oyunda, (Mona Lisa) Jakond’u, mütemadiyen gülümseyen fakat içine konduğu müzede günlerini can sıkıntısı içinde geçirirken görürüz. Can sıkıntısı içinde geçen günleri, Çinli devrimci şair Si-Ya-U’nun müzeyi ziyarete gelmesiyle sona erer. Çünkü Jakond, Si-Ya-U’ya aşık olmuştur. Paris’teki 1 Mayıs kutlamalarının ardından Si-Ya-U tutuklanıp ülkesi Çin’e geri gönderilir. Böylece Jakond’un yoculuğu da başlar. Louvre Müzesi’nden kaçarak aşkının peşine düşer. Jakond, müzede kaldığı uzun yıllar boyunca unuttuğu hayatı ve dünyayı, bir çocuk heyecanı, şaşkınlığı ve düş kırıklıklarıyla keşfetmeye başlar.
Oyunda, Jakond ile Si-Ya-U’nun aşkları, “tüm insanlığın ortak idealinin, güzelliğin, kardeşliğin, özgürlüğün aşkları” olarak anlatılır. Bu, insanlığın idealleri Nâzım Hikmet’in de idealleridir.
Kapitalist sistemin sonucu olan çıkarcı, bencil, menfaatçi ilişkilerin sorgulandığı oyunda, paylaşımcı, fedakar, yaratıcı ilişkilere yer verilir. Umutlar tüm insanlığın umudu, hayaller tüm insanlığın hayalleridir.
Anlatılan sıradan insanların hikayesidir. Canı sıkılan, nezle olan, aşık olan, düş gören, seyahat eden, kısaca yaşayan insanı anlatır oyun. Seyirci kalmanın ve müdahil olmamanın ne menem bir şey olduğu da oyunun dertleri arasındadır…
Sanatın, sanatların en büyüğünün insan sanatına hizmet ettiği bilinciyle oyunlaştırılan Jakond ile Si-Ya-U, Ankara’da Ekin Tiyatro’da izleyicileriyle buluşuyor, yeni buluşmaları bekliyor.
(Ankara/EVRENSEL)
Abidin Çınar

Evrensel'i Takip Et