26 Mart 2009 00:00

MERCEK

Celal Talabani’nin, Irak Kürdistanı yöneticilerinin denetiminde düzenleneceğini açıkladığı ve Kürtlerin yaşadıkları ...

Paylaş

Celal Talabani’nin, Irak Kürdistanı yöneticilerinin denetiminde düzenleneceğini açıkladığı ve Kürtlerin yaşadıkları tüm ülkelerden temsilcilerin katılmalarıyla gerçekleşeceği ileri sürülen “Kürt Konferansı” üzerinden sürdürülen tartışmalar giderek yoğunluk kazandı. Bu konferansın en önemli gündeminin “PKK’nın silah bırakması”nın bir “Kürt kararı” haline getirilmesi olacağı da çeşitli yazar ve politikacılar tarafından açıklandı. Yine bazı yazarlar, böylesine bir gelişmenin Kürtler tarafından “sevinçle karşılanacağı” üzerinden analizler yaptılar. Olası bu gelişme hakkında görüşü sorulan genelkurmay sözcüsü, “terörle mücadelenin yöntemleri bellidir” diyerek “daimi görüş”lerini tekrarladı. Başbakan danışmanı sıfatıyla Prof. A. Davudoğlu, hemen hemen aynı sözcükleri tekrarladı. Dışişleri Bakanı A. Babacan ise, “davet edilmeleri durumunda bunu ayrıca değerlendireceklerini” açıkladı.
Böylesi bir “Kürt Ulusal Konferansı”nın olasılıkları üzerinde tartışmayı bir yana bırakırsak, ulusal hak eşitliği talepleri baskıyla karşılanıp silahla bastırılmaya çalışılan ve son birkaç on yıldır “bir savaş hali/ortamı”nda yaşayan Kürtlerin ‘çatışmalı durumdan kurtulmayı getirecek bir gelişme’yi sevinçle karşılamaları oldukça doğaldır. Ancak bu istek ve ihtiyaç Kürt emekçilerinin ulusal hak eşitliği, dil ve kültürün serbestçe gelişimi, Kürtçe’nin eğitimde ve tüm kamusal yaşamda kullanılmasının sağlanması, siyasal genel af gibi taleplerden vazgeçecekleri anlamına gelmemektedir. Aksine bu talepler için mücadelenin bugün geçmişe göre daha da kitlesel boyutlar kazandığı Newroz gibi gösterilere bakılarak görülebilir. Çeşitli Kürt politikacıları da, “Kürtlerin silaha değil, özgürlüğüne aşık olduklarını” açıklayarak, Türk-Kürt ulusal hak eşitliği temelinde “birlik içinde yaşamaya hazır olduklarını”, bunu gerçekten istediklerini; Amerikan emperyalizminin sorunu istismar etmesine daha fazla olanak tanınmamasından yana olduklarını her vesileyle yineliyorlar.
Kolaylıkla görülebilir ki, “Erbil Kürt Konferansı”nı doğuran ihtiyaç ve koşulların çeşitli kesimler açısından yarattığı beklenti ile bu konferansın Kürtlerin talep ve beklentileri açısından anlamı arasında ciddi bir çelişki vardır. Böylesi bir konferansın başlıca Amerikan Kürt planı çerçevesinde gündeme geldiğinden kuşku duymak için neden bulunmuyor. Irak Kürt Federe Devleti’nin düzenleyeceği bu konferans, ABD yönetiminin bölge ve dünya stratejisinde karşılaştığı zorlukları aşma arayışı ve taktik değişimi ihtiyacı kapsamında gündeme getirilmektedir. Amerikan yönetimi “PKK ortak düşmanımızdır” söylemiyle Türk devlet ve hükümet yöneticilerine destek verir ve onları bölgede daha etkin biçimde kullanmanın yollarını ararken, Amerikancı çizginin Türkiye Kürt mücadelesine de hakim hale getirilmesini hedefliyor. “PKK’nın etkisizleştirilmesi” ya da uzlaşmaya “razı edilmesi”nin, böylesi bir durum ve plana yardımcı olacağı öngörülüyor. A. Gül’ün “Kürt sorununda iyi şeyler olacak” demesinin nedeni de budur.
Kürt sorununda, ulusal tanıma ve hak eşitliğine genişlemeyi içermeyen bir “en az zararla aşma” politikasına Türkiye gericiliği de ihtiyaç duyuyor. Kürtlerin artık geriye kolayca atılamayacak şekilde sahiplenip savundukları taleplerin tümüyle görmezden gelinemeyeceği Türkiye egemenleri açısından açık hale gelmiş durumda. Egemen sınıf ve temsilcileri Kürt gerçeğinin kendini dayatması ile onun şiddetle reddi arasındaki çelişkinin ağır yükü altındadırlar. Kürt sorununun bölgesel ve uluslararası bir boyuta genişlemesi ve ABD başta olmak üzere emperyalistlerin bölge politikalarında ‘önemli bir başlık’ olarak alınmasının anlamını ‘idrak ediyor’ ve “sahip olduklarını kaybetmeye yol açmayacak bir çözüm”ü bulmaya çalışıyorlar. Barzani ile ilişkilerin düzeltilmesi girişimleri, MGK’da Kuzey Irak’a yatırım ve ticaretin arttırılması yönünde eğilim belirlenmesi, TRT-6’nın Kürtçe yayını ve Üniversitelerde Kürt Enstitüleri’nin kurulması yönündeki girişimler bu kapsamda gündeme getirildi. Kürt mücadelesinin daha ileriye gitmesine barikat ören adımları destekleyecek, aksi yöndeki gelişmeleri ise güçle bastırmaya çalışacaklardır.
Erbil Konferansı-eğer gerçekleştirilirse- ABD, Irak Kürt yönetimi, Kürtler ve Türkiye gericiliği açısından farklı amaç ve anlam taşıyacağı daha bugünden açıktır. Oradan, Kürtlerin temel taleplerini karşılayacak bir “çözüm” beklentisi ise dayanaksızdır.
A. Cihan Soylu
ÖNCEKİ HABER

Diyarbekir Kalesi’nden Notlar

SONRAKİ HABER

Seçimleri izleme heyetleri oluşturuldu

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...